
Saklambaç, yakalamaç, kulaktan kulağa, evcilik, ip atlama, sessiz sinema, bilya, körebe, yakar top,
10 Ekim 2013 10:45:23
Oyun
Öğrenemedim gitti,
Öğrenemedim gidecek,
Acaba oyunlar mı yalan,
Oyunlar mı gerçek.
Ö. Asaf
Nietzsche'ye göre 'yetişkin her insanın içinde oyun oynamak isteyen bir çocuk saklıdır.'
Oyun kavramı o kadar basit ama bir o kadar büyük etkisi vardır insan hayatında bizim fark edemediğimiz... Son zamanlarda göremediğimiz birçok oyun eskilerde kaldı. Oyun oynarken her şey olabilirdiniz ve bunun için hiçbir bedel ödemeye gerek yoktu. Aslında oyun yaratmaktır, oyun yaratıcılıktır... Büyüdük ve hayallerle birlikte oyunlarda yok olmaya başladı. Büyüdükçe insanın hayalleri de küçülmüyor mu? Ve büyüdükçe oyunlar da yok oluyor mu?
Piaget diyor ki 'Araştıran ve yaratan biri olmak istiyorsanız, toplum sizi büyümeye zorlarken bir parçanızı çocuk olarak korumanız gerekiyor.'
Kültürler oyunu etkiler, oyunda kültürden beslenir ve kuşaktan kuşağa aktarılır. Oyun tamamen isteğe bağlıdır ve gündelik yaşamdan farklıdır. Kendine has bir mekânı ve zamanı vardır oyunun. Kendine has bir alan oluşturur. Bu alanda insanın içinde kalanlar, yaşantıları ya da yaşayamadıklarını bilinçaltındakini canlandırarak görmek ve rahatlama yöntemidir. Herkes kendini farklı bir oyun içinde bulur kendini ve herkes farklı oyunları sever farklı oyunları canlandırır hayatta...
Oyun bir çocuğun her şeyidir ve o kadar önemlidir ki 1959 Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 7. Maddesinde çocukların oyun hakkı beslenme ya da barınma hakkı kadar önemli hale gelmiştir.
Büyüklerin gürültü, patırtı, çocuksuluk diye adlandırdığı çocukların sesleri, tekerlemeleri, kavgaları, şarkıları ve oyunları aslında kendini ifade ediş tarzıdır. Çocuk oyun ile çevresini ve kendini öğrenir. Fakat günümüz koşullarında artık oyun şekil, yer, mekân değiştiriyor. Eski zamanlardaki gibi köy yaşantısında geniş bahçelerde temiz havayı soluyarak ve rahatça oynadıkları oyun alanları yerine, hava kirliliği güvensiz bir ortam trafik oyun alanlarının azlığı çocukları ev ortamına hapsediyor. Çocuk akranlarıyla dışarıda üretken ve aktif bir şekilde oynamak yerine evde tek başına pasif şekilde televizyon karşısında ya da bilgisayarda oynuyor.
Teknoloji, ticari kazanç fırsatları, toplum ve çevre çocukların özgürce oyun oynamaları için zaman geçirmesini ve çocuk gibi davranabilmelerini engelliyor. Gün geçtikçe oyun alanlarının azalması, ebeveynlerin çocuklardan yüksek akademik beklentileri çocukların o yaşın tadını çıkarmasını engelleyip olduğu yaştan daha olgun davranmasına sebep oluyor. Ayrıca ebeveynlerin çevrenin eski zamanlarda ki gibi güvenilir çevre olduğuna inancını kaybetmesi, çocukların yaratıcılıklarını köreltiyor çünkü oyun yaratıcılıktır. Bunlar oyun şekillerini, kıyafetlerini, konuşmalarını, davranışlarını kısaca bütün yaşamanı etkiliyor. Çocukluk yaşanamadan sona eriyor...
Günümüz Türkiye'de dışarı salınan çocuk sayısı diğer ülkelerin yarısı kadar!
Bu iyi mi kötü mü?
Anadolu Hastanesi
Psikolog/Aile Danışmanı
M. Melda YENİN
ETİKETLER : Yazdır
Palmiye yayınları olarak gazeteci, yazar, şair arkadaşlarımıza bir imkân sunuyoruz. Destekli yayıncılık kapsamında yazılarınızı kitaba dönüştürebiliriz. Siz yazın biz basalım yayınlayalım. Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için lütfen iletişime geçiniz.
İletişim bilgilerimiz:
bilgi@palmiyeyayinlari.com
https://www.facebook.com/palmiyeyayinlari
Tel: 0555 2915061-0539 3602045
- s.
- 1
Diğer Yazıları
Köşe Yazarlarımız
![]() |
© degisimmedya.com |
İletişim Bilgileri |
Künye |
İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın |
Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. |
Tel : 0 372 322 27 30 E-posta: info@degisimmedya.com |