YAZ BİTTİ! SAHİLLER BİZE KALDI!
19 Ekim 2021 10:55:58
Pandemi ile mücadelemiz devam ederken, aşının bulunması ve yaygın aşılama ile bu yaz bir nebze nefes aldık. Bu pandemide insanlık olarak çok büyük yaralar aldık, çoğu gelişmemiş ve az gelişmiş ülkelerde insanlar tek doz aşı bulamıyor. İki Türk bilim insanının aşıyı bulması Türkiye’nin bu aşıya erişimi kolaylaştırdı. Ve yeni normaller ile yaşamaya devam ediyoruz.
Aşısı olan bir hastalığa karşı, hala hastalıklar ve ölümler devam ediyor. Aşı karşıtlığı başka bir yazının konusu olabilir ama bir istatistiği paylaşmak istiyorum. Şu anda dünyada 241.456.556 doğrulanmış vaka var ve ölüm sayısı ise 4.913.952. Dünya nüfusunun 8 milyara yaklaştığını düşünürsek, bu 163 milyon ölüm demek. Dünya tarihinde bir pandemide insanlığın karşı, karşıya kaldığı en büyük ölüm oranı demek. Birçok ülke resmi istatistiklerini düzelterek açıklıyor ve beş-altı sene sonra hayatta kalanlar ne büyük bir tehlike atlattıklarını anlayacak.
Pandemi yasaklarının kalkması ile insanlar kendilerini doğaya attı. Belediyemiz plajlar mevkiine yaptığı yatırım ile bu yaz halkın ve bölge çevresinden bayağı misafiri buralarda ağırladı. Gerçekten bu yatırım, atıl duran bu kadar güzel bir yerin ufak bir harcama ile bölge ve yerel halkın hizmetine nasıl kazandırılacağına güzel bir örnek oldu.
Sıcak havalar gitti, yaz bitti ama şimdi pastırma sıcaklarını bekliyoruz. Güzel hava olduğu zaman insanlar yine sahillere akın edecek. Nerede ise iki sene eve kapanmanın acısını çıkarıyor insanlar.
Bende ne zaman güzel havayı görsem atlıyorum bisiklete Alaplı, Akçakoca, Kandilli yoluna, olmadı yürüyerek dağlara atıyorum kendimi…
Güzel bir günde bisiklet ile Alaplı’ya giderken Göktepe halkına yapılan çekekleri gördüm oradaki insanlar ile söyleştik bayağı dertliydiler. Bir yazı konusu oradan çıktı.
Ama asıl yazı konusu Sevgi, Barış Plajları ile Dostluk Mesire Alanı idi. Dostluk Mesire Alanını dolaştım çınar ağaçları baya güzel tutmuş seneye daha güzel olacakları kesin denize ulaşım var mı dedim. Bir bakayım,…yok. Sokamadık ayaklarımızı denize…
Barış Plaj alanı bekçiler kapıda içeri girmeme izin vermiyorlar. Oraya telefon, buraya telefon, bekçiler; abi gir- bak hemen çık dediler. Girdim dolaştım. Yine sokamadık ayamızı denize…
Arada belediye kamp alanı, giriş yasak. Musa’nın orası özel sektör, Sevgi Plaj alanı bekçiye ulaşamadık. Sokamadığım ayamı yine denize…
Hiç anlayamadığım bir şey, böyle güzel plajlar yapıyorsun iki ay, bilemedin üç ay açık tutuyorsun, sonra kapat. Bırak denize girmeyi insanlar ayağını denize sokamıyor. Halbuki açık tutsan pide, köfteyi bırak tost-çay satsan insanlar gelir buraya, bahar mevsiminde kimse gelmiyorsa kapattığınızdan. Yazın zaten dışarıdan gelenler ile dolup taşıyor, biz gidip oturup denize girmiyoruz ki…
Delinin biri kuyuya bir taş atmış… Artık 40 akıllı çıkaramaz bunu. “ Yazın Plajlar kapanır”
Eeee tabi bize kaldı Mervealtı… Ayağımı denize sokacağım, kafaya koydum…
Ereğli’den Alaplı’ya giderken Kıyıcak deresini geçince karayollarının yaptığı katliamı görüyorsunuz. Kocaman bir yol. Sanki insanlar buraya yanaşmasın piknik mangal yapmasın der gibi geniş tutmuşlar yolu. Olmuyor kardeşim. Siz geniş tuttunuz da insanlar buraya gelmedi mi? Yazın Ereğli Alaplı yolu boydan boya park etmiş araçlar ile dolu, hem de park edilmez levhasının altında. Bir gün Alaplı’dan Ereğli’ye geliyorum. Adam deniz tarafı dolu, karşı tarafa düşük bankete atmış arabayı, düşük bankette mangal yapıyor. Yemeğini yedikten sonra karşıya denize geçiyor.
Şimdi burada bir kaza olursa sorumlusu kim olacak?
Gereksiz olarak yolu bu kadar geniş tutan karayolları mı?
Park edilmez levhasına rağmen buraya park ettiren Trafik deneticileri mi?
Buranın halkın piknik alanı olduğunu karayollarına söylemeyen belediye mi?
Bu tehlikeyi görüp önlem almayan mülk-i amir mi?
Yoksa ayağını denize sokup, kumsalda yürümek isteyen insan mı?
Neyse indim elimde bisiklet Kıyıcak deresinden aşağıya. Gözün alabildiğine kumsal, denize vuran dalga hışırtısı. Başladı kalbim hızlı hızlı atmaya…
Soktum ayağımı denize…
Döndüm arkama baktım ki; kumsal olmuş “Yağma Hasan’ın Böreği” gibi…
Bir şezlong, şemsiye 30 lira. Çadırlar hala sahilde. Adam çadır kurmuş tahta kapı yapmış. Tekli koltuk, ikili koltuk, üçlü koltuklar çadır etrafında. Çek yatta atmışlar kumsala. Özel sektör kendi plaj alanını yapıyor yavaştan. Biraz yürüdüm kumsalda. Bir işletmeye denk geldim.
-bravo çok güzel yer yapmışsınız dedim, sahip çıkmışınız buralara…
- abi biz İstanbul’dan geldik. Belediye bizden bir şey isteme, ne yaparsanız yapın dedi. Demez mi?
Dedim belediyenin de haberi var demek. Böyle sahip çıkıyor buralara.
Kıyıcak deresinden Alaplı’ya kadar sahip çıkılmaz ise yağmalanacak haberiniz olsun.
Orman tarafında da yavaş yavaş defne ağaçlarını yağmalanmaya başlamışlar zaten bundan da İlçe Orman İşletmesinin haberi vardır diye düşündüm.
Küçüklüğümü düşündüm. Eskiden Ereğli’den Alaplı’ya köyümüze giderken bu sahilde deniz yolu döver, bu yüzden bazen yolda çöküntüler olurdu. Ancak son dönemde 10. Km yapılan çıkıntı ve tersaneler bölgesine yapılan liman nedeniyle dalga hareketleri 30-40 metrelik bir kumsal oluşturmuş. Böyle giderse bu kumsal daha da genişleyecek…
Belediye kamp- karavan alanı arıyor. Ereğli Alaplı karayolu tam bu işlik aslında. Yolu 2 metre daralt, alsana kamp karavan alanı. Benden söylemesi buraya sahip çıkmaz iseniz sahip çıkılmaya başlanmış zaten…
Kalın Sağlıcakla.
Uğur Demiroğlu.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com