77 MİLYON YARALI
13 Ekim 2015 08:46:25
Ankara'da meydana gelen, 92 yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kanlı terör eylemi olan menfur saldırı, terörün pervasız boyutunu da, toplumun barışa ne kadar hasret olduğunu da gözler önüne serdi.
Bir daha planlandığı temalarla toplanması mümkün gözükmeyen bir barış toplantısında yer almak üzere Sıhhiye'ye gelmeye çalışırken yaşamını yitiren, yaralanan, tek bir yara almasa da yaşamları artık bir daha eskisi gibi olamayacak insanlar var.
Türk siyasi tarihinde "Keşke olmasaydı" dediğimiz provokatif cinayetler zincirine eklenen, 77 milyonun tamamını bir açıdan yaralayan bir olay bu.
Mağdur belli: Sadece o meydanda bulunan değil, Türkiye'nin her tarafında yaşayıp da huzur ve barış isteyen herkes. Bunca insanın özlem duyduğu barışın ta kendisi...
Fail de belli: Sadece pimi çeken değil, savaş çığırtkanlığı yapan, toplumu ayrıştırmak isteyen, 'Senin teröristin, benim teröristim' diyerek eli silahlı unsurları kutsayan herkes bu olayın failidir. Tıpkı tarihimizde , (Maraş, Sivas Madımak Otel, 6-7 Eylül Olayları gibi)yaşanan diğer provokatif eylem ve cinayetlerin faili olduğu gibi...
Üç gün boyunca ülke olarak yastayız. Haberler, 'Kimden gelirse gelsin terör insanlık suçudur' diyerek teröre lanet okuyanların açıklamalarıyla dolu. Şu ana dek 97 kişinin can verdiği açıklandı. Uluslararası yayın kuruluşlarından Guardian, gerçek sayının en az 128 kişi olduğunu söylüyor. Yaralıların bir bölümü yakınlarının yarımıyla olay yerinden ayrıldığından, yaralı sayısı hakkında rivayetler muhtelif. Ancak şu kadarı söylenebilir:
Gerçekte yetmiş yedi milyonun tamamı yaralı.
***
"Yurtta sulh, cihanda sulh" özdeyişinin işaret ettiği, barışı korumanın genel bir yurttaşlık görevi olduğudur.
Teröristin "şucusu bucusu" olmaz.Elde silah, bedende bombayla politik sonuçlar elde etmek isteyenlerin bir kısmını kutsayıp, diğerini lanetliyorsanız bu karanlığın oluşmasından bizatihi sorumlusunuz demektir.
Daha da öteye gidelim isterseniz. Politik skalanın kendi mensup bulunduğunuz tarafta yer alan unsurlarca gerçekleştirilen eylemlere, "Karşıt görüşlü" kabul ettiğiniz unsurlar tarafından gerçekleştirilenler kadar tepki gösteremiyorsanız, bu bataklığı oluşturan nefret çamuruna siz de toprak ve su ekleyerek katkı vermişsiniz demektir.
Bir adım daha öteye gidelim mi? İçten içe sizin gibi düşünmeyen insanları bırakın dinlemeyi, yasal yaptırımlara muhatap olmasını, hapsi boylamasını mı istiyorsunuz? Eğer öyleyse, siz de terörün beslendiği karanlığı meşru kılmayı üstüne vazife kılmak suretiyle bu çamura ilave yapmışsınız demektir.
***
Terörist sadece Irak'ta, Suriye'de yetişmiyor. Örneğin bir uçak kaçırma olayında, zanlının komşularının "Kendi halinde bir çocuktu, böyle şeyler yapmaz derdik. Çok şaşırdık" dediğine hiç tanık olmadınız mı?
Gazeteci Hrant Dink Agos gazetesinin önünde can verdiği zaman eşi Rakel Dink, Türkiye'nin terör ve terör karşıtlığı tarihini özetleyen iki cümle etmişti:
"Katil 17 yaşında olsun 27 yaşında olsun bir zamanlar onunda bir bebek olduğunu biliyorum. bir bebeği bir katile dönüştüren karanlık süreç sorgulanmalıdır."
Rakel Dink'in tespiti yerden göğe kadar haklı. Ne kadar görmemek için gözlerimizi yumsanız da, sürdürdüğünüz konformist hayatın hemen yanı başında, aydınlık bebekleri küskün yeniyetmelere, katil gençlere, intihar eylemcilerine dönüştüren karanlık süreçler var.
Kolluk güçleri vasıtasıyla mücadele yanında, bu süreçlerin de sorgulanması, nefret çamurunda mayalanan bataklıkların kurutulması lazım ki Cahit Sıtkı'nın deyimiyle "Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun, olursa bir şikayet ölümden olsun" dediği ülkeye ulaşma mücadelesinde bir neticeden söz edilebilsin.
Menfur olayda can veren yurttaşlarımıza Allah'tan Rahmet, aileleri, dostları ve yolu barışa giden herkese başsağlığı diliyorum.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com