Vali Ahmet Çınar'ın Basın Bayramı dolayısıyla düzenlediği kahvaltı, yeni Zonguldak Valisinin yönetim-yönetişim anlamındaki görüşlerini algılama açısından çok verimli geçti.

Aslında Vali Çınar'ın görev süresinin henüz çok başında olması dolayısıyla, sorulara cevap vermek istemeyebileceğini düşünmüştük ama kendisi 'Henüz değerlendirme aşamasında olduğu' rezervini koyarak genel—aynı zamanda da dikkatli—bir perspektif çizmekten geri kalmayacağını gösterdi.

Ne diyor yeni vali:

" Arkadaşlar temel bir prensip. Yaparsak oluyor, yapmazsak olmuyor." Birçok işte biz yapmazsak kimse bize niye yapmadın diye bir hesap da sormuyor. Burada şunu açıkça söylemek gerekir. Bu çağ profesyonellerin çağı, bu çağ profesyonelliğin çağı. Ufak tefek şeyler elbette fayda verir ama daha büyük mevzuya bakmak, ulusal, uluslararası boyutuyla meseleye bakmak, projeleri profesyonellere hazırlatmak, profesyonellere yürütmek şeklinde yürüyor bu çağ."

"Kimsenin elinde sihirli bir değnek yoktur. Bir vali buraya atandı, valinin her dediği de her zaman olmaz, olmuyor da. Vali de her zaman ne diyeceğini bilemeyebilir. Burada önemli olan işi bilenlerle çalışmak, bilenlere iş yaptırmak. Bizim işimiz sadece koordinasyonu sağlamak olmalıdır."

Türkiye'nin her bölgesinde dolaştık. Her bölgesinde birtakım insanlar bize ya tavsiyelerini anlattı, ya dertlerini anlattı. Epey de bilgilendik. Birçok projenin içinde yer aldık. Kimi yürüdü, kimi yürümedi, bunlardan tecrübeler edindik. Bütün bu tecrübelerimizi de elimizden geldiği kadar Zonguldak ve Zonguldaklılar için sunmaya devam edeceğiz.

"Geçmişte vatandaşa ne kadar yukarıdan bakarsak otoriteyi o kadar sağladığımızı düşünürdük. Vatandaşın işini ne kadar geciktirirsek, memur olarak itibarımızın o kadar arttığını düşünürdük. Vatandaş ceketini ne kadar düğmelerse, eğilirse, o kadar kendimizi şanlı hissederdik. Bu hakikaten hastalıklı, geri kalmış, biraz da edepsiz bir anlayış idi. Bu çağda bu iş değişti. Artık hizmet etmenin esas olduğu, insana saygı duymanın yöneticiyi yücelttiği, otoritenin öncelikle saygı temelinde mümkün olduğunu hep beraber gördük öğrendik."

Belki Ereğli-Zonguldak karayolunun ne kadar süreceğini, Filyos için nasıl girişimlerde bulunacağını, Zonguldak'ın teşvikte içinde bulunduğu, çevre illere nazaran asimetrik dezavantajlarının nasıl aşılacağı konularında bir şey söylemedi ama bir çerçeve çizdi.

Artık ne yapsa bu çerçeve bağlamında değerlendirilecek.

BAYRAM BAYRAM DEDİKLERİ....

Meselenin bir de Basın Bayramı olması dolayısıyla özel bir boyutu var. Gerçi "Basın Bayramı" kavramı artık biraz zorlama kalıyor. Zira basın üstündeki sınırlayıcı etkiler her geçen gün biraz daha yoğunlaşıyor, basının işini kendi bildiği gibi yapabilmesinin—ki bu bağımsız basın demek oluyor—önündeki engeller her geçen gün artıyor.

Bu yüzden bu engeller kalkana kadar buna "Bayram" denilmesi zorlama oluyor. Neyi kutlayacağız ki bayram olsun. Zaten 24 temmuz'da göbek atacak kadar mutlu bir basın mensubu veya basın meslek örgütü temsilcisi de yok. Bir dokun bin ah işit hepsinden...

Fakat Vali Çınar'ın Zonguldak'ta Basın Bayramı dolayısıyla düzenlediği kahvaltıda, birçoğunu yıllardır göremediğimiz arkadaşları görme imkanı bulduk. Ellerini sıktık selam alıp verdik. Gerçekten insanın içinde sıcak duygular uyandıran bir ortam oldu bu. Daha sonra da kentte bazı arkadaşlarla oturup sohbet etme imkanı bulduk ki belki buradan bayrama benzer birtakım gönül kazançları elde etmişizdir. Zaten bayram denilen etkinlikler başka nedir ki?

Yine de kişisel olarak da gerek 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, gerekse 24 Temmuz Sansürün Kaldırılışının Yıldönümü ve Basın Bayramı etkinliklerinin bu memlekette beyhude yere kutlandığı görüşünde olduğumu belirtmem gerek. Basın mesleğinin önemine yönelik güzel cümleler kurmakla, basın için etkinlikler düzenlemekle bu işler olmuyor.

Olmuyor. Olmuyor.

En azından bir sonraki 24 Temmuz'a—olmaz ama—ifade özgürlüğü açısından daha özgür bir ortamda erişme dileğini ifade edelim bari...