Zaman zaman alimlerin peygamber mirasçısı olduğu söylenir. Hatta alimlerin Peygamber vekili olduğu da söylenmektedir ki öyledir. Ayrıca alimlerin Peygamber elçisi olduğu da söylenebilir. Nitekim Yasn-i şerifin ikinci sayfasında Antakya’ya gelen resüllerin doğrudan doğruya Allah’ın değil Hz. İsa’nın resülleri yani elçileri olduğu tefsirlerde ifade edilmektedir. İmam Gazzali’nin ihyasında ifade ettiği gibi Kura’an-ı kerim okuyana hitab eder bu vesile ile Kur’an-ı kerimi okuyan herkes Kur’an- kerimin elçisidir. Yani Kur’an’dan aldığı bilgileri insanlara ulaştırmakla görevlidir.

Alimlerin elçiliği ise daha da ileri olup aynı zamanda Peygamber vekili ve mirasçısıdırlar . Ancak bu mirasçılık nasıl bir mirasçılıktır? İşte bunun üzerinde durmak gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde bir profesörümüz alimlerin Peygamberlerin mirasçıları olduğunu yazdı. Hocamız başka bir açıdan konuya girmişti. Ben başka bir açıdan alimlerin Peygamber varisi oldukları üzerinde durmak istiyorum.

Peygamber efendimiz (sas) Tirmizi ilmin fazıleti bahsinde geçen bir hadis-i şeriflerinde şöyle beyan etmektedir: Bir kimse ilim isteyerek  bir yola girerse Allah onu cennete götüren bir yola koyar. Melekler de ilim talibini hoşnud etmek için kanatlarını  muhakkak (onun aykaları altına) koyer; O alim için gökteki ve yerdekiler, hatta sudaki balıklar istiğfar eder (kusurlarının örtülmesini ister). Alimin abid (ibadet eden) üzerine değeri ayın diğer yıldızlar üzerine değeri gibidir; muhakkak alimler Peygamberlerin mirasçılarıdır. Onlar dinar ve dirhem (altın ve gümüş parası) miras bırakmamışlar, Ancak onlar ilimleri miras olarak bırakmışlardır. Kim o ilimleri alırsa çok hisse almış olur”

Hadis-i şeriften açıkça anlaşılacağı üzere alimler peygamberlerin ilimlerininin mirasçısıdırlar. Bu ilimler nelerdir. Her şeyden önce onların getirdiği kitaplar ve siyer kitaplarında anlatılan yaşantıları ve meziyetleridir. Buradan çıkarılacak hususlar nelerdir?

Mademki Peygamberlerin getirdiği kitaplar alimlere miras olarak kalmıştır. Alimler ve tüm hocalar bu mirası değerlendirmelidirler.  Kur’an-ı kerim açıklanmazsa değerlendirilmiş olur mu? Siyer kitaplarında okudukları Peygamber yaşantıları alimler ve hocalar tarafından yaşanmazsa bu miras değerlendirilmiş olur mu? Elbette ki değil. Baba ve annelerimizden kalan mirası değerlendirmezsek halk tarafından yadırgandığımız gibi ondan daha çok Kur’an-ı kerim ve siyer kitaplarını değerlendirmez  ve o kitaplarda anlatılan Peygamber meziyetlerini yaşamazsak halk da bizi yadırgar. Halkın yadırgaması bir tarafa o ilmi öğrenirken kanatlarını ayaklarımızın altına seren melekler de yadırgar. Bizim için istiğfar etmekten de vazgeçerler.

Alimlerimiz ve bazı hocalarımız halkımızın alimlere, hocalara itibar etmediklerinden şikayet ediyorlar. Hatta dindar halkımız da bundan rahatsızdır. Öyleyse hocalarımız halktan itibar görmediklerini şikayet etmek yerine Okudukları Kur’an-ı kerimi açıklamalı ve sire kitaplarında okudukları Peygamber yaşantısına sahip çıkmalı, onların meziyetlerinden tümünü olmazsa bile birçoğunu üzerlerinde taşımaya çalışmalı ve örnek olmalıdırlar