mhamdiguner@hotmail.com
İNŞAATLARDA İKTİSAT VE ARAZİLERİN KORUNMASI
22 Eylül 2020 08:37:14
Günerle Cuma Sohbetleri
İnsanlar yaşadıkça ve özellikle artmaya devam ettikçe yeni evler yapmak zorundadırlar. Ama bu evleri yaparken de iktisat yapmayı ve arazileri ölçülü kullanıp israf etmemek gerektiğini bilmelidirler. Yani araziler ve bilhassa münbit (verimli) topraklar hoyratça kullanılmamalıdır.
Din-Bir-Der düzce şubesi başkanı olmam hasebiyle üyelerimi ve meslektaşlarımı ziyarete giderken köylerde genel olarak evlerin bir katlı yapılmış olduğunu görüyorum. Köylü kardeşlerimiz malının genişliğine bakarak kendisi için ayrı, oğlu için ayrı birer kat ev yapmayı tercih edebilir ama. Bunun günümüz nüfus artışı karşısında doğru olmadığı da bir gerçektir.
Aslında yamaçlarda ev yapmak mümkün iken ovaların evlerle işgal edilmesi uygun değildir. Fakat herkes kendi arazisi içende ev yapmayı daha elverişli görebilir. Öyleyse ülkenin geleceğini düşünerek iki katlı ev yaparak oğluyla bir binada, birbirinden daha çabuk haberdar olabilecekleri bir binada oturmaları daha uygundur. Böylece bir ev yeri kadar toprağı ekim için ayırmış olurlar. Üç oğlu veya bir oğlu iki kızı, veya iki oğlu bir kızı olanlar üç katlı bir ev yaparak birbirine çok yakın olurken iki evin arsasını ekim yeri olarak ayırmış olurlar.
Hüd suresi 61.ayet-i kerimesinde Yüce Rabbimiz Salih (as) dan hikayeten: “O sizi topraktan yarattı ve orayı imarla mükellef tuttu” buyuruyor. İmar ömürlendirmek, yaşatmak demektir. İşte biz de evlerimizi iki veya üç katlı yaparak bir veya iki ev yerini tarım yönünden yaşatmış, ömrünü uzatmış olacağız. Belki de ikinci veya üçüncü katlarda oturarak toprağın rutubetinden biraz uzaklaşıp ömrümüzü de uzatmış olacağımız gibi arazi konusunda da iktisada alışacağız.
Gerçekten ovalarda evlerin iki veya üç katlı yapılması daha sağlıklıdır. Çünkü ovalar rutubetli (nemli)dirler. Evlerin ikinci ve özellikle üçüncü katı o rutubetten bir hayli uzaklaşmış olur. Bu bakımdan nüfusumuzun artmakta olduğu ülkemizde villa yapmaktan sakınmalıyız. Özellikle villa yapmak için ormanlarımızı yok etmemeliyiz.
Müftülük yaptığım bir ilçede bir-iki vaazımda “Villalarla toprakları işgal etmeyelim; tripleks (üç katlı) hatta apartman hayatına alışmalıyız” diye konuşmuştum da geniş bir villası olan dindaşımız ondan sonra bana hep serin davranmıştı. Dindaşımız dedim; bu ifedeyle dindaşlar dindar olup ülke için bazı fedakarlıkta bulunmaları gerektiğine işaret etmek istedim.
Aslında Kur’an-ı kerimi dikkate alacak olursak evlerimizi, köy ve şehirlerimizi yamaçlarda, yahut yüksek yerlerde yapmamız gerektiğini anlarız. Nitekim Sebe’ suresi 18.ayet-i kerimesinde Yüce Rabbimiz “Biz onlarla bereketli kıldığımız beldeler arasına zahir (görünür) beldeler oluşturduk, oralarda mesireler takdir eyledik ve oralarda gece gündüz emniyet içinde yürüyün (dedik)” açıklamasında bulunuyor.
Şehir veya beldelerin zahir (görünür) olması onların yüksek yerlerde, en azından dağların yamaçlarında yahut yamaçların eteklerinde yapıldığını göstermektedir. Ayet-i kerimede yürüyüşten bahsediliyor ki bu akşamları şehrimiz veya köyümüzün kenarları veya elverişli yerlerinde yürüdüğümüz gerçeğine işaret etmektedir.
Düzce ilimizin 1999 depreminde yıkılması üzerine bir kısmının kalıcı konutlara taşınmasından sonra artık transitban’dan (otoban demeyi yanlış buluyorum) geçen tüm Orta Anadolu ve Karadeniz bölgesi vatandaşlarımız artık Düzce’yi görerek ve belki de zevkle seyrederek geçiyorlar. Deprem bu yönüyle hayırlı olmuş, Düzce ovasının binalarla (hiç değilse hızlı bir şekilde) kapatılması önlenmiştir. Bu uyarıyı unutmamalı Kalıcı konutlar bölgesi ihmal edilmemeli. Düzce merkezine yığışma engellenmelidir.
Hamdi GÜNER/Emekli Müftü
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com