ASIL DEMOKRASİ
02 Mayis 2016 09:05:15
1 Mayıs İşçi Bayramı: sadece emeğin bayramı değil, aynı zamanda dayanışmanın da bayramı. İşçilerin emeklerinin karşılığını alırken maruz kaldıkları sıkıntıların gündeme alınması için bir fırsat.
Başka bir deyişle piknik sepetini bagaja atıp bir ağaç gölgesinde değil, kitlelerle birlikte geniş meydanlarda kutlanması gereken, geçmişi acı olaylarla dolu bir gün.
1977'de Taksim Meydanı'nda düzenlenen kutlamalarda göstericilerin üstüne ateş açılması ve ateşli silahlarla ve izdihamda 34 kişinin hayatını kaybetmesi olayı hem bu günün, hem de Taksim Meydanı'nın sembol değerini farklı bir boyuta taşıdı.1989`da trafik polisinin açtığı ateş sonucu işçi Mehmet Akif Dalcı yaşamını yitirdi.1996`da Taksim Meydanı'nın yasaklı olduğu gerekçesiyle Kadıköy`de düzenlenen 1 Mayıs kutlamalarına yaklaşık 150 bin kişi katıldı. Eylemin ilk dakikalarında polisin silahsız göstericilere açtığı ateş sonucu 3 kişi hayatını kaybetti.2007 yılında 1 Mayıs'ı tekrar Taksim'de kutlayarak aynı zamanda 1977'de olan olayları anmak isteyen grupları polis silah, biber gazı, gaz bombası kullanarak durdurmaya çalıştı. 100'den fazla kişi yaralandı. Valiliğe göre 580, diğer kaynaklara göre 700'e yakın gözaltı gerçekleşti. İbrahim Sevindik adındaki bir vatandaş hayatını kaybetti.2008 Nisan'ında, 1 Mayıs'ın "Emek ve Dayanışma Günü" olarak kutlanması kabul edildi. 2008 yılında Polis biber gazı, gaz bombası, tazyikli ve boyalı su kullandı. DİSK binası önündeki olaylarda CHP milletvekili Mehmet Ali Özpolat, sıkılan biber gazı nedeniyle kalp spazmı geçirdi. Okmeydanı'nda Burhan Gül isimli 19 yaşında bir genç, başından plastik mermiyle vurularak yaralandı. 2013 1 Mayıs dan 4 ay önce Taksim'i Yayalaştırma projesi adı altında 1 Mayısın Taksim'de kutlanılması yasaklandı; polis kutlamalara katılanlarla çatıştı. Yine olaylı bir işçi bayramı kutlaması gerçekleşti.
1 Mayıs şaka değildir; bunca bedel ödenmesi de boşuna değil. Hükümetlerin büyük harflerle "Provokasyonlar", "Dış Mihraklar" vb söylenmelerine bakmayın, 1 Mayıs Türkiye'deki taban esaslı demokrasi mücadelesinin sembolüdür. .
Yukarıda kısaca özetlenen tarih, aynı zamanda Türkiye'de sendikalara ve işçi hareketlerine bakışın da bir özetidir.
***
Demokrasi halkın kendi kendini yönetmesidir. Halk yönetme eylemini temsil yetkisi verdiği kişiler aracılığıyla kullanır. Doğru ama eksik bir tanım bu.Oysa asıl demokrasi dört ana temel üzerine kuruludur.
Bunlardan birincisi serbest seçimlerdir. Yukarıdaki tanım bu kapsamı tarif eder. Sandığa gidersiniz, sizin adınıza yönetim eylemini gerçekleştirecek olanlara görev tevdi edersiniz. İkincisi, ifade hürriyetidir. Toplumu oluşturan bireyler, toplumsal yaşama ilişkin görüşlerini oluşturma, bunları ifade etme ve yayma hakkına sahiptir. Üçüncüsü de örgütlenme özgürlüğüdür. Ortak görüşlere sahip insanların, dernek, sendika, kooperatif, vakıf, siyasi parti vb örgütlenmesi içine dahil olarak yönetenlere kendi görüşlerini kabul ettirmek için baskı oluşturabilmesi yani.
Dördüncüsü de hukukun üstünlüğü ilkesidir. Vatandaş herhangi bir uyuşmazlıkta, gücüne göre değil, yasaya göre hakkını arayabileceğini bilecek.
Bu dört unsurun bir arada olduğu sisteme Demokrasi denir. Bunlar bir arada olmadan sandıkları altından, perdeleri atlastan, pusulaları ipekten seçimler yapsanız da demokrasi vardır diyemezsiniz.
***
Türkiye'de seçimler sakattır. Zira seçmen her ne hikmetse kendisini temsil edeceği değil, genel başkanların seçmeni temsil etmesi için uygun bulduklarını seçer. Netice oy verilen kişilerin halktan ziyade genel merkezlere bağımlı olmasıdır.
İfade özgürlüğü denildiğinde, hangi iktidar varsa, onun görüşleriyle çatışan fikirler öne sürenler tehlikeli bulunur. Yeri geldiğinde kolluk kovuşturmasına maruz kalır. Bu geçmişte de böyleydi, bugün de böyle.
Örgütlenme özgürlüğüne gelince, sendikalı çalışan sayısının toplam çalışanlara oranının 1970'lerin sonlarına kıyasla hayli geride olduğu sendikalar tarafından hep dile getiriliyor. Sendikalar servet düşmanı kabul ediliyor. Vatandaşların seslerini ortak duyurmasının önüne sürekli engeller çıkartılıyor. Sırf yukarıda anlatılan 1 Mayıs olayları bile bu alanda yaşanan sıkıntıları panoramik olarak gözler önüne seriyor.
Hukukun üstünlüğüne hiç girmeyelim. Kimi zaman hukukun üstün olduğu zannedilmiştir ama bir de bakılmıştır ki Hukukçuların üstünlüğüne gelinmiş. Kimi zaman da siyasi iktidarlar hukuk kararlarını doğruca etkilediği öne sürülmüştür.
Sonra "Orta gelir tuzağı"nden bahsedip duruyorlar. Yukarıda tarif edilen gerçek bir demokratik düzen oluşturulamadığı sürece, hiçbir ülkenin bu seviyeyi geçmesi mümkün olmamıştır. Demokrasiyi bu çerçevede işletenlerin tamamı da o çok özlenen "Muasır Medeniyet Seviyesi" denilen seviyeye erişmiş ülkelerdir.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com