YASAKLAYALIM...
01 Nisan 2016 09:38:18
Bence kitap okumayı yasaklamalıyız. Ders kitabı dışında kitap okumak isteyen öğrencilerin kulaklarını çekmeli, riyaziye ve hendese dışındaki ıvır zıvırdan uzak tutmalıyız.
Hemen tepki göstermeye gerek yok. Çocukların büyüklerin yasakladığı her şeye büyük ilgi gösterdiği neredeyse tüm ebeveynler tarafından bilinir. Müfredat dışı şeyler okumak gibi zararlı alışkanlıkları kazananların büyük bölümü de bu alışkanlıkları toplumun desteği ile kazanmamıştır.
52. Kütüphaneler Haftası Dolayısıyla düzenlenen etkinlikte, Herkül heykeli etrafında toplanan bir grup bir saat boyunca kitap okudu. Muhtemelen hedef kitap okumanın önemine dikkat çekmek, bu bilinci toplumda geliştirmekti. Tabii kitap okuru adayı konumundaki şahıslar değil, zaten kitap okuru olan şahıslar etkinliğe katıldığından istenilen sonuç elde edilemedi.
Bunun yerine "30 Mart günü Herkül heykelinin yüz metre çevresinde kitap okumayı yasaklıyoruz" denilseydi, hiç kitap okumayan yüzlerce kişi gidip orada bir şeyler okurdu.
***
Şaka bir yana, bugünlerde orta yaşlara yaklaşmış herkes, çocukluk yıllarında ders kitabı dışında şeyler okuyan öğrencilerin ne gibi muamelelere maruz kaldığını çok iyi hatırlar. Çizgi romanların ders kitaplarının arasında okunmasına ilişkin sinema filmlerine konu olan basmakalıp sahne o günlerden kalmadır.
Hadi yaşanmış bir olay paylaşalım...
İlkokul yıllarında öğretmenlerimiz bizi fena döverdi. Sınıf başkanı tarafından yapılan bit, tırnak, mendil, çorap, ödev kontrollerinden herhangi birinde geçerli not alamamak dayak nedeniydi. Öğretmen gelmeden tahtaya numaranın yazılması, sınıfta öğretmenin sorusuna doğru cevap verememek dayak nedeniydi. Nazi Almanya'sında yaşanan gestapo korkusu, çocukluk dönemlerimizde yaşadığımız öğretmen korkusundan geride değildi.
Fazla da suçlamamak gerek. O yıllarda öğretmenler liseden yeni mezun gençler olduklarından, onların toyluğu da ailelerin naifliğinden geride değildi.
Neyse... O zamanlarda geçtim bilgisayarı, televizyon da olmadığından, çocukların hayal dünyasını en iyi kamçılayan şey çizgi romanlardı. Olmazsa, başta Doğan Kardeş dergisi olmak üzere içinde çizgi roman ve bazı okul bilgilerini de içeren bilgilerin bulunduğu dergiler, o da olmazsa Kemalettin Tuğcu da iş görürdü. Muzaffer İzgü'nün hayatımıza girişi daha sonra, Gülten Dayıoğlu'nun girişi ise çok daha sonra oldu.
Bu haşin öğretmenlerden bir çift, evin anne babasıyla ahbaplık etmeye başlayınca üç öğrencinin bulunduğu evde yaşanan sıkıntıyı tarif etmek zor. Anne babayla misafir odasına kurulan bu öğretmen çifte evdeki haytaların ders çalışmadıkları, bunun yerine çizgi roman okudukları bildirilir. Baba, bir hışımla ilkokul öğrencisi kardeşlerin bulunduğu odaya gelip, "Çıkarın bakalım şu kitapları" deyince, eline Doğan Kardeş dergilerinin toplanmasıyla oluşturulmuş bir cildi tutuştururlar ve korku içinde beklemeye başlarlar
İçeride yaşananlar daha sonra tamamen anne babanın çocuklarına anlattıklarından ibaret. Öğretmenler Doğan Kardeş cildini görünce "Ooo," diyorlar, "Senin çocukların okuduğu buysa ne mutlu, bırak okusunlar!"
Çocuklar böylece, çizgi roman okuma yasağı beklerken, yasağı tümden kaldırmış olurlar.
***
Ülkede neredeyse tüm öğretmen ve velilerin ders dışı okuma faaliyetlerinin en hırsla istenenini yasakladığı yıllarda, bu yasaklanan dergi-kitapların tirajı belki şu andakinin on misli, belki yirmi misliydi.
Bugün nüfus o yıllardakinin neredeyse iki katı ve velilerle öğretmenler, çocukların kitap okuması için ellerini birleştirip yalvarsalar da artık takan yok. Zaten sınav soruları da test olduğundan kitaplardan neyi alabileceklerini bu çocuklara izah etmek de deveye hendek atlatmaktan zor.
Öğretmenler velilere çocuklarına kitap okutmalarını öğütlüyor. Kendileri hayatlarında eline kitap almamış veliler çocukları kitap okusun diye sıkıştırıyor ama ele geçen tek şey, çocukların hem kitaptan, hem de veliden uzaklaşması oluyor. İçinden çıkılması zor bir paradoks.
Bilgi toplumuna doğru ilerlediğimizi düşünüyoruz ama bundan otuz-kırk yıl önce Ereğli'de kitabevleri gayet güzel kendilerini idame ettiriyordu. Bilgi toplumuna geçtiktengeçtiğimizi zannettiktensonra kitabevleri kapandı, kitaplar sadece kırtasiyecilerde ajanda-not defteri raflarının yanındaki ufak bölümde satılır oldu. Nereden baksan gelinen nokta trajikomik.
O yüzden kitap okumayı yasaklayalım gitsin.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com