Tabiatta hiçbir şey gayesiz değildir. Çünkü tabiat onu tab’ eden Yüce varlığın eseridirler. Tabii kanunlara müdahale edemiyoruz, onları değiştiremez ve yok edemeyiz. Dağ başındaki kar da bir tabiat olayıdır ve Allah’ın eseridir. Aşağılardaki karlar eridi de dağ başındakiler niçin duruyor diye merak edebiliriz. Bunun cevabı bizlere birçok şey öğretecektir.

Ovalardaki karların eriyip güneşe daha yakın görünen veya güneşin doğar doğmaz yansıdığı dağ başındaki karlar niçin erimiyor. Astronomi ve yer bilgilerini hatırlamayanlar için bu sorular çok haklı olabilir.

Jeoloji’den öğrendiğimize göre yer küremizin içi ateştir. Yerin merkezindeki ateş yeryüzüne doğru etkisini kaybeder. Dağlar yer merkezine biraz daha uzakta olduğu ve havanın soğumasından daha çok etkilendiği için dağlar çok soğur ve ısısını kaybeder ve işte bu nedenle dağ başındaki kar kolayca erimez.

Güneşin ışınları her ne kadar dağ başlarına diğer topraklara göre daha çok yansıması çok uzak olması nedeniyle etkili olamaz. Dünyamızdan 149 milyon 600 bin kilometre uzakta olan güneşin yer altındaki ısının etkisinden uzakta olan dağlara etkisi durumu değiştiremiyor. İşte yine Allah’ın takdiri ile kar dağ başlarında daha çok olduğu gibi erimeden de uzun süre kalabiliyor.

Dağ başları ve yamaçlarında uzun süre kalan kar yavaşça erirken hem altındaki toprak çok iyi beslendiği gibi yine oralarda bulunan gözenekler su ile doluyor ve yaz günlerinden onların berrak (çok parlak) suyundan tüm canlılar ve insanlar faydalanıyor. Bunlara pınar diyoruz. Kur’an-ı kerimde Yüce Rabbimiz bu hususu şöyle dile getiriyor:

“Biz gökten ölçülü bir şekilde su indirir ve onu arza yerleştiririz; biz onu gidermeye de kadiriz” (Mü’minun suresi ayet 18)

Şimdi burada biraz düşünelim! Eğer su gökten sade su olarak inseydi dağ başlarında ve yamaçlarda uzun süre kalabilir miydi? Elbette hayır; hızlı bir şekilde akıp giderdi. Ama Fizik normlarına aykırı bir şekilde bütün maddeler soğudukça küçülürken su soğudukça ancak 0 dereceye kadar küçülüyor; fakat 0 derecede donuyor ve genleşiyor, buz veya kar oluyor. Kar ve buz aslında sudur, ama onun donmuş halidir.   

İşte kar haline gelmiş olan su dağ başlarına ve yamaçlarına yapışarak oralarda uzun süre kalabiliyor ve havalar ısındıkça yavaşça eriyor. Bu yavaş erimede toprak suyu emiyor, hem kendisi besleniyor ve hem de içinde bulunan gözenekler (pınarlar) doluyor. Sonra yaz boyunca, hatta kışın tüm canlıların hizmetinde oluyor. Demek ki dağ başındaki kar çok şeye yarar.

Dağ başındaki kar düşünenler için de iman etmeye, itikadını yenilemeye yarar. Özellikle fizikteki genleşme kanununu bilenler için tam bir iman gıdasıdır. Evet… bahar geldi karlar eridi. Ama dağ başlarında duruyor ve benden ibret alın diyor. Yüce Mevlamız da uyarıyor:  “Ben onu (dağ başlarına yerleştirdiğim pınar sularını) gidermeye kadirim”

Öyleyse gelin ey insanlar, özellikle Müslümanlar! Tabiat kanunlarını bize faydalı bir şekilde koyan Yüce Rabbimizin aile ve sosyal hayatımız için de faydalı ve zaruri olarak vaz’ ettiği kanunlarına uyalım ki kar ve pınar nimeti gibi nice nimetleri kaybetme cezasına çarpılmayalım.

M. Hamdi GÜNER/Emekli Müftü