İŞSİZLİK BİR KAPANDIR
17 Ocak 2017 08:57:51
Bir ülkede işsizliğin artması, sadece rakamsal bir anlam ifade etmez. Eğer önlem alınmazsa, bunun topuğunda açlık da hazır bekliyor demektir işsizliğin artması...
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki başkanlık tartışmaları, kavgalar, siyasetçilerin birbirlerine ilişkin söylediklerini tartışıyoruz haftalardır. Dolar dört liraya dayandı, akaryakıt fiyatları beş buçuk lirayı buldu bulacak. Çarşı pazara bir inen bir daha inmek istemiyor. Terör olaylarında yaşanan kayıpların acısından morali bozulan toplumun ruhunu karartan bir tablo var ortada...
Şimdi de Türkiye İstatistik Kurumu işsizlik oranını yüzde 11,7 olarak açıkladı. Daha iki yıl önce yüzde 9,8-9,9 bandında seyrederken, bu rakamın yükselmesinden duyulan endişeler dile getiriliyordu. Tabii işsizliğin önlenmesinin yatırımların artmasından başka yolu yok. Türk lirasının böyle süratle düştüğü bir ortamda ise yatırım yapmak yürek ister.
Yüzde deyince farklı anlaşılıyor olabilir. Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2016 yılı Ekim döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 500 bin kişi artarak 3 milyon 647 bin kişi oldu.
Buradan şunu anlıyoruz. Resmi rakamlar doğruysaki muhalif gruplar işsiz sayısının resmi rakamlardan çok daha yüksek olduğunu söylüyorbir yıl içinde işsizler ordusuna 500 bin kişi eklendi. Ve 15-64 yaş arasında iş aradığı halde bulamayan 3 milyon 647 bin kişi yaşıyor bu memlekette. Bunlarda bekar olanlar olduğu kadar, kalabalık ailelerin reisleri de vardır muhakkak. O yüzden ortalama üç kişilik aileleri düşünürseniz, evinde ekmek bulmakta zorlanan en az on milyonluk bir nüfustan söz ediliyor burada.
Üstelik bu gidişin tersine döneceğine dair umutlar da azalıyor ki asıl tehlikeli olan durum budur.
***
İşsizlik istatistik kurumunun bir sayfaya çiziktirdiği rakamlar değil, daha beterini tahmin edemeyeceğiniz bir insanlık halidir. Bizim memlekette çoğu kişi yaşamının bir döneminde bu acı ilaçtan içmiştir.
Sokağa çıkarsın, nereye gideceğini bilemezsin. Bilmediğin işi yapamazsın, bildiğin işi yapan işyerlerinde iş yoktur. Olan da sağlam bir referansın olsun ister, eski işyerinden neden ayrıldığını merak eder. Aynısını bizde de yapar mı diye düşünür. Kimi eğitimini yetersiz bulur, kimi fazla bulurşaka değil, üniversite diplomasından hiç söz etmeden iş arayanlar var bu ülkede Kahveye gitsen bir yandan para kıttır, bir yandan da böyle bir anda boşa vakit geçirmekten ötürü bir suçluluk duygusu peşini bırakmaz. Birisi iş arayıp aramadığını sorar, yaptığın girişimlerle ilgilenir. Sabrı olan anlatır ama bir yandan da soruyu soran tuzu kuruya içten içe kızar.
En beteri eve dönmektir. İşten dönerken para üstü olarak cebine attığın çikolata, çiklet, kraker vesaire yoktur evdeki çocukları sevindirmek için. Evin hanımı bir tas çorbayı sofraya bir iki kelimeden fazlasını etmeden koyar. Sessizlik öyle zamanlarda daha anlamlı, daha doğrudur. Sıkıntılar evde paylaşılır ama çocuklar payını almasın diye azami gayret de göstermek gereklidir.
Aynı anda bütün bir ailenin, kimi zaman yakın akrabaları da içine alan bir kapandır işsizlik. Herkes çalışmakla yükümlü olan kişininbaba, anne, oğul, kızilk maaşını alana dek hiç birisinin asgari bir özgürlüğü olamayacağını bilir.
İşte böyle bir ruh halindeki on milyonu aşkın kişiden söz ediyoruz.
***
İşte bu yüzden, Zonguldak'ta, Kozlu'da, Kilimli'de, Kandilli'de, Bartın'da Türkiye Taşkömürü Kurumu'nda açık beş bin kadro varken, üç maymunu oynayankör, dilsiz ve sağırsiyasetçilere öfke duyuyor insan.
Ereğli'ye bağlı Kandilli beldesinde Alacaağzı kömür ocağında iyi kötü çalışırken bir anda işsiz kalan sekiz yüz elli kişinin trajedisine son vermenin yolunun bir türlü bulunamamasına da , Yaklaşık beş bin kişinin çalıştığı tersanelerin kaderine terk edildiği akla geldiğinde, Ereğli'den Alaplı yönüne giderken, iki karış pas altında kalmış gemi iskeletlerini görünce de aynı öfke canlanıyor.
Gördünüz mü, beş bini aşkın kayıp TTK'da, dört bini aşkın kayıp Tersanelerden, içinde Alacaağzı ocağının bulunduğu rödevans işletmelerinden de iki bini aşkın kayıp derseniz, sadece üç kalemde yukarıda anlatılan ruh halini yaşayan insanlardan on bir-on iki bin kişi ortaya çıktığını hesap edebilirsiniz. Aileleri ile birlikte düşünürseniz, otuz-kırk bin kişi... Bu nüfusun varlığından beslenen diğer ekonomik işletme ve birimleri de hesap ederseniz elli bin kişilik bir nüfus...
Başka tüm meseleleri askıya alıp sadece bunuyatırım, istihdam, işsizliğin önlenmesi konuşsak yeri var.
Bunlar dışında her şeyi konuşuyor olmamız trajikomik değil mi?
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com