ENDİŞEYE MAHAL...
19 Subat 2016 10:50:18
"Güvenlik güçlerimiz gerekeni yapıyor, kimse bizim sabrımızı
sınamasın, gereken karşılık en ağır şekilde verilecektir!"
Ankara Tren Garı önünde patlama... Barış Mitingine katılmak üzere on dakikadan
kısa süren yürüyüş mesafesindeki Tandoğan Meydanına gitmek üzere gar önünde
toplanan kalabalığın içinde patlayan bomba, yüzü aşkın cana mal oldu...
Olayın arka planı ile ilgili kamuoyuna yansıyan bilgiler,
ortada bir güvenlik zafiyetine işaret ediyor... Olay olmadan toplanamayan
istihbarat, olayın ardından konulan yayın yasağı süresinde toplanmaya
çalışılıyor.
"Saldırının muhatapları gereken en ağır tepkiyle
karşılaşacaklardır. Birlik ve beraberlik... Devletimizin gücü..."
İstanbul Sultanahmet'te turist kafilesinin yanında bomba
patlıyor. 10 kişi ölüyor, 2'si ağır 15 kişi de yaralanıyor.
Olay olmadan toplanamayan istihbarat, konulan yayın yasağı
süresinde toplanmaya çalışılıyor. Failin kimliği tespit ediliyor ama neye
yarar? Zarar verildi bir kez.
"Şehitler ölmez..., lanetliyoruz (bu da ne demekse),
kınıyoruz. En ağır karşılık, hiç gecikmeden verilecektir. Falandır filandır.
Ankara'da İnönü Bulvarı'nı Dikmen Caddesi'ne Merasim Sokak'ta patlama... 28 ölü, birçoğu
ağır yaralı 61 yaralı...
Yürekler sıkışmadan televizyonların haber bültenlerine
bakılamıyor. Derken pat yayın yasağı, olaydan önce elde edilemeyen istihbaratı
edinmek için önce yayın yasağı konuluyor, ondan sonra bilgi edinilmeye
çalışılıyor.
Güneydoğu kaynıyor... Sokaklara barikat kurulmuş,
"Kurtarılmış" bölge yönetimleri oluşturulmuş, güvenlik güçleriyle terörist
unsurlar arasında kesintisiz bir savaş devam ediyor. Sınırın ardından her gün
yüzlerce, binlerce göçmen yaşamını kurtarmak için Türkiye'ye geçmeye çalışıyor.
Sınırın ardında çoğu için artık bir hayat kurma ihtimali yok.
Her geçen gün bir uzman çavuş, bir astsubay, bir subay...
Birer ikişer ebediyete uğurlamaya çalışıyoruz. Şehit haberleri kanıksandı diye
sitem ederken, en umulmadık noktalarda
meydana gelen patlamalarda onlarca kişinin kayıpları yeni şoklar, sarsıntılar
yaratıyor.
Bir yandan her geçen gün daha da tedirgin edici bir hal alan
savaş ihtimali...
Sosyal alanı sarsan her travmanın ardından yaşanan buruk bir
tat var ağızlarda... Konuşacak bir şey bulunamayan günlerden geçiyoruz... Herkes
ppimi çeken, tetiği çekene karşı nefret
ve öfkeyle dolu. Yine de konuşmak kolay değil. Söz bitmiş çünkü. Hangisine
yanalım!
Saldırılarda yaşamlarını yitiren yüzlerce kişiye mi yanalım,
terör örgütleriyle mücadelede verdiğimiz yüzlerce şehide mi yanalım, her geçen
gün çocuklarımızın geleceğinin karardığına mı yanalım?
Yaşanan her acı olayda yüzlerce binlerce keşke'ye, şöyle
olsaydı, böyle olsaydı hayıflanmasına, trajik saldırılar yaşanmadan yapılması
gereken çalışmaların, sonra bir yayın yasağı şemsiyesi altında, olaylara
verilen refleks haline gelmesine mi yanalım?
Herkesin bir yanı kabul etmek istemiyor, elbet bir çıkış
bulunacaktır diye umut etmek isteniyor ama İzlenen politikaların, yaşanan
gelişmelerin umudu yok eden, daha karanlık bir geleceğe işaret ettiğine mi?
Neye yanalım?
Gönüller ağır ama...
Ocak ayı, Şubat ayı... Mart, Nisan derken baharın geleceğini
biliyoruz.
En bulutlu, göz gözü görmeyen zift karası gecelerde sabahın
olacağını biliyoruz. Güneş ne kadar bulutların arkasında kalsa da, günün
doğacağını, aydınlığın geleceğini, hatta yeterince yaşarsak bulutların
dağılacağını da biliyoruz. Daimi'nin dediği gibi, "ne de olsa kışın sonu
bahardır/Bu da gelir, bu da geçer ağlama."
Bu yaslı toplum, ne acılardan geçmiş, ne fırtınalar
atlatmıştır. Bir kez sular yeniden
duruldu mu, daha güçlü şekilde ayağa kalkacağına şüphe yok...
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com