Dedenin biri, beş bin lira karşılığında yeni doğan torununu satmaya çalışırken yakalandı. Eğer anne görevlilere durumu açık etmese kimse belki de durumun farkına varmayacaktı.

Bir AVM'de kafeteryada oturan şahsa ateş açıldı. Zanlının teslim olmasının ardından olayla ilgiliolarak beş kişi göz altına alınmış.

Haksız yere evden uzaklaştırma aldığını iddia eden şahıs, elinde benzin bidonuyla eski eşinin evini basıyor, evi, kendisini ve çocuklarını yakmakla tehdit ediyor, güç bela ikna ediliyor ve vazgeçiriliyor...

Alacak verecek meselesi yüzünden aralarında çıkan tartışqma sonucu 32 yaşında şahsı öldüren 78 yaşındaki tutuklu şahıs hakim önüne çıktı...

Eşi ve kızına karşı işlediği suçlar nedeniyle tutuksuz yargılanan 56 yaşındaki şahıs, uzaklaştırma kararına uymadığı gerekçesiyle üç gün hapse mahkum olduğunu öğrenince mahkemeden kaçtı. Yakalanan şahıs cezaevine gönderildi.

Zonguldak'ta bir evden hırsızlık ve hayvan hırsızlığı ihbarını alan ekipler gözaltına aldıkları üç şüpheliyi adliyeye sevk etti. Çalınan av tüfekleri toprağa gömülü halde bulundu.

Zonguldak'ta yolcu otobüsünde çantasında dinamit lokumuyla yakalanan ve serbest bırakılan C.A, savcının itirazı üzerine yeniden gözaltına alındı.

Ormanlı beldesinde yaşlı adamın evine girerek para çaldıkları iddiası ile 2 kişi gözaltına alındı. Bir kişinin firari olarak arandığı olayda, jandarma ekipleri zanlıları ayak izlerinden buldu...

Böylece devam ediyor...

***

Valilikten yayınlanan asayiş bültenlerini görenler ne kadar farklı türde ne kadar değişik suçlar işlendiğine bilirler.

Bunca olay daha önceden oluyordu da kamuoyuna mı aksetmiyordu, yoksa son zamanlarda asayiş olaylarında vahim bir artış mı var diye geliyor akla... Örneklerin hepsinden anlaşılacağı üzere, kolluk güçleri üstlerine düşeni yapıyor olmalı.

Yine de sorgulanması gereken konular var. Yakından bakarsanız, bu sıradışı işleri, karşı komşunuz, bitişikteki evde yaşayan aile olabilecek, gündelik yaşamda normal kabul edebileceğiniz kişiler yapıyor. Bu işlerin pek azında—az da olsa onlardan da var—suç işlemeyi bir profesyonel meslek olarak benimsemiş insanların eli var. Adeta toplum ufaktan bir cinnet haline giriyor gibi...

Cinnet kelimesi yakışıklı diye kullanılmadı. Sahiden de bu çeşit olaylar karşısında henüz böyle bir konuda kovuşturmaya uğramamış diğer kişiler eskiden olduğu kadar tepki vermiyor.

Bir haberle ilgili geçenlerde meslektaşlarla konuşurken uyuşturucu satarken gençlerin fotoğraflarını çeken gazetecilere mutad 'Ne çekiyorsun lan' tepkisi gündeme geldi. O anda çevreden bakanların fotoğrafı çekileni mi , yoksa çekeni mi suçladığı artık net olarak kestirilemiyor. Efendi ağa uyuşturucu satarken bir şey olmuyor da, fotoğrafı çekilirken mi ağrına gidiyor?

Sahiden garip bir toplum olduk.

***

Modern hayat, kan ter içinde üretim yapılan eski zamanların köy yaşantısından çok daha fazla yorabiliyor insanı...

Evine dönüyorsun. Prime Time saati diye bilinen vakitte, belli başlı on tane televizyon kanalını sırayla dolaşıyorsun. Eğer on kanalın sekizinde ilişkileri esas alan diziler yoksa ben de bir şey bilmiyorum demektir. Dahası, her kanalda iki dakika oyalan, eğer bir kadın ağlamıyorsa, bir erkek öbürüne veya bir kadına efelenmiyorsa ne olayım?

Yani dinlenmek için eve döndüğünüzde, televizyon kanallarında sürekli kavga eden, ihtilafa düşen, hiçbir şeyi uzlaşmayla çözemeyen, çocuklarını gözetmeyen, ahlaki sorunlar yaşayan kişilerin öyküleriyle başınız daha da ağrıtılıyor.

Eğer bir şeyi sürekli söylerseniz, yaparsanız o hayatın gerçeğine dönüşür. Bu yoğun bilinçaltı ileti bombardımanı arasından yeni yetişen bir gencin, hayatın olağan rutinini şiddet, gözyaşı, hatta kanla özdeşleştirmesinde şaşacak bir şey olabilir mi?

Ondan sonra çıkıp yukarıda örneği verilen olayların nasıl olup da bu kadar fazla gerçekleştiğini soruyoruz.

Demek ki şapkayı önümüze koyup düşünme vakti gelmiş de geçiyor...