Yani diyeceğim o ki, şu İstanbul büyükşehir belediyesi seçimleri gerçek gündemi unutturdu. Şu ekonomik şartlar altında vatandaşın dikkatini bu kadar dağıtacak bir halkla ilişkiler numarasını para versen kimse icat edemezdi.

Fakat sorunlar olduğu yerde duruyor. Her şey güzel olacak anladık. Fakat ne kadar güzel olacak?

Mesela, artık tüyler ürpertici bir seviyeye yükselen işsizlik meselesi nasıl çözülecek?  Zaten canı boğazında olan yatırımcıya, ikişer işçi de siz alın demekle sorunun çözülmediği görülmüş müdür? Yoksa iş dünyası yan çizdiği için mi her ay TÜİK rakamları işsizlik rakamlarını biraz gönülsüzce de olsa arttırmak durumunda kalıyor?  İstatistik kurumu niye hala bu rakamları düşürmenin bir yolunu bulamadı dersiniz?

Pahalılık konusu başka bir mesele… En zor kısmını atlattık, temmuzda cari ödemeler dengesi fazla verecek deniyor.  Vatandaş evine götürdüğü üç ekmekten birini almaktan vaz geçecek noktaya geldiğinde, rakamlar on numara, gıcır gıcır olsa kaç yazar, olmasa kaç yazar?

Demokrasi dersen ayıp olur. Ayıp olmaz belki ama tehlikeli oluyor galiba… Kafasına eseni yazan bazı gazetecilerin zindanlarda topuk serinlettiği günlerden geçiyoruz.  Kuvvetler ayrılığı bitmiş, hukukun üstünlüğü kavramının halen geçerli olduğunu söylediğinizde, birileri çıkıyor, bin bir türlü meram anlatıyor.

Dış politika, S 400, F 35, Suriye, İran, Kıbrıs, Doğalgaz, Avrupa Birliği, NATO ilişkileri filan… Kardeş bir konuda da bir şeyler iyiye gitsin! Her şey böyle giderken, sadece bir şeylerin güzel olacağını söyleyerek moral bulmak mümkün müdür?

EREĞLİ’Yİ UNUTMAMAK GEREK…

Soru belli… Her şey ne kadar güzel olacak?

Karadeniz Ereğli kent meydanı projesi, yerel seçimlerde tüm adayların portföyünde vardı.  Ortada net bir proje, takip edilebilir bir takvim henüz yok. Ama daha erken, hele festival geçsin bakalım, belki bir şeyler olur ama nasıl olur?

Şu eski belediye binası altında bilmem kim döneminden kalma bir hamamın üç beş temel taşı var diye durdu ya…  Etrafını çirkin bir perdeyle örttüler.  Bu hal, mevcut belediye yönetiminden ziyade bir önceki belediyeyle ilgili bir konu. Fakat şehrin en işlek yerinde, en değerli arsada bulunan bu arazinin atıl kalması zaten bir sorun ama oradaki çirkinliğin giderilmesi lüzumu da var. Ne olacak sahi o iş?

Her belediye döneminde trafik konusunda bazı girişimler yapılır. Girişim derken kepçe, dozer, silindir falan akla gelmesin.  Belediyelerin en fazla araştırdığı konular arasındadır bu. Bu konuda Ereğli’de toplanan raporları kitap haline getirsen, britanika ansiklopedisi gibi bir şey olur.  Allahtan kent meydanı yapılana kadar eski terminal alanı otopark oldu da otopark meselesi o kadar fazla hissedilmiyor. Fakat geçtiğimiz dönemin doğalgaz ve elektrik altyapısını yenileme çalışmaları sırasında kazdığı asfaltın üstündeki yamalar artık yerinde durmuyor.  Göztepe Köprüsü’nden Bozhane’ye, hatta İstasyon mevkisine kadar yol tangır tungur…  Bu yaz yapılsa ne kadar güzel olur değil mi?

Ne kadar güzel olurdu, tüm muhalefet belediyeleri suya ve ulaşıma indirim yarışına girmişken, bizimki hepsine nal toplatsaydı…  Takdir seçmenin ama şu anda görünen o ki bizde asıl mağdur olan bu hizmetleri üreten kurumlarmış, fiyat ayarlamaları böyle düşündürüyor en azından.

İstihdamla ilgili konuları ne çabuk unuttuk… Fi tarihinde Erdemir’in özelleştirilmesiyle birden sihirli bir değnek değmiş gibi vardan yok olan sac tüccarlarını, nakliyecileri falan nasıl da unuttuk.  Sahi şu yol üzerindeki hurda gemilerin birazı satıldı ama tersane sektöründe eğitilmiş Ereğlili işgücü hala başka yerlerde ekmeğini taştan çıkarmaya çalışıyor.  İlçede turizmi canlandıracağız derken nedense olan seyyar satıcılara mı oluyor ne?  Ama erken, hem de çok erken. Muhtemelen festivalden sonra büyük bir istihdam seferberliği olacaktır. Neticesi de çok güzel olacaktır büyük ihtimalle… Bari hiç değilse onların işleri iyi olsun.

Zonguldak yönünde giderken, şu hastane kavşağının ordaki üst geçitten araçla ilk kez geçtim. Dönüşte yine alt tarafta yapılan servis yolu gibi büklüm büklüm yolu kullandık. Yahu bu kadar sürer mi bir üst geçit yapmak? Tamamlanınca orası muhakkak çok güzel, ama çok güzel olacak.  Aklıma burası için bir acele kamulaştırma kararı bile çıkarıldığı geliyor da, kamulaştırılması gereken alanlar hükümete eksik mi bildirildi ki hala mahkeme süreci devam eden arsalar var diye geliyor. Eğer böyleyse ilk aşamada engel oluşturan yerler bakanlığa bildirilmiştir, hükümet de acele kamulaştırma kararı çıkarmıştır.  Sonra kararın dışında kalan başka bir arsada da aynı ihtiyaç olunca, bizim yerel siyasilerimiz büyük ihtimalle aynı yerde ikinci bir acele kamulaştırma kararı için hükümete müracaat etmekten hicap duymuştur diye geliyor akla… Hadi bitirin de güzel olsun…

Üniversite kampüsü için anlaşılan o ki dikkatler eski hastane alanından uzaklaştırılmaya çalışılıyor. Önceki dönem belediye başkanı da benzeri bir girişimde bulunmuş, hayli tepki toplamıştı. Tepkilerin birazını da şimdi dikkatleri başka kampüs alanı ihtimallerine çekmek isteyen, halen görevdeki iktidar partisi mensuplarından almıştı.  Sahi ne oldu, beş yıla yaklaşıyor artık.  Bu sürede sıfırdan üniversite kurulurdu… Kurulurdu; eğer arkasında siyasi bir irade olsaydı.  Nasılsa hayal kurmaya para ödemiyoruz. Ama olsa ne güzel olurdu değil mi?

Böyle bir yerde yaşayan bir vatandaş olarak, insan seçildiği veya atandığı anda kolları sıvayan siyasetçilere sahip olmanın önemini daha iyi anlıyor.  Fakat teamül ortada… Mutlaka kutlamalar kabul edilecek, iade-i ziyaretler yapılacak. Arada açılışlara, rutin törenlere katılmak gerek.  Yani bakıyorsun da siyasiler ve kamu idarecilerinin işi de kolay değil.  Bu beylik işlerden geçtim vatandaşa hizmet etmeyi, kendi hanesindeki evladü iyaliyle bile geçirecek vakit bulamaz ki insan… Böyle gelmiş, böyle gider mi? Giderse mi çok güzel olacak, gitmezse mi? 

Hadi bakalım biraz da siz düşünün…