
KALPAK
21 Temmuz 2016 08:56:29
Kıbrıs Barış Harekatı'nın 42. Yıldönümü törenlerinde ne hikmetse daha önce görmediğimiz manzaralara şahit olduk.
Bu günlerin havasına kapılıp karamsar yorumlar üretmeyin. Güzel manzaralardı bunlar. Mesela, yavru vatanın bayrağını anavatanın bayrağıyla Ereğli'de dalgalandığını ilk kez görme fırsatı bulduk. İlk kez Kıbrıs Harekatının yıldönümünde böyle yoğun bir katılım gerçekleştiğini gördük.
Savaşın azı olgunlaştırır, çoğu vahşileştirir derler. Tüm konuştuğumuz gazilerin, yaşamını bir dava uğruna tehlikeye atmış savaşçıların, barış günlerinde huzur ve olgunluğa erdiğini düşündürtecek şekilde güler yüzlü olduğunu gözlemledik. Sorulan her soruya yıllar boyu yaşam üzerine kafa yormuş ermişlerin hoşgörüsünü yansıtacak şekilde, gözlerinin içi gülerek cevap verdiler.
Katılımın bu sene önceki senelerden kalabalık olmasının sebebini sorduğumuzda, bir gazi, "Hepimizin burada giydiğimiz üniformalara sahip değildik. Bu sene sağ olsunlar bu konuda yardımcı oldular. Biz de gazi arkadaşlarımızla bir araya geldik" cevabını verdi.
Ayrıntılar takılıyoruz ya... Tüm gazilerin taktığı madalyaların aşağı yukarı aynı olmakla birlikte, bir iki kişide rozet dışında madalya bulunmaması konusundaki bir soru yönelttiğimiz madalyasız gazi gülerek, "rozetler devletin taktıkları, madalya olarak takılanlar derneğin girişimleriyle bir bedel karşılığında alınıyor, bizim paramız olmadığından alamadık" diyerek işi şakaya vurdu.
Kıbrıs harekatı esnasında askeri personelin kalpak giymediğini, neden dernek üyelerinin törenlere kalpaklı katıldığını sorduğum gazi ciddileşiyor:
"Kalpak en büyük gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün sembolüdür. Bu kalpağı o taktığı için takıyoruz!"
***
Gazilerin güleryüzü, ilkokul sıralarında olduğumuz o günlerde yaşananları tüm naifliğiyle yine seriyor gözler önüne...
Başbakan Bülent Ecevit, "Ayşe Tatile Çıksın" şifresiyle harekat emrini onayladığı o 1974 gününden sonra törende kalpaklarıyla yer alan gaziler Beşparmak Dağları, Lefkoşa arasından rum çetecileri temizlemekle meşgulken, tüm Türkiye kulakları radyoda Kıbrıs'tan gelecek haberleri dinliyordu. Televizyon yayını 1968'de başlamıştı ama harekatın yapıldığı günlerde siyah beyaz televizyonlar henüz mutlu bir azınlığın ayrıcalığı olduğundan temel iletişim araçları radyolar ve yazılı basındı.
Köyde yaşayıp da şehre gidip gelen biri mutlaka bir gazeteyle dönerdi ve bir gazete abartısız elli altmış kişi tarafından okunurdu. Öyle ki okuyan her kişinin bir gazete aldığı varsayılsa, gazetelerin tirajları bugünküleri bile sollayan bir rakama ulaşırdı.
İlkokul çocukları (yani bizler) o yıllarda oyunlarda hatları belirlerken, Lefkoşa, Beşparmak Dağları ve Magosa isimlerini de kullanırdı. Aslında Kıbrıs coğrafyası hakkında o yaştaki kimsenin bir şey biliyor olması düşük ihtimal elbette. O dönemde toplumun geneline hakim olan Rum ve Yunan düşmanlığının toplumun genlerinden bugün bile ayıklanabildiği söylenemez.
***
Çocuk aklıyla bakınca, büyüklerin dünyası bir alemdi...
Akşam gün battıktan sonra karartma uygulanırdı. Belki bu uygulama büyüklere garip gelmiştir ama o günlerde köyde intizamı sağlamak ve kurallara uyulmasını teminle mükellef köy korucusu, "Hane sahibi, ışığın görünüyor" diye bağırarak karartmanın eksiksiz olarak uygulanmasını sağlardı.
Çocuklara gelince, Kıbrıs'ta yaşanan savaşın karşıda görünen tepenin bir arkasındaki tepenin ardında yaşandığını, birkaç gün içinde kendi köylerine dek gelebileceğini, bunu engellemek için o iki tepenin arkasında, işitme mesafesinin hemen ötesinde Türk ordusunun savaşmakta olduğunu zannettiğinden bu uygulama garip gelmedi.
Aradan kırk iki yıl geçtikten sonra, o iki tepenin (ve arkasındaki birçok düzlük, nehir, tepe ve denizin) ardında yaşanan muharebelerin kahramanlarını lacivert ceket, gri pantolon ve Atatürk'ün kalpağı altında , gülümseyen yüzlerle görünce, o yılların çocuklarının Türk ordusunun kendilerini korumak için savaştığını düşünmekte ne denli haklı olduğu ortaya çıktı.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları





© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com


















