
GELECEĞE DOKUNMAK
16 Ekim 2015 08:50:14
1 Kasım seçimleri için katılımın istenilen seviyede olacağına yönelik şüpheler, gün geçmiyor ki birileri tarafından dillendirilmesin.
Deniliyor ki bu bir tekrar seçim, seçmen de yoğun siyasi gündemden daha yeni çıktığından politikaya motive olamıyor.
Deniliyor ki, bir kısım seçmen siyasi partiler arasında kendisini temsil edecek birini bulmakta güçlük çekiyor. Siyasilerin gündemi ile vatandaşın gündemi çoğu noktada üst üste çakışmıyor, bu yüzden katılımın düşük olmasını beklemek gerek.
Deniliyor ki değişik siyasi partileri deneyip istediğini elde edemeyen bir kısım seçmen, küskünlüğe kapıldığından sandıktan ve siyasetten umudunu yitirdi-yitiriyor. Seçimlerin düşük katılımla gerçekleşmesinde bunun da katkısı olabilir.
Son olarak deniliyor ki ülkenin içinden geçtiği şiddet sürecinde, seçim sandıklarının bulunduğu yerlerde istenmeyen olayların yaşanmasından korkanlar var...
Bu yüzden de seçime katılım düşük olacak-mış!
***
Bir meselenin, bir sürecin negatif sonuçlanmasına yol açabilecek etkenleri sıralamayı marifet sayan bir yaklaşımın ürünü bunlar. Olmaz demek kolaydır, Olmaz'ın nedenlerini açıklamak da kolaydır ama yapılması gereken "Nasıl olur", "Neden olmalı" diye düşünmektir.
Vicdanınızla başbaşa kaldığınız o karanlık odada mührü beğendiğiniz partinin sembolünün üstüne vurduğunuz ve o pusulayı zarfa koyup sandığa attığınız o bir dakikalık kesir süresince geleceğe dokunmuş olursunuz.
Dokunduğunuz gelecek, sadece sizin veya seçtiğiniz kişinin geleceği değildir. Ailenizin, kentinizin, çocuklarınızın, ülkenin, demokrasinin geleceğidir. Bu nedenle "Aman bu sefer de böyle olsun" rehaveti belli bir sosyal sorumluluk taşıyan insanların kapılacağı türden bir rehavet değildir.
"Siyasetten umut kesmek" veya "Bana göre parti yok" söylemlerine sığınmak ise bu rehavetin, gelecek kaygısı olmama halinin savunma mekanizmasından başka bir şey değil.Zaten, tüm partilere kızıyor dahi olsa, sistemdeki partilerden birini, ikinci-üçüncü tercih olarak kabul edemeyecek birini hayal etmek hayli zor.
Ülkenin içinden geçtiği şiddet ortamı da mazeret değil. Şiddeti yaymaya gayret edenler, zaten ülkenin, bölgenin ve demokrasinin sağlıklı bir varoluş ortamından uzaklaşmayı hedefliyor. Sandığa gitmemek aynı zamanda şiddeti besleyenlerin hedeflerine ulaşmaya yardımcı olmaktan öte bir anlam taşımıyor.
***
Eğer huzur, özgürlük ve demokrasinin bir anlamı varsa sandığa gitmek gerek.
1 Kasım Pazar günü evinizde oy kullanacak hanehalkı üyelerinizle birlikte oy kullanacağınız sandığın bulunduğu yere kadar gidin. Listelerde isminizi bulun, sandığınızda sıranızı bekleyin ve sıra size geldiğinde vicdanınızla baş başa kaldığınız o karanlık odada ülkenin, çocuklarınızın, insanlığın, kendinizin geleceğine şöyle bir dokunun.
Eğer hiçbir siyasi partiyi beğenmiyorsanız, en fazla beğendiğinize, başka bir deyişle en az hoşnutsuz olduğunuz siyasi partinin amblemini bulup mührü üstüne vurun. Korkmayın, kimse sizi kullandığınız oyun renginden ötürü yargılamaz-yargılayamaz.
Kaldı ki eğer sandığa gitmezseniz, sizin gibi düşünmeyenler gidecek ve sizin istemediğiniz bir neticenin ortaya çıkması için gelecekten bir kırıntı yontacaktır.
Netice sizin istemediğiniz şekilde oluştuğunda, pasif kalarak bu neticeye katkı vermenizin metalik tadını yutmazsınız ve elinizden geleni yaptığınıza dair vicdanınız rahat olur.
Hem seçim bu, ne olur bilinmez... Kimbilir, belki de sizin dilediğiniz gibi olur.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları





© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com


















