
SİNİRBOZANGİLLER...
23 Haziran 2016 08:36:06
Gecenin geç saatlerinde yüksekçe bir noktadan Ereğli'ye baktığınızda, yanan ışıkların ışıl ışıl bir kentin üstünde bir hale oluşturduğunu görürsünüz. Bu haleninışık kirliliği de denilebilir-- içindeyken yıldızları görmenin hayli zor olduğunu düşünürsünüz.
Bu kentte günlük yaşamın içinde söylem ve eylem, olan ve olması gereken, kişisel hedefler ve kent hedefleri arasında inanılmaz farklar vardır. Ancak bunların etrafında gece vakti şehir ışıklarının yıldızları solduruşuna benzer bir ışık kirliliği vardır. Bir hedefin, suyun içinde ışığın kırılmasına benzer bir sapma olmadan söze döküldüğü nadirdir.
Gerçek çoğu zaman sinir bozucu bir şeydir. Sinir bozucu şeyleri söyleyenlersinirbozangillergenelde pek yandaşı olmayan bir gruptur. Tıpkı "Kral çıplak" diyen aklibaliğ olmamış veledin sarayda pek istenmemesine benzer bu.
Gerçi içinde yaşarken böyle şeyleri fark etmek sanıldığı kadar kolay olmayabilir. Fakat özellikle Ereğli kent yaşamı söz konusu olduğunda, hakiki ve zahiri arasındaki fark her geçen gün biraz daha belirgin bir hal alıyor.
***
Mesela, "bir şeyin Ereğli Kent Kimliğine yakıştığı-yakışmadığı" gibi bir söylem hakkında ilk söylenebilecek şey, bunun öznel olduğudur.
Ereğli'ye neyin yakışıp neyin yakışmadığı konusunda fikirler birbiriyle uyum içinde olmayabilir. Herkesin yakışıklı algısı da, Ereğli algısı da birbirine benzemez çünkü. Söz konusu olan toplanmamış çöpler falan gibi bir şeyse, kimse merak etmesin, böyle şeylerin yakıştığı bir yer yoktur. Bir yere bir çeşme-imaret yapılması gibi bir şey söz konusuysa da bunun tersi doğrudur. Güzel şeyleri yapmak için "Kente yakıştığı-yakışmadığı" gibi muğlak ifadeler yerine, yapılan işlerin insan için yapıldığını söylemek daha doğru olacaktır.
Genellikle bu söylemleri fazlaca dile getirenler yerel-genel yönetimi övme-yerme gibi siyasi ranta dayalı hedeflere ulaşmakadli vaka olmasın, kimi zaman yakışanı yapmaktan ötürü belli bir miktar para kazanmak da variçin dile getirirler.
Yani burada aslolan Ereğli'ye neyin yakıştığı değil, grup veya kişi çıkarlarına neyin daha yakıştığıyla ilgilidir.
***
Sonra bir "Vizyon" meselesi var.
Vizyon, sözcük itibarıyla uzağı görüş anlamına geliyor. Bugünlerde kullanılma biçimi, 'gelecek tasavvuru' olarak adlandırılabilir. "Kentimize vizyon sahibi yöneticiler lazım", "Kent vizyonu şunu gerektirir", "Bizim vizyonumuz" vb ifadeler dinleyicilerin kulaklarında hoş bir seda bırakır. Tıpkı beyaz ışığın su buharı zerreciklerinde kırılıp görülmeye doyum olmayan bir gökkuşağı manzarası oluşturması gibi...
Ancak bu kelimeleri fazla kullananların, pratik işlerde pek hünerli olmadığını da teslim etmek gerek. Hatta şu sonuca kadar bile gidebilirsiniz... Bir siyasetçi, yönetici vb... eğer "Vizyonnn! Gelecekkkk! Ufukkk!" diyorsa, bilin ki aslında bir halttan anlamadığını itiraf etmekten sakınmaya çalışıyordur. Zira fikir denilen şey herkeste var.
Aslolan fikirleri hayata geçirebilmek için yöntemler oluşturmak ve bu yöntemlere bağlı olarak çalışmak, çalışmak, çalışmaktır.
***
Bir de her zamanki birlik beraberlik meselesi var.
Aklıevvellerimiz, bir göreve talip olurken, kentte birlik beraberliği tesis edecekleri gibi bir söylemle yola çıkarlar. Görev aldıklarında da birlik ve beraberliği engelleyenler yüzünden kentin hamle yapmasının engellendiğinden dem vururlar.
Bu da vizyon ve ufuk meselesiyle benzer bir durum aslında. Zira elinde projesi olup, hangi bakanlığa gideceğini, kimden ne şekilde destek talep edeceğini, finans kaynaklarını öngörebilen birisi, kentte optimum bir birlik beraberlik ortamı olmadan da gerçek işler başarabilir. "Vizyon" söylemleri, iş bilmezin söylemiyken, "Birlik Beraberlik" söylemi tembellerin söylemidir.
Netice alınan işlere bir bakınız. Tüm toplum, hatta toplumsal unsurların büyük bölümünün bir araya gelerek yaptığı şeyler değildir. Doğru noktadan, doğru şeyleri talep eden birkaç kişinin eseridir bu işler. Hatta çoğu zaman toplumun büyük bölümünün bu çalışkan aptalların yaptıklarını küçümseme eğiliminde olduğunu, bazı kesimlerin ise doğrudan başarının sağlayacağı avantajlardan bu arkadaşları mahrum kılmaya çalıştığını gözleyebilirsiniz.
Bu yüzden kim "Birlik-beraberlik" kavramını ön koşul olarak ortaya koyuyorsa, o arkadaşın herhangi bir şekilde bir iş yapmaya gönlü olmadığını anlayabilirsiniz...
Örnekleri çoğaltabilirsiniz...
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları





© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com


















