![FINDIK KABUĞUNDAN GEMİLER...](https://www.degisimmedya.com/image/editor/3437_huseyin-aksakalim.jpg)
FINDIK KABUĞUNDAN GEMİLER...
25 Temmuz 2018 08:17:10
Son ağaç kuruduğunda, son balık öldüğünde insanların paranın yenmeyeceğini anlayacağını ifade eyleyen bir Kızılderili atasözü var. Türkiye'de dönemsel olarak tarım ürünlerinde yaşanan fiyat istikrarsızlığı, böylesi büyük bir felakete maruz kalmadan bu sıkıntıların yaşanabileceğini gösteriyor sanki.
Türkiye'nin dışarıdan ithal etmediği tarım ürünü neredeyse kalmadı gibi. Aklımda kaldığı kadarıyla badem, üzüm , incir ve tabii ki en büyük tarım ihraç ürünü olan fındık dışında akla gelebilecek en uçuk tarım ürünlerinin bile yerlisi yabancısı var artık.
Bir ürünün uluslararası piyasada rekabet gücünün yüksek olmasının belli koşulları vardır. Bunlar arasında en başta geleni başka ülkelerden daha ucuza üretebilmektir. Fındık fiyatlarının yüksekliği bu işin piyasasındakiler tarafından sürekli dile getirir. Fakat üretici de sürekli fiyatların düşük olduğundan dem vurur. Ürününü her sene bir öncekinden pahalıya satmak ister.
Bunun arasında bir denge kurmanın öncelikli koşulu, ulusal bir fındık politikasının var olmasıdır. Aslında Fiskobirlik'in kuruluşuyla sonuçlanan 1930'ların ikinci yarısındaki ilk fındık kongresinden yakın döneme kadar bu ürün hep devletin finansal desteği altındaydı. Destek derken bugünkü gibi devletin cebinden üreticiye alan bazlı fındık desteği diye açıktan para ödenmiyordu. Devlet sadece alım için Fiskobirlik'e kredi veriyor, birlik satışını gerçekleştirince devlete olan borcunu ödüyordu.
Maalesef bugünlerde fındık politikası denilen şey, uluslararası piyasaların taleplerine meşruiyet kazandıran bir bakış açısına sahip. Yani yerli de değil, milli de... Ulusal fındık politikası sadece söylem olarak var. Bugün mazot gübre desteği, alan bazlı fındık desteği filan var. Devlet çuvallarla parayı fındık üreticisine aktarıyor ama üreticinin durumu her geçen sene bir öncekini mumla aratır halde devam ediyor.
İki sene önce bu konuyu "Fındık Üreticisinin iyi günleri" başlıklı bir yazıyla anlatmıştım. Kem bir kehanet yazısıydı bu. Fındık üreticisinin örgütsüzlüğünün, buna karşılık karşısındaki alıcı pozisyonundaki holding, tröst gibi yapıların kurumsal örgütlülük içinde her adımı hesaplayabilmesinin üretici aleyhine sonuçlanan bir sürece girilmesine yol açtığını anlatıyordu bu yazı. Ne yazık ki bugün o yazıda öne sürülen tüm kem iddialar gerçek oldu.
N'OLCEK ŞİMDİ...
Bu sene fındık üretiminde son derece dengesiz bir durum var. Doğu Karadeniz Bölgesinde rekoltenin iyi olduğu, buna karşılık batı kesimlerde rekoltenin çok azaldığı anlaşılıyor. Buradan, Doğu Karadeniz'deki üreticilerin nispi olarak karlı çıkacağı anlaşılabilir ama durum tam olarak böyle değil. Kesin olan tek şey, batıdakilerin bu sene hayli sıkıntı çekeceği.
Zira eskiden olduğu gibi rekolte üzerinden fiyat belirlenmiyor. Bu sene 600 bin tonun üzerinde fındık rekoltesi bekleniyor. Geçen seneden devreden hayli büyük bir stok hala duruyor. Arzın yetersiz olup da fiyatların yükselmesi halinde bu stokların da piyasaya sürülmesi kaçınılmaz. Bu durumda da rekoltesi iyi olan bölgelerdekilerin dahi istediği fiyatı alması zor olacaktır. Kaldı ki fındık hasadından istediğini bulamayan batı bölgeleri için bu durum felaket anlamına geliyor.
Anlayacağınız çok kazanacağını zannedenler umduğunu bulamayacak, zaten tarlasında yeterince fındık bulunmayanlar ise daha da kötü durumda kalacak.
BİR ÖNERİ...
Belki halen uygulanan teşvik modellerini sorgulamakta yarar var. Üretim anlamında sıkıntı yaşamayan bölgelerle, sıkıntılı bölgelerin dönüm başına aynı fiyatlandırma üzerinden desteklenmesinin fındık üreticisinin zor zamanlarında devletin yanında olduğunu söylemek doğru değil.
Rekoltelerin dar bölge esasına göre yapılıp, fındık ağaçlarının dinlendiği yıllarda mağduriyet yaşayan üreticilerin ilave göstergelerle desteklenmesi daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Böylece, insanlar Türkiye'nin ithal etmediği dört üründen biri olan fındıkta, üretim yapma güçlerini ve isteklerini yitirmemiş olurlar.
Böyle yapıldığında denilebilir ki diğer tarım ürünlerinde de benzeri bir destekleme modeli talep edilir ve bunun yükü daha fazla olur. Evet... Desteklenecekse tüm tarım ürünleri için buna benzer bir model desteklenmeli. Arz ve talep durumuna göre optimum bir fiyat belirlenmeli, bu fiyatın altında kalındığında destekleme mekanizmaları daha etkin şekilde uygulamaya sokulmalı. Bugünkü totaliter destekleme modellerinden çok daha hesaplı bir şekilde bunun yapılabileceği görüşündeyim. Bugünkü teknolojik ortamda, halihazırda var olan çiftçi kayıt sistemi üzerinden bunun ne ölçüde verimli olabileceğini hesaplamak bile mümkün olabilir.
Eğer maksat fındık üreticisini uluslararası piyasalardaki büyük aktörlere elleri kolları bağlı şekilde teslim etmek değilse tabii...
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com