KADINLAR...
08 Mart 2016 09:11:42
Şiddetle dolu bir dünyada yaşıyoruz...
Tüm şiddet eylemleri hayatın normal akışı için tehdit, olağan düzeni bozan eylemlerdir. Yine de savaşsız, cinayetsiz, insan kaçakçılığı olmayan, darp, kavga olmayan bir gün geçtiğini gören yoktur herhalde.
Öyle ki "Şiddet" i mi olağan kabul etmek lazım, yoksa şiddet yaşanmayan anları hayatın güzelliğinin yaşandığı adacıklar olarak mı kabul etmek lazım söylemek zor.
Tüm şiddet eylemleri iki türde mağdur yaratıyor. Birincisi eylemin doğrudan yöneldiği özel mağdur. İkincisi genel mağdur:
Yani kadınlar...
***
Abartılı bir sav sayılmasın... Gerçekten de genel anlamda şiddetin olağan mağdurudur kadın.
Savaşta gençler ölür. Kadınlar kocalarının ardından ağlarlar. Bir yastıkta kocama hayalleri, gelecek planları da tabuta girer.
Kardeşlerinin ardından ağlarlar, zor günlerde sırtlarını dayayabilecekleri karındaşları olmadan yaşamlarını sürdürmeye mecburdurlar. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Ve kadınlar çocuklarının ardından ağlarlar. Kurdukları geleceğin sahibi olarak gördükleri evlatlarının ardından ağlarlar. Yaşlılık günlerinde ellerini öpeceklerin eksilmesine ağlar, torunlarının babasız kalmasına ağlarlar.
Velhasıl ölen gider ama hep kadınlar ağlar... Çünkü insanoğlunun icat ettiği en büyük cürüm olan savaşın olağan mağdurudur kadın...
***
Suriye iç savaşında canını kurtarmak için her sehpasını, fiskos masasını dantellerle kapladığı evini terk ederek cümbür cemaat komşu ülke Türkiye'ye sığınan Suriyeli kadın, hem savaşın, hem göçün en önemli mağdurudur.
Bir kış mevsimi, yeni bir umut için bindiği lastik botun Ege'nin sularına gömülmesinin ardından boğularak veya hipotermiden ölen küçük çocuğun cesedi karaya vurur. Televizyonlardan izlediniz, izliyorsunuz. Bu olayı ömrü boyunca göğsünde bir yumru gibi taşıyacak olan mağdur bir kadın, bir anne değil de nedir?
Çatışmalarda yaşamını yitiren, şehit düşen askerlerin acısı, onların yokluğunun yarattığı boşluk en fazla kimi etkiliyor? Eşler... Anneler... Evlatlar... Bacılar...
Trafik kazaları, cinayetler, kavgalar, adam kaçırmalar... Olayın ne olduğunun fazla bir önemi yok aslında. Yoksulluk, kölelik, insan ticareti, erkek egemen zulümler... Kötü olan ne varsa alt alta yazıp toplayabilirsiniz.
Şiddetin her türünün olağan mağduru kadındır.
***
Kadınlar özgürlüğü severler...
"Tarihin karanlık dönemleri" diye bir şey varsa, kadınların sosyal yaşama özgürce katılamadığı dönemlerdir.
İslamiyet öncesinde kız çocuklarının diri diri toprağa gömülüşü, Ortaçağ Avrupa'sı kadınları "Cadı" diye şehir meydanlarında yakılışı da bu minval üzeredir, kadınların sosyal yaşamdan soyutlandığı Suudi Arabistan, Afganistan, Pakistan gibi ülkelerde seçimler yapılsa da özgürce nefes almanın mümkün olmayışı da...
Dünyanın en geri kalmış ülkelerinde kadınların alınıp satılabilen bir meta olarak değerlendiriliyor olması tesadüf müdür?
Kadının en özgür olduğu ülkelerin aynı zamanda dünyanın hem en demokratik, hem en güçlü, hem de en gelişmiş ülkeleri olması tesadüf müdür?
Sırf bu sorunların cevabı bile kadınların elleri, ayakları, akıl ve gönüllerindeki prangaları çözmeden gerçekten daha özgür, daha mutlu bir dünyaya ulaşılamayacağının göstergesidir.
***
Bugün 8 Mart... Dünya Emekçi Kadınlar Günü...
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana geçen 93 yılda kadın hakları konusunda ne kadar mesafe alınabildiyse, muasır medeniyet seviyesine ulaşmada da o kadar mesafe almak mümkün oldu.
93 yılda bu alanda çok uzun, çok mihnetli bir yolda önemli bir mesafe kat edildi. Nazım'ın deyimiyle, "Soframızda yeri öküzümüzden sonra gelen" kadınlar bugün sosyal yaşamda, siyasette, iş yaşamında önemli roller üstleniyor.
Daha yakından bakınca, kadınların daha fazla rol üstlenebildiği coğrafi bölgelerin diğerlerine oranla daha gelişmiş olduğunu gözlemliyoruz.
Ama tehditler de devam ediyor fırsatlar da... Kadınların yaşamda yer almasının önündeki engelleri ülkenin tüm bölgeleri için eşit oranda kaldıramamışız. Kadını hala bir tapu ile tarif edilen meskenlerin parçası gibi gören zihniyet bütünüyle aşılamadı.
Ama bilim, sanat, siyaset, sosyal yaşamda kadınların oluşturduğu önemli rol modelleri var. Kadını erkeğin yardımcı unsuru olarak gören anlayışın sonu olmadığı her geçen gün daha iyi anlaşılıyor. Kadınların eğitim düzeyi artıyor, 12 yıllık zorunlu eğitimle paralel olarak daha da artacak.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com