YILAN HİKÂYESİ NEYE DERLER?
19 Ocak 2017 09:21:25
Kitabi bir cümleyle ifade etmek gerekirse, problemli olduğu halde uzun zamana rağmen çözüm üretilemeyen alanlar için kullanılan bir ifadedir Yılan hikayesi...
Geçmişte Ereğli'de birçok kaza yaşanmasına rağmen, bir şey yapılmadığı eleştirisi, Kepez Yolu için kullanıldı. Ereğli'nin genel trafik sorunu için aynı ifade kullanıldı. Türkiye genelinde mesela emeklilerin bankalardan promosyon almasına ilişkin girişimler için aynı ifade literatürden ödünç alındı.
Fakat hiçbir şey, eğitim alanı kadar "Yılan Hikayesi" kavramını hak etmemiştir. Eğitim alanındaki tartışmalar, AK Parti'nin iktidara gelmesinden önce de yapılıyordu. Beş on yılda bir eğitim alanında reform adı altında bazı düzenlemeler yapılır, geri besleme sürecinde gelen tepkilere göre ufak tefek revizyonlar gerçekleştirilirdi.
2002'den bu yana, Erkan Mumcu, Hüseyin Çelik, Nimet Çubukçu, Ömer Dinçer, Nabi Avcı, İsmet Yılmaz olmak üzere toplam altı milli eğitim bakanı değişti. On beş yılı altıya bölerseniz, tam olarak iki buçuk yıl eder. Yani şimdiki eğitim süresini baz alırsanız, birinci sınıfa başlayan bir öğrenci dördüncü sınıftan aynı bakan ile mezun olamamış gibi bir sonuç ortaya çıkıyor. Hüseyin Çelik'in 2003'ten 2009'a kadar görev yaptığını göz önüne alırsanız, geri kalan bakanların görev süresi iyice kısalıyor.
Bu süre içinde bakan sayısının çok üstünde yenilikler, değişimler, kimi zaman geri adımlar yaşandı eğitim alanında. Hüseyin Çelik döneminde iki ayrı değişiklik yapıldıktan sonra, Nimet Çubukçu döneminde yeniden düzenlemeler yapıldı. İnanmayan detayları öğrenmek için biraz araştırma yapabilir.
***
Şimdiki Milli Eğitim Bakanımız, 2011-2015 yılları arasında Milli Savunma bakanıydı. Kısa bir aradan sonra 2015 kasımında yapılan seçimlerin ardından 2016 yılı ortasına kadar da bu görevi üstlendi. Şimdiki hükümet kurulunca da Milli Eğitim Bakanı oldu.
İsmet Yılmaz'ın Milli Eğitim Bakanlığı dönemi, 15 Temmuz Darbe süreci ve Paralel Devlet yapılanması operasyonlarının bakanlık hiyerarşisinden, sınıflarda ders yapan öğretmenlere, ders kitaplarına kadar birçok değişkeni etkilediği bir döneme rastladı. Milli Savunma Bakanlığından gelmiş olması bu durumda bir avantaj mıdır bilinmez. Ancak eğitim alanında gelinen noktanın bir önceki durumdan daha iyi olduğunu söylemek kolay değil.
Ders kitaplarının içeriği hep tartışılırdı ama terörist darbe girişiminin ardından, darbecilerin desteklediği yayınevlerinin hazırladığı ders kitapları komple çöpe atıldı. Okullar açılan kadar yeni müfredat belirlemek mümkün olmadı. Dolayısıyla sınıflar öğrencilerine kavuştuğunda, kitaplarıyla birlikte olmadı bu kavuşma.
Okullar yarın yarı yıl tatiline girecek. İlköğretim okullarında hala Fen ve Sosyal dersleri kitapları öğrencilere verilmedi. Türkçe kitapları bir ay önce geldi. Sene başından beri öğrencilerin kullanımında olan sadece Matematik kitabı var. Bu durum, ortaöğretime geçişin sınavla yapıldığı Türkiye'de devlet okullarında okuyan öğrencilerin, özel okullarda okuyanlar göre dezavantajlı olması sonucunu getiriyor.
Öğretmenlere kalsa velilere kaynak kitap önerecekler ama onlar da devam eden soruşturmaların şu veya bu şekilde kendilerine sirayetinden endişe ediyor. Ya tavsiye ettikleri kitap, terör örgütüne himmet veren bir yayınevinin çıkarsa... Velilerin müfredata hakimiyetleri olmadığından, kendilerinin alabildiği kitapların da yeterli faydayı sağlayacağında şüpheler var.
Eğitim alanı hiç bu kadar savrulmamıştı. Doğrudur... Eğer bir alana "Yılan Hikayesi" unvanı verilecekse hiçbir alan Eğitim alanı kadar bu ismi hak etmemiştir.
***
Bu arada bazı yaşanmış bazı olayları da aktarmadan geçmeyelim.
İlkokul öğrencilerine devletin süt vermesi söz konusu olduğunda, bir veli bu durumu AK parti'nin il başkanı nezdinde eleştirmiş, dönemin İl başkanına, "Siz okullarınızın bakımını yaptırın, çocuklarımıza sütü biz alırız, kitap da vermeyin, verdik demeyin. Okullarınız bizden boya için, hizmetli için para topluyor. Bu devletin görevi, önce bunları halledin" demişti. İl Başkanı buna cevap olarak, "Çocuklarınız sütü afiyetle içsin, biz onu da yaparız, okullara da bakarız" ifadesini kullanmıştı. Hala veliler okul ve sınıfların konforunu sağlamak için okul aile birlikleri üzerinden Milli Eğitim'e sadaka vermeye devam ediyor.
Bir veli, çocuğunu istediği okula kaydettirmek istediğinde, müdür yardımcısı "bu bölgede oturduğunuza dair bir kira sözleşmesi yaptırıp getirin" demek suretiyle, vatandaşa evrakta sahtecilik telkininde bulunmuştu.
Bir grup veli, İngilizce eğitim yapılacak, fen lisesi ayarında eğitim olacak diye devlet okullarından birine yönlendirilmiş, daha sonra okul aile birliğine istenen binli rakamlarda bağışları yapanlar bu okula kaydedilmişti. Başarılı öğrenciler için bu şekilde ayrı ve paralı eğitim oluşturan okul konusunda kamu idarecileri hiçbir şey bilmiyor olabilir mi?
Taşımalı eğitim konularında her senenin başında yaşanan problemlere hiç girmeyelim isterseniz. Uzayıp giden bir sorunlar sarmalı eğitim alanı...
Buna "Yılan Hikayesi" demeyelim de neye diyelim?
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com