ON TESPİT, BİR ÖNGÖRÜ… İSTANBUL SEÇİMİ
25 Haziran 2019 08:38:30
İstanbul Seçimleri bize şunları gösterdi:
Bir: Pozitif mesajlar, itham edici, karalayıcı, küçümseyici lisanla yürütülen kampanyaları yerle bir edebiliyor. Tüm o pontustu, it dedi, seçilse de yapamazdı, teröristti söylemleri “Her şey çok güzel olacak” sloganı karşısında süklüm püklüm duruyor şimdi.
İki: Tarih tekerrür ediyor…Türk toplumunda mağdurun yanında olma refleksini yenmek mümkün değil. Aslında seçimin yenilenmesini isteyenler dahil herkes Ekrem İmamoğlu’nun 31 Mart’ta seçimin galibi olduğunu biliyordu. İktidar partisi içinde dar bir grubun inadı yüzünden seçimler yenilendi. Böyle bir durum olmasa, YSK’nın re’sen seçimi iptal edeceği bir durum yoktu. Millet iradesine takoz koymaya çalışanın sonu hiçbir zaman iyi olmamıştır bu ülkede. Mevcut cumhurbaşkanının kurduğu AK Parti’nin iktidara gelişi bunun örneklerinden biridir. Bir diğer örnek de yirminci yüzyılın son çeyreğine damgasını vuran ANAP Lideri Turgut Özal’ın, seksenli yılların sonunda içlerinde Demirel, Ecevit, Erbakan, Türkeş gibi siyasi liderlerin de bulunduğu yasaklıların yasağının kalkması için yapılan referandumda yasakçılığı savunmasıdır. İlk yerel seçimde iktidar partisinden bir bakanın ifadesiyle, “Üstünden bir silindir geçti” Özal’ın partisinin.
Üç: Devlet olanaklarının siyasi bir parti için kullanılabilmesine olanak sağlayan ve parti genel başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığını tek kişinin üstünde toplayan mevcut sistem, görünüşte iktidara avantaj sağlıyor gibi görünebilir ama ikinci maddedeki “Mağdura sahip çıkan toplum” özelliğinden dolayı süreç tersine işleyebiliyor. Muhalefet Partileri bu sistemde asimetrik bir avantaj elde ediyor. Tabiri caizse, iktidar partileri maça 1-0 galip başlayamıyor. Belki bunun tersi daha doğrudur.
Dört: Bu seçimde, iktidar partisi karşıtı medyanın, havuz medyasına kıyasla çok daha etkili olduğunu gözlemledik. Aslında Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yoktu. Bu her yerde böyle olur. Zira bir siyasi kendi propagandasını yapmak için bir gazete kurduğunda—ki bunun örnekleri bizim bölgede vardır—kimse onun kendi gazetesinde yazdıklarından ona artı puan yazmaz. Haberler peşin peşin propaganda damgasıyla yaftalanır. Havuz medyasının iktidar partisine yarardan çok zarar getirdiğini artık iktidar partisi mensupları bile görüyor. Zira Binali Yıldırım bile rakibi Ekrem İmamoğlu ile yapacağı münazaranın önce Uğur Dündar, sonra da İsmail Küçükkaya gibi muhalif sayılan gazeteciler tarafından yönetilmesini istemişti. Bu zamandan sonra havuz medyasının iktidar partisi seçmenini dahi konsolide edemeyeceğini gözlemleyeceğiz.
Beş: Sosyal medyada trollerin yarattığı terörün, sandıkta ters tepmesi de buna benziyor. Artık muhalefet partilerinin de kendi sosyal medya ekipleri var ve iktidar partisininkiler ithamlar geliştirmekle uğraşırken, muhalefetin sosyal medya ekipleri umut pompalayacak mesajlar üretmeye çalışıyor. Büyük çoğunluğu eğitimsiz olan trollerin karşısında ne yaptığını bilen sosyal medya uzmanları olunca, ahlaki üstünlük muhalefete geçiyor. Her seçim döneminde seçim stratejisini aynı tutan siyasi partilerin bir sonraki seçimde olmasa bile ikinci seçimde sırtını minderde bulmasına şaşmamak gerek bu saatten sonra.
Altı: AK Parti artık tek bir görüşte uzlaşan insanların bir araya geldiği topluluk niteliğini kaybediyor gibi… İki ay gibi bir sürede yüzde dörde yakın oy kaybı başka türlü izah edilemez. Cumhur ittifakı genelinde, parti genel merkezlerinin taban hakimiyetini yitirmeye başladığı şeklinde de söylenebilecek bir olgu bu.
Yedi: Ekrem İmamoğlu’nun başarısı sadece CHP’ye ait değil. Yeni İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının şahsında, seçmen ekonomik sıkıntılar, ötekileştirici söylemler, işsizlik vesaire tüm sorunların çıkışı için bur umut arayışını dile getirdi. İmamoğlu’nun bir sonraki dönemde Cumhurbaşkanı adaylığı dile getiriliyor. Olabilir ama bir not da düşmek gerek. Gerek cumhur ittifakı, gerek millet ittifakı, gerekse özelde CHP tabanı olsun, herkesin gözü İmamoğlu’nun üstünde olacak. Konjonktür bir kişiyi bir an için her şeyi aydınlatan büyük bir deniz fenerine dönüştürebilir ama parti içi çekişmeler veya dışarıdan yapılacak algı operasyonları İmamoğlu’nun politik kariyerinin bulunduğu noktada son bulması sonucunu doğurabilir. Bundan sonra her şey güzel olacak ama herkesin de gözü İmamoğlu’nun üstünde olacak.
Sekiz: Başkanlık sisteminin yeniden sorgulanması gerek. Kuvvetler ayrılığının ihdas edilmediği, güçlü, gücünü seçmenden alan bağımsızlığı arttırılmış bir meclis, dar bölge seçimleri, bağımsız ve özgür medya—dolayısıyla ifade özgürlüğü—gibi enstrumanlar olmadan, parlamenter demokrasi yolunda önemli tecrübeler edinmiş bir ülkede bu iş yürümez. Bunun muhalefetten ziyade, yetkileri elinde tutan partiye ve onun yönetiminin toplumdaki algısına zarar verdiğini bu seçimde çok daha iyi anladık.
Dokuz: Siyaset söz konusu olduğunda kervan yolda düzülmüyor. Bir hamle yaptığınızda, hedefinize ulaşacak enstrumanları baştan biliyor olmanız gerek. Yoksa netice beklediğiniz gibi olmuyor. Seçimin yenilenmesi aşamasında, yenilenme gerekçelerinin sonradan bulunduğuna, strateji olmadan yeni bir seçime gidildiğine, strateji bulmak için bin türlü saçmalık yapıldığına şahit olduk. Sonuç bir yerde İmamoğlu’nun performansına bağlıysa, bir yerde de AK Parti ve adayının el yordamıyla ilerlemeye çalışırken devirdiği çamlara da bağlı. Siyasette kimi zaman kurulu düzeni sarsmak için kaos ortamı yaratacak sansasyonel girişimler yapılır. Bilindiği üzere her kaosun ardından da yeni bir düzen ortaya çıkar. Eğer bu kaosu yönetecek bir stratejiniz varsa, neticede kurulan düzen sizin istediğiniz minvalde gerçekleşir. Bu yoksa, rutini sürdürmeye çalışmak daha yararlıdır. İkide birde seçim yenilenmesinin yol açtığı kaos ne sonuç verdi? 2015’te AK Parti bundan yararlandı ama gördük işte; dört yıl sonra işler muhalefet partilerine artı yazar hale geldi.
On: İşsizlik artmış, ekonomi çöküşteyken sürekli seçime gitmek iktidara değil muhalefete yarar. İşsizlik yüzde 15’lere dayanmış, enflasyon artmış, cari açığın küçülmesi bile ülke ekonomisinin yarattığı değerlerden değil de küçülmeden kaynaklanıyorken, çarşı Pazar yangın yeri halindeyken söylediğiniz en güzel sevgi sözcükleri bile bir karganın gaklaması gibi gelir kulaklara… İkna ediciliği yeniden kazanmanın yolu, insanların evine daha rahat ekmek götürmesinden geçiyor, daha güzel klipler yapıp, daha bir huşu uyandıran sloganlar yaratmaktan değil.
On bir: Bu bir tespit değil, öngörü…. Durumu normalleştirmek, iktidar partisi açısından ettiği kelamın daha ikna edici olması anlamına gelir bir yerde. Böyle bir ihtimal var. Ama sadece bir ihtimal, tersi de olabilir. Ahlaki üstünlüğü muhalefetin ele geçirdiğine yönelik önermeler ortaya atılıyor ama asıl problem, meşruiyeti her an diri tutan güç algısında yaşanabilir. Bir kere gücünüzün azaldığı algısı ortaya çıkarsa, siyasi bir aile olarak tanımladığınız parti toplumu, topyekün çözülme tehdidiyle karşı karşıya kalır.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com