UĞRUNA CAN VERDİKLERİMİZ...
27 Temmuz 2016 09:04:15
24 Temmuz, biraz tartışmalı olmakla birlikte, Türk basınından sansürün kaldırılışınınkaldırıldığının zannedilişininyıldönümünü ifade eder.
Bu işlere kafa yormayı zul görenler, sansürün kaldırılmasının neden bu kadar önemli olduğunu söyleyegelmiştir. Çoğu zaman devlet ve gücün yanında bulunmak suretiyle itibar tırtıklama marifeti edindiği gözlenen bu kişiler için, özgür basın denilen şey, devlet ricaline sövmeyi adet edinmişler şebekesidir.
Ekstrem bir yorumla, durumun böyle bir yan etkisi olduğu da söylenebilir belki. Ancak gerçekte basın özgürlüğü yayını yapanın özgürlüğünü değil, onları okuyanın ifade ve bilgi edinme özgürlüğünün enstrümanıdır, aracıdır. Bu yüzden kamudan itibar tırtıklamayı marifet haline getirenler, aynı zamanda sabahları selam verdiği komşusunun, simidini aldığı simitçinin, odasını temizleyen hizmetlinin herhangi bir konuda farklı bakış pencerelerine sahip olmasını da istemeyenlerdir. O yüzdendir ki halk belli bir bakış açısının dışında bir pencere edinemesin veya başka bir pencereden halka erişilemesin diye olağanüstü dönemlerin tedbirleri arasında basın özgürlüğünün kısıtlanması da yer alır.
Son örneğini 15 Temmuz'da yaşadığımız darbe girişimlerinin öncelikle halkın (yani senin, şahsının) bilgiye erişim kaynaklarını ele geçirmekle başlamasının nedeni de budur.
Buradan çıkarılacak ders, özgürlük denilen şeyin esas itibarıyla düşünceleri serbestçe oluşturma ve bunları serbestçe ifade etmeyi sağlayan sosyal bir alanda mümkün olabileceğidir.
***
Basının bir bütün olarak işlevi, bilginin üretimi ve topluma ulaştırılması ile ilgili bir konudur. Demokrasilerde basının dördüncü kuvvet olduğunu söyleyenler de vardır, birinci kuvvet olduğunu da...
Gerçek olan bir şey var. Serbest seçimler bir ülkeyi kendi başına demokratik kılmaz. Demokrasi, halkın bilgiye özgürce ulaştığı, bu bilgi üzerinden kanaatlerini özgürce oluşturduğu, bu kanaatler çerçevesinde serbest seçimlerde oyunu kullandığı, aynı kanaatlere sahip bireylerle bir araya gelerek görüşlerini hayata geçirmeye çalışabildiği ve tüm bu sayılanların geçerli bir hukuk sistemi tarafından korunup kollandığı bir rejimdir.
Fransız Sosyolog Alain Touraine, böyle bir rejimin mümkün olabilirliğini sorgularken, "Demokratlar olmadan demokrasi olmaz" diyor. Yani demokratik bir toplum, gelecek nesillerini demokratik teamüllere sahip çıkacak şekilde yetiştirdiği (birey olarak bilgi edinme ve bunlar üzerinden kanaat oluşturma hakkını kullanabilmeyi sağlayan bir eğitim gerektirir bu) sürece kendini yeniden üretip demokratik sistemi kesintisiz kılabilir.
***
Tarih, demokrasilerin yaygın eğitim süreçleriyle doğrudan bağlantılı olduğunu öğretir bize. Nitekim, demokrasi fikri Fransız ihtilalinden doğmuş gibi bakılır. Böyle bakıldığında, halkın iktidarı temsilcileri aracılığıyla kullanması fikrini tam olarak açıklamak mümkün değil.
1605 yılında Abraham Verhoeven adındaki bir Hollandalı, Amsterdam'da ilk günlük gazeteyi (Nieuve Tijdinghen) çıkarmadan önce, dünyanın hiçbir yerinde demokratik toplum fikri yoktu. Bundan önce, yönetim işlevleri bilgiye kolay ulaşabilen kesimlerdeydi. Bu kesimler ortaçağ boyunca aristokrasi, ruhban sınıfı olmuş, ancak Amerika'nın 1492'de keşfinden sonra ortaya çıkan olağandışı artı değer nedeniyle iyice palazlanan ticaret burjuvazisi de yönetimde aynı bilgileri kullanmak sayesinde hak sahibi oldu.
İlk gazetenin yayınlanmasından sonra eğitim imkanlarının yaygınlaşması sonucu, bilgiye ulaşma ve kanaaat geliştirme becerisi de aynı oranda yaygınlaştı ki, bu mekaniği anlamadan demokrasi tarihini anlamak pek mümkün görünmüyor.
Halkın yaşadığı ülkeyi ortak bir toplum sözleşmesi çerçevesinde, seçtiği temsilciler vasıtasıyla yönetmesi diye özetlenen demokrasi, bilgiye kolay ulaşan halklardan başlayarak dünyada en geçerli siyasal rejim halini aldı.
Bugünlerde içinden geçtiğimiz olağanüstü koşullar altında, bilgiye ulaşmada ölçülü de olsa sınırlamalar var. Basın kuruluşları ve genelgeçer düşünce dışında kanaatlere sahip kişiler en azından belli bir dışlanma riski altında. Bu sosyal atmosferin bir an önce yerini, kendisi gibi düşünmeyen insanların da kendisi kadar değerli olduğunun benimsendiği bir atmosfere bırakması gerekiyor. Çünkü ifade özgürlüğü yoksa demokrasi de olmaz.
Çünkü altmış altı yıllık demokrasimizin on-onbeş yılda bir tül perdeler arkasında gizlenmesinin pasif tanıkları olduktan sonra, korumak için ilk kez bu kadar can kaybı verdiğimiz, siyasal görüş farkı gözetmeden ortak payda olarak kabul ettiğimiz değerleri hayata hakim kılmanın başka herhangi bir yolu yok.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com