EĞİTİMCİ OLABİLMEK
14 Nisan 2014 12:52:18
Toplum yaşamında 'iyi bir eğitimci' olabilmenin çok kolay bir şey olmadığını düşünenlerdenim.
İnsan eğitici ve öğretici olmasının yanı sıra, ilginç örneklerle, topluma bir şeyler verebilmeli.
Çünkü toplum bunu bir şekilde de olsa görmek istiyor.
Haliyle iyi bir eğitimci kimliğinin altını mutlaka cizmesi gerekir.
Gerek görüşleriyle, gerekse özel hayatıyla. Bu denilenler göz ardı edilemez.
Geçtiğimiz yıllarda dostlarla sohbet ederken hep bu noktanın üzerinde titizlikle durmuş ve detaylarına inmeye gayret etmiştim.
İlk prensibim, kendinize ve inanandığınız kişilere saygılı olma hususuydu.
Sadece öğrenmek değil, yaşamak da çok önemlidir, bu nedenle 'bilgiyi aktarırken, yanlışlığa meydan vermeden, kendinizi gülünç durumlara sokmadan, hayali şeylere dalmayıp doğru bir şekilde ve baskı olmaksızın, dileyen herkesin talebini karşılamak zorundasınız' dediğimi iyi hatırlarım.
Dostlarımın yaklaşımlar çok sevindiriciydi; çoğu bu görüşlerimi kabul etti...
Bunun için yapılması gereken tek şey, kendinizi başkalarının yerine koyabilmek ve size nasıl davranılmasını istiyorsanız karşınızdakine de öyle davranabilmektir.
İdrak, alış kapasitesi, kişinin devamlılığı, konuyu detaylandırabilmesi, üretebilmesi en önemli faktör bence budur.
Unutmadan söyleyeyim. Eğitimci vasfını taşımayan kimselerin başarılı olabilmesi mümkün değildir. İçten olmak, karşısındakini dinlemek, onun isteklerini ve ihtiyaçlarını anlayabilmek önemli bir meseledir.
İyi bir öğretici, 'toplumsal yaşamda her açıdan dikkâtleri üzerine çeken' ve kendisinden daha iyi olana kulak verip saygı duyan kimsedir.
Benmerkezci bir düşünce,bu alanda muvaffak olamaz.
Öğrendiği şeyleri sadece kendisine saklayan, paylaşmayı bilmeyen kimse saygı göstermeyen hiç kimseye bir şey veremez. Eğitimcinin kendisine yapılmasını istemediği şeyleri yanındakilere de yapmaması gerekir.
Makul olan bir yol izlemesi, bilgi talep edenlerin, motivasyonunu daha da arttırır. Yapılan araştırmalara bakılacak olursa, bireyin eğitim aşamasından kopmasındaki en önemli faktör maddi imkânların azlığı gibi görünüyor.
Bir diğer nedeni, kişilerde istikrarın olmayışı, özellikle eğitimci ile uyuşmazlığı veya onun yanlış davranışlarıdır.
Diğer yandan, eğitim isteyen bazı kişiler de, bir şekilde öğreticisinden kurtulabilmek için yeni arayışlara girmekte, uç noktaları yakalamayı amaçlarken eskisinden daha kötü durumlara düşebilmektedir.
Oysa bu ilmin oturması ve yaşanması (biyolojik değişim) için zamana ihtiyaç var.
Ama önceleri duyduğu güçlü istek, bir şekilde kaybolmaya yüz tutmuştur.
Bunun farkında değildir. Burada eğitimciye düşen görev; onun davranışlarını gözlemlemesi, 'Ben artık oldum!' düşünceleriyle sanal 'mutluluk havalarına' giren talebesine izin vermemesi ve ayaklarının yerden kesilmemesini temin etmesidir.
Ne var ki kişi patolojik olarak 'güdü'lerinin etkisiyle bu noktaya gelebilir. Ve mutlaka ayrılma gibi bir talebi olabilir.
Buna kimsenin ne engellemeye ne de engellettirmeye hakkı vardır...
Sevgili okurlar!
Eğitime yeni başladığınız yılları bir düşünün.
Almış olduğunuz bilgi ile gelişmelerinizi bir gözlemleyin. Bu süreçteki eğitiminizi, öğreticinin size olan yaklaşımını irdeleyin.
Şayet aşırı halleriniz ve kıkırdamalarınız yoksa ne kadar yol almış olduğunuzu, 'bazı konuların size ne kadar basit' geldiğinden fark edin derim.
Ahmed F. Yüksel
https://twitter.com/sufafy
https://twitter.com/AhmedHulusi
http://www.ahmedhulusi.org/
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com