YİNE Mİ SEÇİM?
09 Mayis 2019 09:15:46
Aslında seçim kotamızı 31 Mart seçimlerinden önce doldurmuştuk. Artık şu seçim işleri bitse de rahat bir nefes alsak, başımızı çevirip etrafımıza baksak, işimizi gücümüzü görsek modundaydık.
O zamanlar bile seçimin hemen seçimin yapıldığı gün veya bir sonraki gün biten bir şey olmadığının farkındaydık. Mazbatalar alınacak, devr-i sabıklar kurulacak, iddialı açıklamalar yapılacak, ziyaretler gerçekleştirilecek, bir sürü gaf, pot derken seçimin arkasından uzunca bir süre konuşacak bir şey olacaktı.
Fakat seçimin oylama gününden sonrasına uzama işinin bugün aldığı şekli alabileceğini rüyamızda görsek hayra yormazdık. Yüksek Seçim Kurulu Türkiye'de yaşayan her beş kişiden birinin ikamet ettiği İstanbul'da yapılan seçimleri iptal etti. 23 Haziran'da seçimler yeniden yapılacak.
Bu şu demek oluyor: beğendiğiniz veya beğenmediğiniz siyasiler kırk beş gün kadar daha ekranlarda birbirlerine saydıracak. Türk Lirası değer kaybetmeye, akaryakıt fiyatları yükselmeye devam edecek, soğan, patates fiyatları Allah mahsulü bol verip kendiliğinden düşene kadar yoksulun canını yakmayı sürdürecek.
Bol keseden vaatler, seçim harcamaları, siyasi parti bayrakları, hoparlörlerden kafa şişiren siyasiler, mitingler falan ve bunların yol açtığı trafik tıkanıklıkları da devam edecek. Allah'tan taşrada bunları yapmak gerekmeyecek ama İstanbul Halkına kolaylıklar dilemeden edemiyor insan.
İZAHA İHTİYAÇ OLAN KONU...
Hukuk ve hukuk adamları hakkında fazla konuşmak doğru değildir. Adaletin tam tecelli edeceğine inanmak gerekir. Buna en çok da devleti idare edenlerin saygı duyması gerekir.
Gelgelelim hukuk süreçlerinin kendi haline bırakılmadığı algısı her geçen gün toplumda güçleniyor. Bunca duman ateş olmayan yerden çıkıyor olabilir mi? Yorum sizin.
Yine de bu İstanbul meselesinde mantığın kabul etmekte zorlandığı çok sayıda iş var. Hani iktidar partisi itiraz etmiyor da sayısı meçhul olan muhalefet partilerinden birileri veya bağımsız adaylar itiraz ediyor olsa ne olurdu diyeceğim ama işin bu kısmı öylesine aşılmış ki bunu söylediğiniz zaman hem iktidar partisinin taraftarları, hem de muhalefet partilerinin taraftarları, geri zekalıymışsınız gibi bakıyor insana. Hukuk karşısında insanlar annelerinden doğduğu anda oldukları kadar eşit değil midir aslında? Burada bir sıkıntı mı var ne?
Herkesyani iktidar partisinin iptale baş koymuş mensupları haricindeaynı zarftaki dört oydan üçünün geçerli olup dördüncüsünün geçersiz olması garipliğini konuşuyor. Hakikaten bunun herhangi bir türden mantıkla açıklamak mümkün görünmüyor. Demek ki net olarak açıklanmaya ihtiyaç duyulan bir şeyler var.
Sandık Kurulu Başkanlarının Kamu Görevlisi olmamasının iptal nedeni sayılmasında da ayrı bir gariplik var. Bu arkadaşlar bu memleketin evladı değil mi? Sandık başlarında sandık kurulu üyelerinin dikkatini çeken tuhaf hareketleri mi olmuş? Bir partinin oyunu alıp öbür partiye mi yazmışlar? Sandık Başkanlarının kamu görevlisi olmaması nedeniyle seçimi iptal etmek, bu kişilerin doğrudan suçlu olduğunun ispat edilmiş olmasını gerektirir. Aristo mantığıyla devam ederseniz, aynı kişilerin kovuşturmaya tabi tutulması falan gerekir.
OLAYIN KİMSENİN GÖRMEDİĞİ BOYUTU...
Ne desek bilmem... Partili Cumhurbaşkanı modelinin uygulandığı bir ülkede, bana sorarsanız sandık kurullarının kamu çalışanlarından oluşması daha mahzurlu gibi geliyor. Zira iktidar partisinin kuvvetler ayrılığı ilkesinin olmadığı ortamlarda kamu görevlileri üzerindeki tazyiki, kamu görevlisi olmayanlara göre daha müessir olabilir ve o meşhur tarafsızlık ilkesini sakata getirebilir ama kimsenin konuşmadığı bir konuya fazlaca girip de mübarek ramazan günü milletin ağzının tadını bozmayalım.
İş bu kadarla da bitmiyor... Bir de bu özel sektör sandık başkanlarının görev yaptığı sandıklarda alınan oyların, sonucu nasıl etkileyeceğine ilişkin mantıklı bir mekanik kurmak gerekiyor. Yani seçimi kazanan partinin nasıl olup da bu sandıklar üzerinden rakibinin kaybetmesini sağladığını izah etmek gerekiyor. Burada kazanan partinin oylarının, kaybeden partinin oylarından daha fazla olması gerektiğini düşünüyor insan. Baktığınızda, burada iktidar partisinin oylarının iki puan daha fazla olduğu anlaşılıyor. Yani o 212 sandık aslında netice itibarıyla iktidar partisine yarıyor. Demek ki sorun başka yerde. Yani iktidar partisi, asıl hasarı kamu görevlilerinin görev yaptığı sandıklardan almış.
23 HAZİRANDAN SONRA MI?
Fakat böyle dediğiniz zaman kamu görevlilerinin sandık kurulu başkanlığı yaptığı sandıkların yeni baştan sorgulanması zorunluluğu akla geliyor. Üstelik önümüzde sandık kurulu başkanlarının tamamının kamu görevlilerinden oluşacağı 23 Haziran seçimleri var.
Önceden bir kehanette bulunmak gerekirse, 23 Haziran seçimlerinde seçim sonucu aynı çıkarsa, hele hele 31 Mart'ta kazanan aday lehine fark açılırsa, kamu görevlilerinin kamuya hizmette kusuru bulunduklarını tartışmaya başlayabiliriz.
Kim bilir, o zaman belki de tüm sandık başkanlarının özel sektörden olduğu yeni bir seçim yaparız İstanbul için. Bu zamana kadar gördüklerimiz, hayatımızın yarım asırlık döneminde görmeyi beklediğimize kıyasla hayli fantastik.
Bunlar olduğuna göre, daha fantastik işler neden olmasın?
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com