Büyük kavga… Çok sayıda ekip sevk edildi…
  Ağaçtan düştü…
  Feci kazada 2 kişi öldü!
  Başkan Ünlüer ve Yönetimi de katıldı
  İşçi servisine çarptı!
  Kontrolden çıkınca!.....
  FRENİ PATLAYINCA!.......
  Feci kaza…
  Refüje çıktı!....
  Talihsiz genç ölü bulundu
19 Aralık 2025 Cuma
Değişim Medya  |  Haber |  Dergi  |  Radyo - 0 372 322 27 30
logo
  •  
    •  » GÜNCEL
    •  » KÜLTÜR
    •  » SİVİL TOPLUM
    •  » KULİS HABER
    •  » YEMEK
    •  » DİN VE MEZHEPLER
    •  » EREĞLİ TARİHİ
    •  » FOTO GALERİ
    •  » VİDEO GALERİ
    •  » YAZARLARIMIZ
    •  » RÖPORTAJ
    •  » SİNEMA
    •  » TEKNOLOJİ
    •  » DİYALOG
  • SİYASET
  • AKÇAKOCA
  • EKONOMİ
  • GÜNDEM
  • ASAYİŞ
  • YAŞAM
  • SAĞLIK
  • MEDYA
  • SPOR
  • EĞİTİM
İNÖNÜ MAĞARASI…

İNÖNÜ MAĞARASI…
02 Agustos 2019 08:00:27

Yazar : Hüseyin Aksakal

  • Whatsapp ta Paylaş

Karadeniz Ereğli’ye bağlı Alacabük köyünde—ki Çaylıoğlu’nu geçtikten hemen sonrası oluyor—İnönü Mağarası’nda altı bin beş yüz yıl öncesine tarihlenen bir yerleşimin kalıntıları bulundu.  İlçenin efsanevi argonatlar dönemine, yani dört bin beş yüz yıl öncesine tarihlenen geçmişi, bir hokus pokusla iki bin yıllık bir derinlik daha kazandı.

Kazıları, Bülent Ecevit Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Doktor Öğretim Üyesi Hamza Ekmen başkanlığında 25 kişilik bir ekip yürütüyor.  Kazılar, Ereğli Belediyesi tarafından destekleniyor. Ekmen “Ereğli belediyesi olmasa, yirmi yıl geride kalmış olacaktık” diyerek bu desteğin önemine dikkat çekiyor.

Ekmen, genç, heyecanlı bir araştırmacı. Ne sorarsanız sorun, sabırla, heyecanla, hevesle anlatıyor.  Özellikle Millattan önce dört bin beş yüz yıl öncesine tarihlenen, eşi az bulunan, bir yapının temeli olduğu anlaşılan ahşap kalıntılarına dikkat çekiyor.  Buluntular arasında kirman, dokuma tezgahı parçaları, çeşitli tohumlar, el aletleri, taş ve bronzdan yapılmış çeşitli amaçlarda kullanılan bıçak parçaları, bir çömlek fırınının müştemilatı olduğu anlaşılan nesneler var.

Muhayyile binlerce yılı rüzgarın önünde savrulur gibi aşıyor ve o çömlek fırınının halen kullanıldığı, büyük bölümü aradan geçen uzun, çok uzun yılların sisleri arasında yitip giden kalıntılara, canlı insan ellerinin değdiği altı bin beş yüz yıl öncesine gidiyor.  Dile kolay, daha Türkler erguvan doğu’dan yağız atlar üzerinde, ellerinde çifte kavisli kısa binici yayları, bellerinde pusatları, eyerlerinde erzak torbaları, gerilerinde büyük ikmal katarlarıyla gelmeden önce burada yaşamış olan Ereğlililerden söz ediyoruz. Yazılı tarihin başlamasına üç bin beş yüz yıl kala kendi teknolojilerini—ki o dönem için hayli ileri bir teknoloji olduğu anlaşılıyor—kullanan insanlar.

Ekmen anlatıyor, tesbih taneleri gibi arka arkaya dizilen bilgileri bir araya toplamaya çalışıyoruz. Nasıl bir toplum diye geliyor akla… Ekmen, “Tarım toplumu, yılın tamamında burada yaşıyorlar mıydı, yoksa ana konakları burasıydı da arada ovaya iniyorlar mıydı tartışmaya devam ediyoruz” diyor.  İnsanın havsalası,  bir çömlek fırını kuracak kadar bir yeri benimsemiş insanların mutlaka yerleşik yaşama geçmiş olması gerektiği dışında bir seçeneği almıyor nedense…  Kirman parçaları olduğuna göre, avcı toplayıcı değiller ve kumaş dokumayı biliyorlar. Tohumlar, bereket tanrıçası heykelleri o erken dönem Tunç çağı insanlarının tarımla iştigal ettiğini söylüyor. Bereket tanrıçası figürü aynı zamanda kendilerince ritüelleri ve inançları olduğunun da kanıtı…

Çeşitli büyüklükte delikleri bulunan eleklerde kalıntı arayan arkeoloji öğrencilerine takılıyoruz:  Üniversite öğrencisi olmayı hayal ederken, çamurun içinde kırık çömlek parçaları arayacakları akıllarına gelir miydi; yok diyorlar, bu işi sevmeyen yapamaz. Köşesinde durmak, masa başı iş bulmak isteyen insanın yapabileceği iş değil… Tutkuyla çalışıyorlar. Neden insan hiç tanımadığı insanların tohum koyduğu çömlek parçasının kulbunu bulacağım diye bir ömür adar, bu nasıl bir takıntı halidir diye geliyor akla.  Eğer olabilecek en modern koşullarda yemeğini yemek, işini yapmak, gezmek tozmak isteyen ortalama insana kalmış olsa, muhtemelen tarihin büyük bölümü henüz yazılmamış olurdu. Özellikle de ilkçağ tarihinin.

Ekmen, orta Anadolu’da, Yazılıkaya bölgesindeki buluntularda sözü edilen bir akıncı grubunun burada izlerinin bulunduğunu düşünüyor ama şüphe bu fikrin hemen peşinde.  Akıncı gruplarının sabit bir üssü olduğunu düşünmek için nasıl bir gerekçe bulabilirsiniz?  Savaşçı bir topluluk halinde örgütlenmiş bir toplumun, yağmada ele geçirebileceği çanak çömleği imal etmesi de akla yakın görünmüyor.

Hem bugünü geçmişe bakarak anlarız, geleceğe bakarak yaşarız değil mi?  Bugün dediğiniz şey geçmiş ve geleceğin bir araya geldiği bir kavşak noktasından başka nedir? Eğer geçmişe yeterince dikkatle bakarsanız, geleceği enikonu belirgin şekilde görebilirsiniz ki falcılık dediğiniz şey, zaman ve mekana bağlı olmayan birtakım gaip varlıklarının fanilere bildirmesinden ziyade, geçmişe dikkatle bakmayı bilen insanlar tarafından yapılır. Ona bilim diyoruz.

Bu şuna benziyor:  Durgun, berrak bir suya bakıyorsunuz. Suyun dibinde geçmiş var, başınızın hemen arkasında da geleceği temsil eden gökyüzü.  Suya baktığınızda dibindeki çakıl tanelerini hafiften bulanık, dalgalı bir şekilde görebilirsiniz. Bu konuda gözleriniz size yol gösterir. Fakat gün ışığı altında olsun, yıldızlı bir gecede olsun,  yüzeyden gözlerinizin görmediği bir gökyüzü parçasının yansımasını da görebilirsiniz.  Bu da belirsiz ve dalgalıdır ama nasıl bakacağınızı bilirseniz gökyüzündeki bulutları resmini çizebilecek kadar net olarak algılarsınız. Aynı şekilde geçmişe nasıl bakacağınızı bilirseniz, geleceği de görebilir, ona göre bir ömür kurgusu yapabilirsiniz.

Gerek Ekmen, gerekse Ereğli Belediye Başkanı konuşurken, aradaki suskunluk anlarında geçiyor akıldan. Posbıyık bunun Turizm açısından önemli olduğunu söylüyor.  “Asıl Ereğlililik kimliği bakımından önemli” diye bir itiraz geçiyor insanın içinden. Hem de altı bin beş yüz yıl önceki bir an değil söz konusu olan. Beş katlı kazının en altı bu döneme tarihleniyor ama katmanlar yükseldikçe yükseliyor, en üstte aralarında bir haç olduğu anlaşılan kalıntı, erken dönem Hıristiyanlarının bu bölgedeki dağılışının Cehennemağzı ve Acheron vadisiyle sınırlı olmadığını gösteriyor.  

Dönüşte şakalaşıyoruz. Kalıntıların bizim gazeteciler derneği başkanının ilk seçildiği dönemden kalma olduğuna ilişkin espri gülüşmelere yol açıyor.  Gezinin hemen arkasından katılmak gereken bir basın toplantısı yapılacağından, geziye katılanlar arasında—aralarında bu satırların yazarının da bulunduğu bazı kişiler—gecikme stresi içine girenler oluyor. Sonraki basın toplantısında akıl İnönü mağarasından çıkıp da iki bin on dokuz yılının son Temmuz gününe dönmekte zorlanıyor.

Bizim meslek kimi zaman tarihte önemli anlara tanık olma şansı verir.  Bu genelde bugünün geleceği etkileme potansiyeli olan işleriyle ilgili bir şanstır ama burada başka hiçbir güncel tarih dönüşümü ile kıyas kabul etmeyecek farklı bir şey var.   Defineci hasarları  da var mağarada. Nasıl oluyor da defineciler tarihi kalıntı ihtimali olan yerleri devletten, üniversitelerden, bilim adamlarından önce bulabiliyor diye geliyor insanın aklına.  Demek ki bilim adamları da kadim kalıntıları yağmalamak için fersah fersah dolanan defineciler kadar acar değiller.

Neyse, her şeyden önce büyük keyif aldığımız bir gün yaşadık, kendimizden çok daha büyük bir şeyin doğumuna tanıklık etme fırsatı bulduk.  Bize bu keyfi yaşatan Bülent Ecevit Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’ne, kazı ekibine ve onları destekleyen Karadeniz Ereğli Belediyesi’ne teşekkür etmek boynumuzun borcudur.

Bu Yazı Toplam 3655 Defa Okunmuştur

ETİKETLER : Yazdır

      Yorumlar
    Yorumlar, editörlerimiz tarafından onaylandıktan sonra yayınlanır. Kanunlara aykırı, konuyla ilgisi olmayan, küfür içeren yorumlar onaylanmamaktadır.

     Yorumlar ( 1 )

    Edebiyat ve Ereğliye aşık bir insan....
    7 yıl önce

    Çok güzel bir yazı .Edebiyat ve tarih dersi veriyor .çok tesekkür ederim.Böyle yazarlara ve yazılara ihtiyacımız var.

     Beğen (5)

    • s.
    • 1

     Diğer Yazıları


    • HAVADAN SUDAN…
      30-09-2019 | 07 : 59 53
    • KAMPÜS SORULARI
      30-03-2018 | 08 : 44 13
    • DÖNER ÜSTÜ HABER...
      19-07-2017 | 09 : 50 49
    • ZAM DİYE BİR ŞEY …
      07-09-2019 | 08 : 17 26
    • UNUTMADIK DİYORUZ AMA…
      17-08-2019 | 08 : 32 06
    • "TAŞ İŞTE..."
      22-12-2016 | 09 : 23 15
    • GUGUK KUŞU YUMURTASI...
      10-08-2016 | 08 : 43 05
    • ALAPLI’DA ALTIN ARAMAK…
      04-09-2019 | 10 : 22 27
    • İYİ PARTİ, MHP, SAADET PARTİSİ
      19-07-2018 | 08 : 03 14
    • EKSİK OLMASINLAR...
      08-03-2018 | 08 : 05 49
    • CHP... CHP... CHP...
      10-09-2018 | 10 : 05 30
    • YİNE CHP...
      16-11-2018 | 10 : 53 45
    Tüm Yazıları

     Köşe Yazarlarımız


    • doğan  yıldıztan
      doğan yıldıztan
      Bir Başka Avrupa!
    • UĞUR DEMİROĞLU
      UĞUR DEMİROĞLU
      HALKIN PARTİSİNDE YENİ YÖNETİM BELİRLENDİ…
    • Hasan Vehbi Ersoy
      Hasan Vehbi Ersoy
      DEİZM-TEİZM-ATEİZM-PANTEİZM’E BAKIŞ
    • Semih ÇOLAK
      Semih ÇOLAK
      SEÇMEN NE DEDİ?
    • Konuk Yazar
      Konuk Yazar
      Temiz enerji ve gelecek mücadelesi
    • Uğuralp CİVELEK
      Uğuralp CİVELEK
      “Bu bir suç duyurusudur”
    • Özkan Doğan
      Özkan Doğan
      YEREL RADYO VE REKLAM
    • Şenol AZMAN
      Şenol AZMAN
      “Aman doktor, yaman doktor. Derdime bir çare!” – 2-
    • Op. Dr. Erol GÜNEN
      Op. Dr. Erol GÜNEN
      Ortopedi ve Travmatolojide Rejeneratif Tıbbın Geleceği
    • Merve KIRAN
      Merve KIRAN
      KİLO KONTROLÜNDE KİLİT NOKTA: ARA ÖĞÜNLER
    • Özge CERRAH
      Özge CERRAH
      ÖĞRENECEK ÇOK ŞEY VAR...
    • İsmail DEMİREL
      İsmail DEMİREL
      SAĞLIKTA OLUMSUZ İŞLER
    • Harun KARA
      Harun KARA
      ÖĞRETMENİM , HAKKINI NASIL ÖDERİM !
    • Uzman Klinik Psikolog Erkan EZERÇE
      Uzman Klinik Psikolog Erkan EZERÇE
      SEVGİ ASLA YETMEZ!
    • Dilek Şen Karakaya
      Dilek Şen Karakaya
      KAYIP-YAS SÜRECİ
    • Hamdi Güner
      Hamdi Güner
      DÜNYASI İÇİN DÜRÜST OLARAK ÇALIŞAN MÜSLÜMAN AHİRETİNİ DE MAMUR EDER
    • Hüseyin Aksakal
      Hüseyin Aksakal
      HAVADAN SUDAN…
    • Elif Yapıcı
      Elif Yapıcı
      ECHO İLE NARCİSSUS’ UN ACI VEREN HİKÂYESİ
    • Durul Mert M.A Ed.
      Durul Mert M.A Ed.
      İNSANLARIN EN BÜYÜK ARZUSU MUTLULUK AMA NASIL MUTLU OLABİLİRİZ?
    • Kudret Yavuz Eren
      Kudret Yavuz Eren
      Çocuğunuz her şeyi unutuyor mu?

     Çok Okunan Köşe Yazıları


    • BUGÜN
    • BU HAFTA
    • BU AY

    » Henüz BUGÜN Yazı Görünmüyor

    » Henüz BU HAFTA Yazı Görünmüyor
    • Op. Dr. Erol GÜNEN
      Ortopedide Robotik Cerrahiler: Geleceğin Tıbbına Açılan Kapı
    • Op. Dr. Erol GÜNEN
      Ortopedi ve Travmatolojide Rejeneratif Tıbbın Geleceği
    Değişim Medya  |  Haber |  Dergi  |  Radyo - 0 372 322 27 30
             

    © degisimmedya.com

     İletişim Bilgileri
     Künye
    İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın
    Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz.
    •   ASAYİŞ
    •   EĞİTİM
    •   GÜNCEL
    •   KÜLTÜR
    •   KULİS HABER
    •   SİNEMA
    •   TEKNOLOJİ
    •   TÜRKİYE
    •   DÜNYA
    •   FOTO GALERİ
    •   VİDEO GALERİ
    •   YAZARLARIMIZ
    •   GÜNÜN HABERLERİ
    •   Arşiv
    Tel : 0 372 322 27 30

    E-posta: info@degisimmedya.com