HİÇ GÜLECEĞİM YOKTU!
15 Temmuz 2019 07:52:05
Mizah, en güçlü muhalefet aracıdır. İnsanların hayatını satranç tahtasındaki piyonlar gibi yönetme yetkisiyle donatılmış otoriteler, altın değerindeki itibarlar, iki kahkaha ile pirinç pullara dönüverir. Önüne gelen her şeyi silip süpüren karşı konulmaz bir doğa gücüdür gülmek.
Tabii bugünlerde öyle fazla gülesimiz falan yok. İlçedeki ekonomik, sosyal sorunlar, altyapı eksiklikleri falan derken hayli bir karamsar olmuşuz. Esnaf kan ağlıyor falan diye de ifade ediliyor bu karamsarlık. Bakmayın esnaf denildiğine. Eğer bir ilçenin ortadireği sayılan esnaf kesimi gelecekten umutlu değilse, bu kendi başına esnaf taifesinin problemi değildir. O zaman tüm ilçede önemli sorunlar var diye anlamak gerekir.
Böyle bir ortamda, Ereğli belediyesi “Festival Ereğli’nin yüzünü güldürdü” diye bir değerlendirme haberi yolluyor. Meslek odası temsilcileri festivalin ilçeye katkılarıyla ilgili güzel şeyler söylemişler. İlahi! Hiç güleceğim yoktu. Muhtemelen tüm Ereğli de gülüyordur ama nasıl? Neresiyle?
Öncelikle meslek odası temsilcilerine bir diyeceğim yok. Zira belediyeden biri gelip de kendilerine festivali nasıl değerlendiriyorsunuz, diye sorduğunda, “sen biliyor musun benim üyem olan esnafın ne durumda olduğunu,” diye başlayan bir tiradla haşlayacak değillerdi ya. Ayıp olmasın, dostlar alışverişte görsün, aman suyu daha da bulandırmayayım, bulanacaksa da benden olmasın diye akıllarına gelen en beylik cümleleri sıralamışlar. Böyledir bizim insanımız. Kapına gelenin kalbini kıracak şeyler söylemez öyle kolay kolay.
Yine de esnafın kepenklerini güç bela açtığı bugünlerde, bu kesimi temsil edenlerin festivale naat düzmesi ironik, hatta acayip şekilde gülünç—buna grotesk diyorlar—bir şey. Yani, bir de onların halini düşününce, daha bir gülesi geliyor insanın.
PLAJ MESELESİ…
Bugünlerde kapalı olan Erdemir Plajı’nın geleceği aylardır konuşuluyor. Önce Gülüç Belediyesi talip oldu, sonra da kamuoyunda buranın Ereğli Belediyesi sahasında kaldığı söylendi. En sonunda da belediye basın üzerinden—aynı zamanda basın bürosu demek oluyor, zira bu konuda bir basın toplantısı yapılarak konu açıklanmış değil—buranın Ereğli halkına—bu da Ereğli Belediyesi demek oluyor—verilmesi gerektiğini ilk ağızdan açıklamış.
Yahu insanın gülesi geliyor ağlanacak haline. Ereğli’de hiç kimse borsada işlem yapan bir şirketin en yetkili kişisi olan Yönetim Kurulu Başkanının bile özel şirkete ait müştemilatı risk almak suretiyle, kendi başına, sevabına bir başka kuruma devredemeyeceğini bilmiyor olabilir mi? Açıklamayı bıyık altından müstehzi bir tebessümle okuduk. Belediye bu konuda bir iki STK’dan destek bulup da siyah çelenklerle yandaş topluluğunun önünde yürümeye başlarsa o zaman hakikaten hiç gülesimiz yokken gülmek icap edecek.
Genelde, gündemi saptırmak için yapılan işler, soğukkanlı bir gözlem altında gülünecek saçmalıklara dönüşür. Bu da onlardan biri.
SONRA ELEŞTİRDİ DİYORLAR!
Bizim basın mesleğinin temel işlev olarak yaptığı iki şey vardır. Bunlardan biri haber, öbürü ise PR’dır.
Bir kurum haberlerini kendisi yapıp gönderdiğinde, o kurumun varlık nedeni ve mekanı olan bölgede pozisyonunu sağlamlaştırmak ister. Kurumların kendi PR’ını—Public Relations/Halkla İlişkiler—yapmaya çalışmaları yanlış değildir. Basın kuruluşlarının bunlara yer vermeleri de yanlış değildir. Aslolan, bunlar ortaya konulduğunda, itiraz eden varsa onların sesini de duyurabilmektir . Çoğu zaman eleştiri sahipleri aynı PR sürecine katkıda bulunurlar ve böyle devam eder.
Basının ikinci görevi ise haber yapmaktır. Haber dediğiniz şey—günlük hayatın rutininde bulunan adli vakalar ve kazalar bir yana bırakılırsa—birilerinin irkilmesine, hatta rahatsız olmasına yol açan bir şeydir. Normalde, on numaralık, olabilecek en iyi şekilde yürüyen işler, mesela trafiğin hiç aksamaması öyle pek haber niteliği taşımaz. Bunu haber yaptığınızda, bu trafik üzerinden birinin PR’ını yaparsınız. Fakat bu trafik aksadığında haber konusudur ; hem de en sahih olanından. Sürekli olarak aksayan işleri gündeme getiren yayın organlarına “Muhalif” yaftası yapıştırılmasının nedeni budur.
Belediye seçimlerden sonra kimseyi işten çıkarmasa, kimseyi seçim öncesinde söz verdiği gibi yerinden etmeseydi, “Sözünü tuttu” başlığı altına gayet güzel bir PR yapılabilirdi. Bunlar oluyorsa, haber “Hani verdiğin sözler” başlığı altında güzel haber örnekleri ortaya konulur, konulmalıdır. Yine de insanın güleceği geliyor. “Seçimden önce verilen sözler” denilen şey, baş başa konuşulmuş şeyler midir, yoksa basın önünde veya başka bir şekilde kayıt altına alınmış mıdır? Niye söz uçar yazı kalır deniyor? “Suya yazı yazmak”, “Eşeği sağlam kazığa bağlamak” deyimleri niye var?
Bizim insanımız ne zaman seçim öncesi ile sonrasının su ile yağ gibi olduğunu, ne kadar uğraşırsanız uğraşın birbirine karışmayacağını, suyun altta, yağın üste kalacağını öğrenecek? Harbiden gülünecek işlerimiz var!
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com