DÜŞÜNMEK GÜZELDİR...
01 Aralik 2011 16:51:36
Şimdi bana diyeceksiniz ki,“nereden çıktı bu düşünmek güzeldirsözü?” Şöyle cevaplandırabilirim: Kalabalık veya yalnız bir ortamda, keyifli bir sohbet, muhabbet esnasında, şuradan buradan konuşulurken, birden ağızdan çıkan sözler insanı zor durumda bırakır.
Sonrasında dargınlıklar, alınganlıklar gırla gider.
Kuşkusuz, düşüncelerini sahiplenen, beğenen bir toplumsal yapımız var. İyi midir kötü müdür, doğru mudur, yanlış mıdır, evrenselliğe aykırı mıdır, demeden aklımızdakileri hemen başkalarına aktarmayı yeğleriz. “Zararlı olabilir mi?” demek aklımıza pek gelmez. Ortaya yeni bir fikir atılırsa bu, çoğu kimseyi ilgilendirir. Bunun altında insanı dar kalıplardan kurtarabilmesi, hayallere sürükleyebilmesi yatar.
Genelde hiçbir şeyi kafamızda canlandıramadığımızdan ötürü, sonunu pek göremediğimiz bu düşünceleri döktüğümüzde, öyle tepkisel olaylarla karşılaşabiliriz ki, söylediğimize bin pişman oluruz. Son derece samimî hislere dayandığını kabul etmemize karşın, farklı yaklaşımlarla bu niyet bozulmuş, alâkası olmayan noktalara doğru sürüklenmiştir. Bu durum bizi epeyce mutsuz eder. Her şeyin tepetaklak gittiğini görünce kahroluruz. Hâlbuki ne gaye ile o düşünceyi yansıtmışız, nasıl algılanmış ve hangi noktaya gelmiştir. Buna siz bile şaşırırsınız.
İşin en ironik kısmı da buradadır! Paylaşım niyetiyle yola çıktığımızı kabul ederken, komik durumlara düşmüşüzdür. Bütün bunlar, karşımızdaki insanı tam olarak tanıyamamaktan kaynaklanır. Onu hemen suçlamaya kalkmak doğru bir iş değildir... Biz önce kendimizi tanımaya çalışalım. Kendimizi tam anlamıyla tanıyamamaktan ötürü bu çukurlara düşüyoruz. Bunu kabul edelim.
Bu durum, bizim farkında olmayarak, kilitlenmişlikle yaşadığımızı gösteriyor. Tabi sağlıklı düşünemiyor, tabiatımıza uygun gelen ve bize güzel görünen fikirleri paylaşma ihtiyacını hissediyoruz. Ama bize güzel, anlamlı gelen bir düşünce, başkasına hoş gelmeyebilir. Bu da işin bir başka yanı. O yüzden, fikirlerimizi açmadan evvel, sıkı şekilde kontrol etmemizde yarar var.
Sağlıklı düşünceler, paylaşıldığında kabul görür. Bu sayede kişi, toplumda saygın bir yer edinir. Bizi mutlu edebilen şeyler, şayet karşımızdakini de rahatlatıp beyin yapısında bir işlerlik kazandırıyorsa söylenecek pek bir şey yok demektir. Bu halde kimse bize körü körüne inanmayacaktır. Ancak ifade ettiğim gibi, kısır bir bilinç içinde yuvarlanıp gidiyorsak ve bu zihni faaliyetlerimiz, tam anlamıyla oturmadan fikirlerimizi bir başkasına açma ihtiyacını duyuyorsak, berbat durumlara düşmemiz olasıdır.
Tasavvufî boyutta, diline hâkim olmayana sır verilmez. Sır verilmeyen bir insan ise “B” nin körlüğü içinde yaşar. Dolayısıyla o kişi konum itibarîyle ismi Allah olana değil, tanrıya dayalı bir hayatı seçmek ve aptalca yaşamak zorundadır. Dili durmayanlar, görünenlerin, yaldızlı sözlerin kurbanı olur.
Allah Rasulu (s.a.v) “Mümin’in niyeti, amelinden hayırlıdır” diyerek tüm dikkatleri bu noktaya çekmiş, gelişigüzel her düşünceyi fiile dökmenin asla iyi bir sonuç vermeyeceğini bildirmiştir.
Şayet güçlü bir insan olma, daha derin realitelere ulaşma niyetinde iseniz, düşüncelerinizi kendinize saklayın, ortalığa savurmayın derim. Bu şekilde varlık enerjinizi de israf etmemiş olursunuz.
Günümüzde boş konuşmalar, kadınları pençesine aldığı gibi, erkekleri de büyük ölçüde etkisi altına almıştır. Bu husus, aydınlanmayı, evrenselleşmeyi engelleyen olumsuz bir yanımızdır. İnsanları alt üst etmek niyetinde değilsek, bu tür gayretler içinde olmayalım.
Düşüncemizi yutma alışkanlığını temin etmek iyidir. Bir kez daha anladım ki; işin sırrına ermek, dilini tutmakla mümkün olabiliyor. Bu şekilde, insan değişik, farklı ve özgür biçimde yaşayabiliyor.
Her olumsuzluğun başında ise asi bir ruh yatıyor ve bu enerji, insanı boş boş konuşturuyor. “Eğri oturalım, doğru konuşalım” atasözü, bu denilenleri teyit ediyor. “Biz sadece düşüncelerimizi açıkladık” diyebilirsiniz, “kusura bakmayın” demek ise maalesef yetmiyor.
Paylaşımlar bize zevk verebilir, ama aynı zamanda başkalarına da acı verebilir.
Sonrasında dargınlıklar, alınganlıklar gırla gider.
Kuşkusuz, düşüncelerini sahiplenen, beğenen bir toplumsal yapımız var. İyi midir kötü müdür, doğru mudur, yanlış mıdır, evrenselliğe aykırı mıdır, demeden aklımızdakileri hemen başkalarına aktarmayı yeğleriz. “Zararlı olabilir mi?” demek aklımıza pek gelmez. Ortaya yeni bir fikir atılırsa bu, çoğu kimseyi ilgilendirir. Bunun altında insanı dar kalıplardan kurtarabilmesi, hayallere sürükleyebilmesi yatar.
Genelde hiçbir şeyi kafamızda canlandıramadığımızdan ötürü, sonunu pek göremediğimiz bu düşünceleri döktüğümüzde, öyle tepkisel olaylarla karşılaşabiliriz ki, söylediğimize bin pişman oluruz. Son derece samimî hislere dayandığını kabul etmemize karşın, farklı yaklaşımlarla bu niyet bozulmuş, alâkası olmayan noktalara doğru sürüklenmiştir. Bu durum bizi epeyce mutsuz eder. Her şeyin tepetaklak gittiğini görünce kahroluruz. Hâlbuki ne gaye ile o düşünceyi yansıtmışız, nasıl algılanmış ve hangi noktaya gelmiştir. Buna siz bile şaşırırsınız.
İşin en ironik kısmı da buradadır! Paylaşım niyetiyle yola çıktığımızı kabul ederken, komik durumlara düşmüşüzdür. Bütün bunlar, karşımızdaki insanı tam olarak tanıyamamaktan kaynaklanır. Onu hemen suçlamaya kalkmak doğru bir iş değildir... Biz önce kendimizi tanımaya çalışalım. Kendimizi tam anlamıyla tanıyamamaktan ötürü bu çukurlara düşüyoruz. Bunu kabul edelim.
Bu durum, bizim farkında olmayarak, kilitlenmişlikle yaşadığımızı gösteriyor. Tabi sağlıklı düşünemiyor, tabiatımıza uygun gelen ve bize güzel görünen fikirleri paylaşma ihtiyacını hissediyoruz. Ama bize güzel, anlamlı gelen bir düşünce, başkasına hoş gelmeyebilir. Bu da işin bir başka yanı. O yüzden, fikirlerimizi açmadan evvel, sıkı şekilde kontrol etmemizde yarar var.
Sağlıklı düşünceler, paylaşıldığında kabul görür. Bu sayede kişi, toplumda saygın bir yer edinir. Bizi mutlu edebilen şeyler, şayet karşımızdakini de rahatlatıp beyin yapısında bir işlerlik kazandırıyorsa söylenecek pek bir şey yok demektir. Bu halde kimse bize körü körüne inanmayacaktır. Ancak ifade ettiğim gibi, kısır bir bilinç içinde yuvarlanıp gidiyorsak ve bu zihni faaliyetlerimiz, tam anlamıyla oturmadan fikirlerimizi bir başkasına açma ihtiyacını duyuyorsak, berbat durumlara düşmemiz olasıdır.
Tasavvufî boyutta, diline hâkim olmayana sır verilmez. Sır verilmeyen bir insan ise “B” nin körlüğü içinde yaşar. Dolayısıyla o kişi konum itibarîyle ismi Allah olana değil, tanrıya dayalı bir hayatı seçmek ve aptalca yaşamak zorundadır. Dili durmayanlar, görünenlerin, yaldızlı sözlerin kurbanı olur.
Allah Rasulu (s.a.v) “Mümin’in niyeti, amelinden hayırlıdır” diyerek tüm dikkatleri bu noktaya çekmiş, gelişigüzel her düşünceyi fiile dökmenin asla iyi bir sonuç vermeyeceğini bildirmiştir.
Şayet güçlü bir insan olma, daha derin realitelere ulaşma niyetinde iseniz, düşüncelerinizi kendinize saklayın, ortalığa savurmayın derim. Bu şekilde varlık enerjinizi de israf etmemiş olursunuz.
Günümüzde boş konuşmalar, kadınları pençesine aldığı gibi, erkekleri de büyük ölçüde etkisi altına almıştır. Bu husus, aydınlanmayı, evrenselleşmeyi engelleyen olumsuz bir yanımızdır. İnsanları alt üst etmek niyetinde değilsek, bu tür gayretler içinde olmayalım.
Düşüncemizi yutma alışkanlığını temin etmek iyidir. Bir kez daha anladım ki; işin sırrına ermek, dilini tutmakla mümkün olabiliyor. Bu şekilde, insan değişik, farklı ve özgür biçimde yaşayabiliyor.
Her olumsuzluğun başında ise asi bir ruh yatıyor ve bu enerji, insanı boş boş konuşturuyor. “Eğri oturalım, doğru konuşalım” atasözü, bu denilenleri teyit ediyor. “Biz sadece düşüncelerimizi açıkladık” diyebilirsiniz, “kusura bakmayın” demek ise maalesef yetmiyor.
Paylaşımlar bize zevk verebilir, ama aynı zamanda başkalarına da acı verebilir.
Bu Yazı Toplam 2137 Defa Okunmuştur
ETİKETLER : Yazdır
Yorumlar
Yorumlar, editörlerimiz tarafından onaylandıktan sonra yayınlanır. Kanunlara aykırı, konuyla ilgisi olmayan, küfür içeren yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz bir yorum yapılmamış
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com