Sürekli Vakıflar, Tarihi Eserler ve Çevreye Hizmet Derneği Başkanının başvurusu üzerine müzeye çevrilmiş olan İznik Ayasofya camiinin ibadete açılması ve Edirnekapı’daki Kariye camiinin ibadete açılmasını beklerken Cağaloğlu’ndaki Ayasofya camiinin ibadete açılması bütün Müslümanları sevindirmiştir.

Bu münasebetle Ayasofya’nın ibadete açılması için Danıştay’a müracaat eden Sürekli Vakıflar, Tarihi Eserler ve Çevreye Hizmet Derneği Başkanı İsmail Kandemir’e sonsuz minnet ve teşekkürlerimi arz ederken, daha önce Ayasofya’nın ibadete ne zaman açılacağı sorulduğunda “Sultan Ahmed’i bir doldurun, Cuma ve Teravihte değil sabah namazlarında doldurun” diye cevap vermesine rağmen Danıştay’ın kararına uyarak Ayasofya’nın ibadete açılması için Kararname imzalayan Sayın Başkan Erdoğan’a da teşekkür ediyorum.

Ancak yıllardan beri camilerimizin kürsülerinden bazı gerçekler, üzerine gidilmesi gereken İslam’a aykırı davranışlar genel olarak es (S) geçiliyor, üzerlerine gidilmiyor. Adeta vaaz edenlerin ağızlarına gem vurulmuş gibidir. İşte bu durum da izale edilmelidir.

Özellikle tesettürle ilgili konuşmalar yapılmıyor veya çok cılız kalıyor. Halbuki sokaklarımız, ana cadde ve şehir meydanları, mesire yerleri (kulvarlar) aşırı çıplaklar yüzünden geçilmez ve gezilemez duruma gelmiştir. Yüzde doksan dokuzu Müslüman dediğimiz ülkemizde görülen bu manzarayı her halde batıdan gelenler oluşturmuyor.

Camilerde yapılan vaazlar sokakta duyulmaz diyemeyiz. Ben l961 yılında genç ve geçici olarak Balıkesir’in Ege kıyısındaki Ayvalık’ta Ramazan vaizi idim. Kemal Paşa Camiinde vaaz ediyordum. Bir vatandaş gelip: “Hocam tesettür konusunda çok güzel konuşmalar yaptınız; ne olur bu konuda biraz daha konuşunuz; benim iki kızım var ikisi de açık saçık, inşallah kulaklarına gider ve örtünürler” diye ricada bulundu. Ben de çıplaklığın zararlarını ve tesettürün (İslam’a uygun bir şekilde giyinmenin) faydalarını birkaç defa daha anlattım.

Bana ricada bulunan adam bir hafta veya on gün sonra gelerek: “Hocam biri kapandı, inşallah öteki de kapanır” müjdesini verdi.

Demek oluyor ki Camideki vaazlar sokaktaki vatandaşın kulağına gider. Özellikle Ramazanda Teravih namazlarına kadınlar da geldiği için onlar vasıtasıyla gelmeyenlere de kıyafetle ilgili uyarılar ulaşır.
Hatırlayacaksınız, l961 Yılında Başbakan Menderes, Dışişleri Bakanı F. Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edilmişti. Öyle bir devirde çıplaklığın aleyhinde konuşuluyordu da şimdi niçin konuşulmasın, konuşulamasın? Demek ki ağızlar bir noktada kapalı. İşte bu noktada kapalı tutulan veya az açılan ağızlar tam açılmadıkça Ayasofya açılmış ne işe yarar?

Aşırı çıplak gezenler Müslüman değildir, vaazlar onlara ulaşsa bile etkisi olmaz denilebilir. Bu takdirde insana saygıyı gündeme getirmemiz gerekir. Burada son nefesinde imana kavuşup cennete giden bir Mecusi’yi hatırlatmak isterim.

Bir Mecusi (güneşe tapan) Ramazan ayında oruç tutan Müslümanların karşısında açıkta yemek yiyen oğlunu “niçin Müslümanlara saygısızlık yapıyor, onları tahrik ediyorsun” diyerek dövmüş ve ölümünden biraz önce imana gelip Müslüman olarak ölmüştür.

İşte bu gerçek de kürsülerden anlatılırsa Müslüman olmasalar bile çevremizde gezen İslam nimetinden mahrum olanların kulağına ulaşır ve Müslümanlar karşısında aşırı bir şekilde çıplak gezmez veya gezemezler.

Meslektaşlarımdan rica ediyorum lütfen tesettürü tüm faydalarıyla çıplaklığı da tüm zararlarıyla anlatalım.