
TÜRKLERE DİL UZATANLAR UTANSIN!
19 Ocak 2015 08:50:53
Kuran
ayetlerine ,Peygamberin hadislerine ,inanmayan; Hala TÜRK 'lere dil uzatan onursuzlar ,özünün TÜRK
olduğunu öğrenmelidir Siz değerli
okuyucularım sizler okuyun soyunu bilmeyenlere anlatın Anlatın ki ; Halka
hizmet ,Hakka hizmet sevabını alın
KURANDA
TÜKLER HAKKINDAKİ AYETLER
Hayır!
doğuların ve batıların Rabbine yenim ederimki her halde biz onların (yani
arapların) yerine kendilerinden daha hayırlılarını getirmeye elbette bizim
gücümüz yeter ve kimsede önümüze geçemez (Kuranı Kerim el-Mearic 40,41)
"İşte
sizler Allah yolunda ( mallarınızı ) sarfetmeye çağırılan kimselersiniz.
Kiminiz cimrilik yapıyor ama, ( O ) cimrilik yapan bilsinki , ancak kendine
karşı cimrilik etmiş olur. Allah zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer ondan yüz
çevirirseniz, sizi ortadan kaldırır ve sizin yerinize , sizden olmayan ve
sonrada sizlere benzemeyecek olan baaşka bir milleti getirir." ( Kuran-ı
Kerim Muhammed s. 38 )
And olsun! biz zikr ( yani tevrattan ) sonra
zeburda da ;" Arza salih kullarım varis olacaklardır!" diye yazmıştık
( Kuran-ı Kerim el-Enbiya 105 )
" Onlar ki ; Eğer kendilerine yer yüzünde
bir iktirad , mevki verirsek namazlarını dosdoğru kılarlar , zekat verirler ,
iyiliği emreder, kötülükten vaz geçirmeye çalışırlar. Bütün işlerin sonucu
Allaha aittir" (Kuran-ı Kerim el-Hac 41 )
Mâide
Sûresi'nin 54. Âyet-i Kerimesi'nde şöyle buyrulmaktadır: "Ey iman edenler!
Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven mü'minlere
karşı alçak gönüllü (şevkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum
getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın
kınamasından korkmazlar. Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği lütfudur. Allah'ın
lütfu ve ilmi geniştir". Türklerin, tam da, bazı Arap topluluklarının İslam'dan
çıkarak cahiliye devrindeki dinlerine geri dönmeye başladıkları, yani irtidat
hareketlerinin başlayıp mürtedlerin türediği bir zaman diliminde İslam'la
tanışmaya başlamış olmaları, söz konusu ayette bahsi geçen kavmin Türk kavmi
olabileceği şeklinde bizde çok güçlü bir kanaat uyandırmış bulunmaktadır.
Peygamber
Efendimizin Türklerle İlgili Hadisleri
"Allah'ın
"Doğuda" bir ordusu vardır. Onun adını TÜRK koydum. Kendisine baş
kaldıranlardan işte onlar vasıtasıyla intikam alır"(Hadisi nakleden
Kazvini.el-Kaşgari,Mahmut,Divanü'l-Lügat et-Türk,İstanbul,1333,s:292)
Türkler
dünyaya iki kere hükmedecektir..."Türkler size dokunmadığı,harb etmediği
sürece ,sakın siz de Türklere dokunmayınız!"(en-Nesei,Sünen
en-Nesei,4,s:44)
"Sizler;Türklerle
çarpışmadıkça kıyamet kopmayacaktır"(el-Buharı,4,s:34,35,156,Sahih-i
Müslim,17,s:37,38)
Bana benden
önce hiç bir Peygambere verilmeyen 5 şey verilmiştir. ( bunlardan biride) benim
bütün kırmızı ve siyah kavime Peygamber olarak gönderilmemdir ( Ebi Zer-Ğıfari
)
Büyük
çarpışmada (Malazgirt) harbinin o kan gövdeyi götürdüğü günlerde "kırmızı
çehrelilere" ( TÜRKLERE ) müjdeler olsun! Allah"a yemin ederimki
insanlar çatlasada patlasada Allah onları , hem bu dünya , hemde öbür dünyada
kesinlikle mükafatlandırılacaklardır ( Tubeyin kab)
insanların
( Allah katında ) en hayırlılarının, bu dine girmeden önceki devirlerde bu
dinden en fazla yüz çeviren kimseler olduğunu görürsün. Oysa insanlar tıpkı (
has) madenler gibidir. cahiliye devrinde hayırlı olan kavimler İslam dinine
girdikten sonrada bu dinin (en) hayırlıları olurlar. Sizden birinizin üzerine
öyle bir zaman gelecekki ; bu kişi için beni görme isteği ; onun aile ferdleri
ve mallarının bir misli daha o kimsenin kendine verilmesinden daha sevimli
olacaktır. ( TÜRKLERDEN öyle insanlar geleceklerdir ki onların Peygamberi sevme
ve ona kavuşma sevgisinin önüne mal , mülk ve aile ferdleri de dahil hiç bir
şey geçmeyecektir) (ebu hüreyre)
"Ey
Ali ! sizler beni asfar ( rumlarla) çarpışacaksınız. Oysa sizden sonra onlarla
asıl çarpışacak ( Bu millet TÜRKLER ) "İSLAMIN YÜZ AKLARI" Uluları
gelir. Onlar öyle kimselerdir ki Allah yolunda cihad etmekten ; ne bir
kınayanın kınamasından ve ne de onların dedikodusundan asla çekinmezler" (
ibn Kesir )
BU
BİLGİLERİN IŞIĞINDA DİYORUM Kİ;
Bu topraklarda TÜRK kalmadı ,Türk yok
diyenler, ayrıca bu millet TÜRK değildir diyen zavallılara acıyorum onlar Türk
kimliğini onurla taşımaları gerekirken ,onursuz yaşamayı tercih ettiler
Bilmelidirler
ki;
Türkleri, bu coğrafyada adeta yabani ot gibi
görerek, Anadolu topraklarını Türk Milleti'nin altından kaydırmaya çalışanlar
ile onların yerli işbirlikçilerine, Büyük Atatürk'ün tabiriyle dâhili ve harici
bedhahlara, Türklerin sadece bin yıldır değil, binlerce yıldır bu toprakların
tapulu sahibi olduğunu bir kez daha vurgulamaktı. Umarım bu derdimizi de
yeterince anlatabilmişizdir bu insanlara...
Önceki
yazılarımızda da belirtildiği üzere(29); Hz. Peygamber'in diğer bazı uluslar
hakkında olduğu gibi Türkler hakkında da birçok hadisi ve Türkler hakkında
kendisine nispet edilen birçok rivayet bulunmaktadır. Ki; bu rivayetlerin,
İslami literatürde "Güvenilir kaynak" olarak kabul edilen bazı hadis
kitaplarında da bulunuyor olması, bu sözlerin Hz. Peygamber'e ait olduğu
konusunda doğması muhtemel şüpheleri büsbütün ortadan kaldırmaktadır. Aksi
durumda; bu tür kaynaklarda bulunan ve en önemlisi de birçok dini hükme mesnet
teşkil eden diğer hadislerin de sahte olduğu akla gelir ki; bu da meseleyi
büsbütün içinden çıkılmaz hale getirir. Dolayısıyla; bizim kanaatimize göre de
Hz. Peygamber'in Türkler hakkında söylediği belirtilen sözlerin en azından
önemli bir kısmı kesinlikle sahihtir-doğrudur(30).
Hz.
Peygamber'in Türkler hakkındaki hadislerinden en bilineni ve en meşhur olanı
İmam Taberâni'nin "Mu'cem'ül-Kebir" isimli eserinde de bulunan "Türkler size
dokunmadıkça sakın siz de Türklere dokunmayınız. Çünkü Allah'ın ümmetime vermiş
olduğu bu mülk ve saltanat nimetini ilk defa bu Kantura oğulları onların
elinden çekip alacaklardır" şeklindeki hadistir. Türkler hakkında söylenen ve
Kaşgarlı Mahmut'un Divan-ı Lügat-it Türk isimli eserinde bulunan bir başka
hadiste ise şöyle buyrulmaktadır: "Türk dilini öğreniniz, çünkü Türlerin çok
uzun sürecek bir hâkimiyetleri vardır...".
Hz.
Peygamber'in Türkler hakkında söylediği bir başka hadis ise şöyledir: "Kırmızı
yüzlü ve yüzleri sanki örs üstünde dövülmüş ve derilerle kılıflı kalkanlar gibi
(sağlam, geniş ve heybetli) TÜRKLER'e müjdeler olsun! Allah'a yemin ederim ki,
insanlar öfkelerinden çatlasa da Allah onlara hem bu dünyada ve hem de öbür
dünyada ne isterlerse verecek ve onları kesinlikle mükâfatlandıracaktır"(31).
Kaşgarlı
Mahmut'un yukarıda ismi zikredilen eserinde bulunan ve "Kutsi Hadis" tabir
edilen bir başka hadiste ise şöyle buyrulmuştur: "Ulu ve Aziz olan Allah diyor
ki; Benim Türk ismini verdiğim ve doğuda yerleştirdiğim bir takım askerim
vardır ki, her hangi bir kavme karşı gazaba gelecek olursam o Türk askerimi
işte o kavmin üstüne saldırtırım."(32).
Bu
hadislerde dikkati çeken yegâne ortak nokta, Hz. Peygamber'in, Türkleri
yakından tanıdığı, onların karakterlerini yakından müşahede ettiğidir. Bu iş
nasıl olmuştur? Bunun elbette türlü yolları vardır. Öncelikle Hz. Peygamber, en
azından kendisine peygamberlik verilinceye kadar ticaretle meşgul olmuştur ve
bu vesileyle doğudaki Basra körfezi taraflarına ve Kuzeyde Şam taraflarına
yapmış olduğu yolculuklarda Türkleri yakından tanıma fırsatı bulmuştur. Zira
diğer milletlere mensup birçok tüccar gibi Türk tüccarlar da bu tür pazarlara
gelip Asya içlerinden getirdikleri malları bu pazarlarda satıyorlardı. Mekke
ise İslami dönemden çok önceki tarihlerden beri bir ticaret merkezi olmasının
yanı sıra aynı zamanda bir hac merkeziydi. Türk tüccarları ve misyonerleri de
muhtemelen ta Mekke'ye kadar geliyorlardı. Birçok kaynakta (Örn. Prof. Dr.
Zekeriya Kitapçı'nın eserlerinde) bulunan "Hz. Peygamberin, Türk yapımı bir
zırh ve kılıç kullandığı sefer esnasında ise yine Türk imalatı bir çadır
kullandığı..." şeklinde verilen bilgiler de bizim bu kanaatlerimizi doğrular
niteliktedir. Anlaşılan Türklerle Araplar, çok eski devirlerden beri en azından
ticari ilişki içinde idiler. Yani Araplar, Cahiliye döneminde bile Türkleri
az-çok tanıyorlardı(33).
Ayrıca o
dönemde sayıları çok az da olsa, muhtemelen Mekke'ye yerleşmiş Türk soylu
insanlar bulunuyordu ki; Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı, o dönemde Mekke'de meskûn
olup, Hz. Peygamber'le ilişkileri bulunan Süreyc ailesinin Türkistan kökenli
Türklere mensup olduğunu, ayrıca İslam'ın ilk kadın şehidi Hz. Sümeyye'nin de
yine Türk olduğunu belirtmektedir. Hz. Peygamber'in, Türkler ve onların üstün
karakterleri hakkındaki kanaatlerinin oluşmasında hiç şüphesiz, Türkler
hakkında anlatılan efsanelerin, destanların, darbı mesellerin ve diğer
rivayetlerin de payı bulunmaktadır. Çünkü Türkler, Hz. Peygamber döneminden
yüzlerce yıl önce Ortadoğu bölgesine kadar yıldırım hızıyla akınlar yapmış,
arkalarında birçok efsane ve kalıntılar bırakarak Türkistan bölgesine
çekilmişlerdir.
Arap
Müellifi El-Câhiz, II. İslam Halifesi Hz. Ömer'in Türkleri işaret ederek şöyle
dediğini belirtmektedir: "Bu zararı çok, elde edilecek ganimeti az bir
düşmandır". El-Câhiz, buradan hareketle diyor ki; "Ömer, bu şekilde en iyi bir
kinâye ile onlara taarruzdan menetmiştir. Araplar, çetin düşmanlık hususunda
darb-ı mesel irâd ederlerse 'Onlar mutlaka Türkler ve Deylemlilerdir'
derler"(34).
Anlaşılacağı
üzere; tıpkı Hz. Peygamber gibi, halife Hz. Ömer de Türkleri yakından tanıyan
birisidir. Aksi halde, hiç tanımadığı insanlar hakkında "Çetin Düşman"
tanımlaması yapamazdı. Hz. Ömer'in "Düşman" tabirinden anlaşılması gereken şey,
"siyasi ve askeri güç" olsa gerekir. Yoksa Hz. Ömer, durduk yerde Türkleri
neden düşman olarak tanıtıp, tanımlasın ki...
M.776-869
yılları arasında yaşamış olmakla, Asr-ı Saadet dönemine yakın çağlarda yaşama
ve en azından Hz. Peygamber'in sahabelerini gören kişileri görme şansını
yakalaması muhtemel olan (yani Taba'it Tabiîn'den olan) El-Câhiz, Türklerin
karakterleri hakkında elbette Hz. Peygamber ve sahabe döneminde de bilinen şu
hakikatleri söylemektedir.
"Türkler
yaltaklanma, yaldızlı sözler, münafıklık, kovuculuk, yapmacık, yerme, riyâ,
dostlarına karşı kibr, arkadaşlarına karşı fenalık, bid'ât nedir bilmezler.
Çeşitli fikirler onları bozmamıştır. Hîle-i şeriyye ve başkalarının malını
helal saymazlar..."(35). Görüldüğü gibi el-Câhiz'in, Türklerin karakterleri
hakkında söyledikleri tamamıyla İslam'ın da yasak edip, kötü saydığı
hareketlerdir. Yani, El-Câhiz'in Türkler için yaptığı tanımlamalar, Allah'ın ve
O'nun peygamberinin bir Müslüman'da bulunmasını salık verdiği hususiyetlerdir.
Bunun sadece bir anlamı vardır, o da Türklerin, zaten bir tür Tevhid Dini olan
"Gök Tengri" dinine mensup olmakla, İslam'ın özünü teşkil eden bu tür davranış
kalıplarını, İslam'dan çok önceki devirlerden beri yaşıyor ve yaşatıyor
olmalarıydı
El-Câhiz'in,
kitabında yer verdiği ve Türkistan'a yönelik seferde bulunan Arap İslam
Orduları Kumandanı ve Arapların Horasan Valisi Cüneyd b. Abdurrahman ile Türk
Hakanı arasında geçen diyaloga ilişkin bilgiler de gösteriyor ki; Türkler,
İslam'ın yasak ettiği veya caiz gördüğü pek çok şeyi, esasen şu ya da bu
şekilde kendi sosyal hayatlarına uyguluyorlardı(36). Eğitimci-Yazar- Şair HARUN
KARA
İLGİLİ KAYNAKLAR VE YAZARLARİ
Bu bilgiler
Yrd. Doç. Dr. Ekrem Pamukçu'nun "Bağdatta İlk Türkler" isimli kitabından
aktarılmıştır. Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara, 1994.
Afşin Haydar b. Kavus, Aşnas et-Türkî, Boğa
el-Kebir et-Türkî, Ebu Süleym Ferec el-Hadim et-Türkî, El-Câhiz, Göktürkler,
Hammad et-Türkî, Herakleos, Hz. Muhammed'in Mektupları, İnak et-Türkîî, İran Kisrası,
Karluklar, Mübarek et-Türkî, Muhammed b. Sûl, Mukavkıs, Necaşi, Süleyman b.
Sûl, Türgişler, Ubeydullah b. Yahya b. Hakan et-Türki, Vasif et-Türki, Yahya b.
Da'ud el-Hursi, Züheyr et-Türkî
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları





© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com


















