Türkiye ve Rusya arasındaki uçak düşürme krizinin olumsuz etkileri konusunda veryansın etmeye başlandı.  Bu sızlanmaların ardında, devletten hasar tahsil etme gibi alışkanlık haline gelmiş bir tutum var herhalde...

Türkiye'nin fındık ihracatında çok az yeri olan Rusya'nın Türk tarım ürünlerine sınırlama getirmesinin, bu yıl nedense malını satmamakta inat eden üreticinin beklentilerinin aksine, fiyatlarda gerilemeye yol açtığı ifade ediliyor. Yakında özellikle Doğu Karadeniz'de Temel ve Cemal fındık fiyatlarındaki düşme nedeniyle dövecek Rus aramaya başlarsa şaşırmayın.   

En büyük korku "Ya Rusya Doğalgazı keserse" gibi bir kaygıdan kaynaklanıyor.  İki millet, iki devlet arasında yaşanan milli sıkıntılarda bu bakış açısı sadece yenilgi ve teslimiyete yol açabilir. Yani Koyun can derdindeyken kasap etini düşünüyor gibi...

DOĞRUDUR DİYEMEM AMA

Et demişken, her yıl kış aylarında o gribi, bu gribi tehdidi hakkındaki haberlerden iyice işkillenmeye başladım.

Doğrudur diyemem. Lakin sığır türü hayvanları tehdit eden bir hastalıkla ilgili söylentiler ayyuka çıkıyorsa bunun kanatlı hayvan üretici birlikleriyle alakalı olduğunu, kanatlı hayvanları tehdit eden bir hastalık söylentilerine de kırmızı et üretici birliklerinin teşviklerinin yol açtığına ilişkin bir kanaate kapılmaya başladım.

Zira üç gün boyunca bu haberler gündemde ön sıralara çıkıyor, Sağlık Bakanlığı önlemlerle ilgili açıklamalar yapıyor—ki gerçeği onlar da biliyor da sırf algı operasyonlarının altında kalmayalım diye böyle yapıyorlar gibime geliyor—haftası geçmeden herkes tavuğuna kıymasına dönüyor.

Yaz deyince mangal başlarında –o sıralarda hepsinin işleri iyi olsa gerek—kimsenin bu konularla alakası kalmıyor...

Yine de kendi kararınızı verin. Ben bunlar doğrudur diyemiyorum. Paranoya da olabilir.

EŞEK SÜTÜ MÜ, KAYA TUZU MU?

Şimdi mangal akla düşünce, bir de şu fazla kilolar meselesi var.

Anlı şanlı profesör hocalarımız, her gün bir yemeği menünün dışına iterek moralleri daha da bozuyorlar.

Valla, sevilen bir yemeğin menü dışına itilmesinin yarattığı moral bozukluğu mu daha kanserojendir, yoksa o yemeği gönül rahatlığıyla yemek mi bilemiyorum.  Birileri diyetisyenlerin yol açtığı nevrozlar hakkında dört başı mamur bir araştırma yapsa çok iyi olacak.

Kendi adınıza ne karar verirseniz verin, ben evde kaya tuzundan lamba bulundurmak, boş vakitlerde bu koca kütleleri yalamak veya eşek sütü içmek gibi diyetisyen ve sağlıkçı önerilerine pek sıcak baktığımı söyleyemem.

Yine de bu konuda baş öğütçü olmasam gerek. Zira şu fazla kilolar meselesinde öyle iyi bir sınav vermiş  komşularınızdan sayılmam ben.

KUMA SAHİBİ LASTİKLER

En baştan söyleyeyim. Kar lastiklerini herkesten önce taktım... Zira bu uygulama mantığa aykırı görünmüyor.

Yine de bu durum problemi çözmüyor. Lastikleri değiştirdiğinde dört tane yaz lastiğini ne yapacaksın? Ya lastikçiye belli bir depolama parası verip kış aylarında saklamasını isteyeceksin—bu durumda yaz aylarında da yaz lastikleri için adama kira vermek gerekiyor—yahut kendin saklayacaksın. Dört lastik de dile kolay, bayağı bir yer kaplıyor. Müstakil evlerde belki sıkıntı olmaz ama apartman dairesinde yaşayan tüm araç sahipleri bir nevi lastiklerini lastikçiye kiraya veriyor denilse yeri var.

Hem düşünebiliyor musunuz? Türkiye'deki araçların altında dönmek suretiyle memlekete hizmet eden her beher lastiğin bir yerlerde bekleyen bir kuması da olmak zorunda.

1 Aralık'tan sonra zorunlu olduğundan, canınızı düşünmüyorsanız da vergi dairesine gidip uygulanacak idari cezaya muhatap olmamak için siz siz olun kar lastiklerinizi takın.

Yine de şeytan gör diyor. Hükümet konusunda muhalif duruşlu gazeteci sayısı pek kalmadı ama hala dışarıda kalan birileri varsa kabinede lastik imalatçısı falan mı var diye bir araştırılması gerek...

Bu memlekette paranoya biter mi?