Bediüzzaman Saidi Nursi Hazretleri
11 Kasim 2011 10:44:27
Onun olumlu, yapıcı ve üretken yapısını, yaşamı boyunca karşılaştığı olaylarda ne kadar pozitif davrandığını misallerle anlatmaya gayret edecektim.
Bu arada, faydalanmak isteyenlere, dikkatle okuduğum Risale-i Nur Külliyatı’ndan bahsetmek istiyordum. Muğlâklığı ve muammayı çoğaltan değil, aksine netleştiren, akışı sağlayan ve basitleştiren bir eserdi. Emredici hükümlere dayanılarak yazılmıştı.
Ama birden bu isteğimden vazgeçtim. Aldığım karar böyle olsa da peşinen söylemek istiyorum, çok değerli bir zat. Ne de olsa o bir Veli. Onun birçoktespiti/uyarısı var. Şimdi izninizle, çok anlamlı bir sözü ile yine de ona değinmek, içerik üretmek, kesitler halinde bilgisinden/kültüründen bazı yansımalar yapmak istiyorum:
Bediüzzaman Hazretlerininüzerinde çok durulması gereken bir tespiti şudur: " Efendimiz'in (s.a.v) en büyük mucizelerinden biri, İslâm'ı, İlâhî İsimlerin bütün tecellilerini içine alacak şekilde, nihaî sınırlarına taşıması ve bu sınırlar içinde dengeyi tam muhafaza etmesidir.”
Velayet kemalâtına dayalı bu müthiş yansıması, üzerinde durulan herhangi basit bir mevzuu değil, yaratılış gayesini anlatmakta olup aynı zamanda tüm insanların ulaşması istenilen ‘nokta’boyutuna işaret etmektedir.
Bireyin, İslâm'ın nihaî sınırlarıiçindeki, yani kendine has olan yerini tam tespit etmeyi hedefleyen bu yorum, gerçekten “Bediüzzaman” ve “diğer velilerin ortak noktası” olarak göze çarpar. Esma boyutunun yani Allah’a ait isimlerin mana özelliklerinin efal dediğimiz âlemi meydana getirmesi kuşkusuz, Efendimizin (s.a.v.) ilim yönlü bir mucizesidir.
Aynı zamanda bu açıklaması ile,Bediüzzaman Said-i NursiHazretlerinin tam bir vahdet ehli olduğunu ve konuları bu düzeyde analiz ettiğini, yeri geldiğinde varoluş âlemini dışlayarak, gerçeği –mutlak vücudu- tüm çıplaklığıyla yansıtabildiğini, buna mukabil, değerlendirmekten yoksun olan toplum ve bireyler için, gerçekleri kapama konusunda, tam bir profesyonellikle, “ulûhiyet kemalatıyla” hareket edebilme yetisine sahip bulunduğunu anlıyoruz.
Bunu, farklı zamanlarda, farklı kişiler tarafından sorulan sorulara, soruyu soran kişiye, zamanın şartlarına, zahir ve bâtıni yanlarına, hangisine daha yatkın/elverişli olduğunu dikkate alarak karar vermesi ve ona göre farklı cevaplar vermesinde görürüz.
Altını çizmek gerekirse; gerçekle ilgili bir hususu, üstü kapalı bir şekilde anlatabiliyor, daha çok önemsiz olanın ardında kalabiliyorsa, bilinmeli ki“toplum ya da birimin” bilinci o seviyede değildir. Ve anlatılan hususlara yatkınlığı söz konusu olamayacaktır.
Meselâ, kulluk görevi “Allah'a kul olma” hali Kur'an'da mutlak çok yönlü olarak ifade edildiği halde,Bediüzzaman, işin sadece zahirinde kalmakla yetiniyor, batini anlamlarını hiç dillendirmiyorsa, bunun bir hikmeti vardır diye düşünmek mantıklı olacaktır.
Yani insanların duymak istediklerikonularda kabiliyet ve istidadı ön planda tutmadaki özeni, onun ezbere konuşmadığının belirtisidir.
Bediüzzaman Hazretleri, bir başka tespitinde de: “Kur'an-ı Kerim, Amel-i salihi mutlak zikreder, tek tek salih amelleri saymaz” der.
Öyle olur ki, bir şart, makam, yer ve şahıs için salih amel, başka şart ve makamda tersi olur.
Örneğin, Ebrar zümresininyapageldiği iyiliklerin, mukarrebun zümresinin indinde noksanlık olması gibi...
Onun şu yaklaşımı da dikkat çekici:"Her söylenen doğru olmalı, ama her doğruyu uluorta söylemek hem hakkımız değildir, hem doğru değildir.”
Biz bu muhteşem tespitinden yola çıkarsak; doğrularda, sistemin çalışma şartlarının dikkate alınarak kullanılması gerektiğini, aksi takdirde, çok büyük yanlışlara ve tahriplere yol açabileceğini düşünüyoruz.
Ayrıca, ona göre doğruların bir üst maksada, özetle kendine dönük asli yaşama endeksli olması da şarttır.
Şartlanmaları yok etmek pahasına, her insanın kaldıramayacağı doğruları söylemek, onun veya benzeri bir velinin yapageleceği işlerden biri değildir. Bazen doğrular insanı daha çok zincirlere vurabilir, inançları yıkabilir, kilit görevi yapabilir. Bazı şeylerin söylenmemesi halinde inatlaşmanın biteceğini, yıllardır incinmiş bulunan bireylerin duygularında bir yumuşama görüleceğini ve barışık bir yaşama isteğinin güçlenebileceğini söylemek mümkündür.
Benzeri taktikler, tüm velilerde, zamanın Gavsı olarak kabul edilenErzurumlu İbrahim HakkıHazretlerinin, özellikle -aile ile ilgili - yaşamında açık bir şekilde görülüyor.
Bütün bu anlatılanlar şayet iyibilinmiş/değerlendirilmiş olsaydı,safsatalar/hurafeler de bu kadar kolaylıkla ortaya atılmazdı diye düşünüyorum.
Bu takdirde yapılacak yegâne iş; ahirete intikal ettikten sonra velâyeti açıklanan, evrensel bilinç sahibi insanların (velilerin) yaşamlarını etüd etmek ve onları bir rehber gibi görmek olmalıdır.
ETİKETLER : Yazdır
Nizam bey;
siz görüyorum ki O zatın eserlerinden başka tarfsız eserler okumamışınız. Bugün bütün tarih kitapları ve ansiklopedilerde ,internet sayfalarında O zatın hayatı yazıyor.Biz inancına bir şey demiyoruz. hayatı hakında Yunus beyin yazdıklarının hepsi doğrudur. siz tarafsız kaynakları okuyunuz.
birde şunu belirtmek isterim;islam dini hak dindir haklısın ama meshepler ayrıdır. şafii meshebinin dini bilgileri sadece şafii olanları bağlar. asla hanifii meshebindekileri bağlamaz.bu yanlış bi
Ayrıca araştırma konusunda saatlerini harcamanız, ortak noktamız olduğundan sevindim ama olayları birde farklı yerlerden okumanızı tavsiye ederim. En azından internetin herhangi bir yerinde bulacağınız Risale-i Nur Külliyatından Sözler, Mektubat, Lemalar kitaplarını önyargısız olarak okuyun göreceksiniz. Nereden geldik? Nereye gidiyoruz? İman, Haşir ve Ahiret konularını orjinal anlatımlar olduğunu göreceksiniz. Sağlıcakla kalın.
31 Mart İsyanının kışkırtıcılığını yapmasından dolayı Derviş Vahdeti ve bazı yazarları yargılandı. Said Nursi, mahkemede beraat etti. Derviş Vahdeti Suçlu bulunarak idam edildi.
Volkan gazetesi yazarlarından Said Nursi'nin, İhtilal öncesinden başlayan yazı dizisi 13 Nisan 1919'a kadar devam etmiştir. Said Nursi, üslûbundan dolayı bir yazısında Derviş Vahdeti'yi uyarmıştır. "Biraderim Derviş Vahdeti Bey'e" hitabıyla başlar: "Edibler edepli olmalıdırlar. Hem de edeb-i İslâmiyye ile müteeddib olmalıdırlar. Matbuat nizamnamesini vicdanlarındaki hiss-i diyanet tanzim etsin..." diyerek basının halkı tahrik edici muhtevadan kaçınarak, yapıcı bir rol oynaması gerektiğini söyler
Sevgili Kardeşim Yunus Bey,
Yazdıklarınızın hepsi doğru olduğunu söylüyorsunuz ama belge göstermiyorsunuz. Şeyh Said isyanına katıldı demedim diyorsunuz ama "SAİD-İ NURSİ KİMDİR.... - Yunus DAL / 15 Kasım 2011- 20:31" tarihli yazınızda aşağıdaki satırlar size aittir. "Bu anlayışa uygun olarak çıkan ve arkasında İngiliz desteği olduğu resmi belgelerle kanıtlanmış olan Şeyh Sait isyanına katıldığı için İstiklal Mahkemesince yargılandı ve birçok ilde sürgün yaşadı."
Öte yandan 31 Mart vakası ile ilgili kronolojik belgeleri görmek isterseniz lütfen aşağıdaki linki okuyunuz.
http://www.bediuzzamansaidnurs ... DEVAMI
Sevgili Kardeşim Yunus Bey,
Yazdıklarınızın hepsi doğru olduğunu söylüyorsunuz ama belge göstermiyorsunuz. Şeyh Said isyanına katıldı demedim diyorsunuz ama "SAİD-İ NURSİ KİMDİR.... - Yunus DAL / 15 Kasım 2011- 20:31" tarihli yazınızda aşağıdaki satırlar size aittir. "Bu anlayışa uygun olarak çıkan ve arkasında İngiliz desteği olduğu resmi belgelerle kanıtlanmış olan Şeyh Sait isyanına katıldığı için İstiklal Mahkemesince yargılandı ve birçok ilde sürgün yaşadı."
Öte yandan 31 Mart vakası ile ilgili kronolojik belgeleri görmek isterseniz lütfen aşağıdaki linki okuyunuz.
http://www.bediuzzamansaidnurs ... DEVAMI
SEVGİLİ KARDEŞİM;
YAZDIKLARIMIN HEPSİ DOĞRU. BU İKİ ZAT HAKKINDA TARİHLERİYLE KISA BİLGİYİ AKTARIYORUM. SON KEZ YORUMUNUZA CEVAP VERİYORUM.
BEN ŞEYH SAİD İSYANINA KATILDI DEMEDİM 31 MART İSYANINDA YER ALDI DEDİM. KALDI Kİ BEN GÜNÜMÜN 4 İLE 6 SAATİNİ ARAŞTIRMA YAPARAK GEÇİRİYORUM SÜREKLİ OKUYORUM. KOPYALAMA DEĞİL TARİHLERİN YAZDIĞI BİLGİYİ SUNUYORUM.
SİZ SAİDİ NURSİ KÜRDİ AYAKLANMASIYLA –ŞEYH SAİD AYAKLANMASININ AYNI OLDUĞUNU SANIYORSUNUZ. OYSA İKİSİDE FARKLI TARİHLERDE FARKLI KİŞİLERCE YAPILDI. OKUMAYAN HERKES BU İKİ İSMİ BİRBİRİNE KARIŞTIRIYOR AYNI SANIYOR.
BİR YANLIŞ BİLGİNİZ DAHA BEN SOL GÖRÜ ... DEVAMI
1950 öncesinde bu milleti dinsiz yapmak isteyenlerin önünde kale gibi durarak Risale-i Nurları neşretmiştir ve Dinsizliğin beli kırılmıştır. Artık bu millet Risale-i Nurları okuyup imanını kurtararak vatana ve millete faydalı insanlar yetişmiş ve yetişmeye devam etmektedir.
Sadece bu yazınızda yanlış olan "Kürt Teali Cemiyeti kuucuları arasındasır" ifadeniz yanlıştır. Kürt Teali Cemiyeti'nin üyeleri Said Nursi'yi cemiyetlerine davet etmişlerdir. Ancak Nursi bu teklifi cemiyete gönderdiği bir mektupla reddetmiştir. (Bkz. Mustafa Nezihi Polat, Mülâkat, Erzurum 1964, s. 30-34), Wikipedia
Bediüzzamanın hayatı hapis ve sürgünlerde geçtiği doğrudur. Fakat bütün mahkemelerinden beraat etmiştir.
Yunus Bey,
Sizi tebrik ederim, her ne kadar baştaki yorumunuz olumsuz gibi olsada şimdi alıntı yaparak kopyaladığınız bilgilerin çoğunluğu doğrudur. Bu arada dini konulardan az anladığınız anlaşılmaktadır. Şafii mezhebi, Hanefi mezhebi gibi Hak mezheblerdendir. Şiilik ise Hak mezhebi değildir. Bilmiyorsanız Diyanet İşlerine sorabilirsiniz.
Bir önceki yorumunuzda "Şeyh Said isyanına katıldı" dediniz. Şimdi ise "Şeyh Saide isyan etmemesini telkin etti" diyerek doğruyu buldunuz.
TARİHİ GERÇEKLERE İNANMIYORSANIZ SİZ BİLİRSİNİZ.
TARAFLI YAZILARI DEĞİL. TARAFSIZ GERÇEK TARİHİ İNTERNETTEN OKUYUNUZ.BEYİNLERİNİZİN YIKANMASINA İZİN VERMEYİN.
BAZI KAYNAKLAR Şİİ BAZI KAYNAKLAR ŞAFİİ MEZHEBİNDEN OLDUĞU YAZIYOR SONUÇTA HANİFİ MESHEBİNDEN DEĞİL.
YAZDIĞIM BÜTÜN BİLGİLER DOĞRUDUR.
HAPİS VE SÜRGÜN HAYATINI İL İL YAZIYORUM Kİ OKUYUCULAR DOĞRU BİLGİYE SAHİP OLSUNLAR.
1877 yılında Bitlis'in Hizan ilçesine bağlı Nurs köyünde doğan ve 24 mart 1960 tarihinde ölen ve bidayette Saidi Kürdi diye anılan bir şahsın esas gayesi, Türklüğü tahrif ederek ayrı bir Kürt devleti kurmaktır. Nitekim ... DEVAMI
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com