KARANLIĞIN İÇİNDE...
30 Nisan 2019 08:39:42
Türkiye'de insanların beğenmediği siyasilere saldırması örneklerinden oluşan zincire, geçen hafta Çubuk'ta yaşanan olayla yeni bir halka eklendi.
İşin politik ve hukuki yönleri tartışılıyor. Bunları hep beraber takip ediyoruz. Bu konu sadece Kılıçdaroğlu veya bu konuda pek matah bir sınav vermeyen mevcut hükümetle ilgili değil. Dönem dönem gazeteciler, sanatçılar da toplumun büyük bölümünün onayıyla itilip kakılmış, bu kişilerin muhalif olduğu hükümetler tarafından olaylar küçümsenmeye, hafife alınmaya çalışılmıştır.
Siyasilerden, CHP'nin ikinci genel başkanı İsmet İnönü'nün 1959 yılında yaşadıkları bu olayların başka bir halkasıdır. İnönü'nün Uşak gezisinde çıkan olaylar, gaz bombaları kullanılarak yatıştırılabilmişti. Sabahattin Ali'nin öldürülmesi, Hrant Dink'in katledilmesi sürecinde yaşanan olaylar, say say bitmeyecek başka olaylarla birlikte bir bakıma aynı zincirin halkası... Ahmet Kaya memleketinden göç eder, Nazım Hikmet hapis yatar, Sivas'ta birileri otel yakar. Devlet birini yaftalar, toplumdan birileri çıkar şiddet yoluyla ayar çabasına girişir. İnsanların basireti aynı karanlığın içinde bağlanır.
Burada failler hakkında hukuk gereğini yapsın demek en doğrusudur. Fakat faillerin ayar verme çabasının hukuka rağmen yapıldığı nedense onları hoşgörenler tarafından gözden kaçırılır.
***
Teşhis sayılacaksa bir iki şey söylemek gerek.
Annelerinden masum birer bebek halinde doğan insanların, büyüdüklerinde cinayet ve linç olaylarının kahramanı haline gelmesini sağlayan toplumsal bir bozukluğumuz var.
Türkiye'nin yetiştirdiği değerler olarak kabul gören kişiler ve işinde gücünde, kendi halinde insanlar arasında tarih boyunca yaşanan kopukluğu bir türlü onaramadık.
Farklılıklar içinde bir bütün olduğumuzu ve farklılıkların sadece zenginliğimiz olduğunu çocuklarımıza öğretemedik.
Kız çocuklarımızı mümkün olduğunca hümanist değerler ve genel ahlak kuralları çevresinde yetiştirirken, erkek çocuklarımızı çok iyi yetiştiremedik.
Memleketimizi sevmenin, etnik kökeni ne olursa olsun, aynı bayrağın altında kim olursa olsun hepsini sevmek olduğunu hiç anlayamadık. Çeşitli farklılıklar temelinde nefret ettiklerimizle aramızda ayrılık gayrılık olmadığını hiç anlayamadık.
Farklılıklara dayanan nefretlerin özellikle de ekonomik sıkıntı dönemlerinde toplumların yakasına yapıştığını, arasında boğulduğumuz sorunların birçoğunun ekonomik sorunların çözülmesiyle kendiliğinden çözüleceğini anlayamadık.
Sahip olduğumuz hak ve özgürlüklere sahip çıkmayı öğrenemedik. Bunlara sahip çıkmaya çalışanları hor görmekten hiç vazgeçmedik.
***
En büyük ağaçlar, yerin en karanlık noktalarına köklerini uzatabilenlerdir.
Yukarıda sayılan tüm eksikliklere rağmen büyük bir ülke, büyük bir devlet, büyük bir millet olarak varlığımızı sürdürdük. Zira kusurlar da varlıkların birer parçasıdır ve onları kusurları olmadan sevebileceğinizi düşünmek ütopyadır.
Bu yüzden Yunus'lar, Mevlana'lar, Pir Sultan'lar, Karacaoğlan'lar ve hoşgörünün simgesi sayılabilen, yüzlerinin suyu hürmetine bir arada durabildiğimiz yüz bin bilge çıkmıştır bizim topraklarımızdan. Hepsi de üç aşağı beş yukarı, insanoğlunun kusurlarını yüzüne vurmuş, bunları eleştirmiş, yine de kusurlu saydıkları komşularını, insanları sevmeye devam etmiştir. Umut tam olarak bu yüzden bu topraklarda daima var olmuştur.
***
"Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Boynu bükük ay çiçeği
Şiirin ve aşkın geleceği
...
Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Harlı bir ateş gibi derinde yanan
Haramilerin elinde bulunan
Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Güngörmüş, bilge toprağım
Yunus, Pir Sultan ve Nazım
...
Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Zinciri altında kımıldayan
Bitecek sanıldığı yerde başlayan"
Diyor Ataol Behramoğlu...
Yani şöyle olacak: Bu toprakların bilgeliği, husumet kültürünü, toplulukların kapıldığı şiddet takıntılarını yenebilecek güçtedir. Hep yenmiştir, hep yenecektir. Çünkü karanlığın gücü, bir mum alevine teslim olacak kadardır sadece.
Özellikle de Kılıçdaroğlu'na yapılan saldırıyı içten içe sevinç duyarak izleyenlerin bilmesi gereken şeydir bu.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com