Kendinize ait olan ne varsa görselliğinin biriktiği gün Pazar. Kahvaltı sonrası ilginç bir sıcaklık vuruyor insana. Uzun kış dediğim üstün soğuk döneminden sonra adına 'bahar' dediğimiz Mart ayı başlangıcı. İsteseniz de istemenizde evrensel döngüde kozmik biletinizi size kesiyor. Son aylarda içimizi, hatta tüm Türkiye'yi yasa boğan acı kayıplar 'sanatçı' kulvarında düşünce içi bir başka yananlardan oldum. Kendi adıma. Daha dün Türkan Şoray, deyim yerindeyse 'Sultan' geldi ilçemize. Fotoğrafında gördüğüm emektar hava aldı götürdü çok uzaklara. Sanat, adına sanat denen bu yolculuğu herkesin bu kadar uzun süreçli taşıyamadığını gösteren tablo. Bir ucundan bir fırça tutturan hayatımda "elime, renklere baktım. Kendi tablom ve renkler ile boyamaya devam" dedim.

Uzun zamandır televizyon izlemekten uzak kalışım hobi alanlarımın farklı oluşundan. Önceki yazılarımda 2006 yılına takılmam, değerlerin kaybolmayışındandır. İçine kattığım anlam kadar paylaşıma değer buluşumdandır. Az önce rastladım, benim gibi 2006 seyir defterini açan bir ulusal köşe yazarı daha, önemsedim kendi önemsediklerim, değer verdiklerim kadar. Murathan Mungan'ın seçtikleriyle 'Aşk Tesadüfleri Sever' albümünü raftan çıkarıp tekrar tekrar dinlersiniz, yıl 2006 albüm çıkmıştı. Bir yıldız gibi kayıyor insan hayattan, hayatın içinde bir yıldız olsanız da bir son gerçeği hepimiz için. Bu hayranlığımı bir kere daha özellikle bu duyguları hissederken, pazar günleri şarkıları defalarca dinleyerek tamamlıyorum. Bitmeden önce de, bitemez demek istercesine. Ölümsüzlük şimdi böylesine sanatçılar için verilmiş bir değer. Ardından unutulmaz, nesilden nesile geçecek olan, popüler kültüre tarzının dışında geçen bir sanatçı daha yok..Tarkan şarkılarını ilk söylediği andan itibaren milyonları şaşırttı, sevdi, sevdirdi..mekânın cennet olsun büyük usta, Müslüm Gürses.

Mistik dükkânda ise bugünün enerji çalışması iyimserlikmiş. Arada bir odaklanmak ne beni ne de sizi kurtarır. Özünüze bağlı bir hava, günün konusu ne ise enerjide ona hazır olursunuz zaten. Basma kalıp tarzlardan sıkılan bir kış sonu bahar eğilimi beraberinde büyük şanslar getirecek, getirsin herkese.  Az önce rastladım televizyonda, Behiye Aksoy. Bir bakım evinde, kimseyi tanımıyor, zor yürüyor, felç geçirmiş. Onun plaklarıyla büyüyen nesle yetişenlerden ben, içimdeki burukluğu anlatmakta zorlanıcam. Tekrar tekrar çocukluğa dönüş, yaşlılığın kaçınılmaz bir geliş olduğunu görmek..hem de bir sanatçı da..ve sonra aileniz, sevdikleriniz ve kendim diye düşündüğünüzde. Bugün bunları ilk düşünen ben değilim, zamanla, herkes ve ben!

Bir de bir sanatçının oğlu DJ'lik için Amerika'da müzik eğitimi alıyormuş. Zaten sanatçı çocuğuna ortam sıfır komisyonla hazır.Sahne tozu, kokusunu bedava yutturan türden.  Eğitime eğilim es, açılımı disk jokeylik denen bölüm 'play' tuşu kadar hassas ve öncü. İyi bir DJ&VJ'liğin önemine nereden değinilmesi gerektiğini hiç düşündünüz mü? Akışına göre radyolarda ya da gece kulüpleri, eğlence mekânlarında yani Dj olanların yer alabileceği yerlerdeki asıl sırrın, içinde yaşadığınız toplumun sizi ne kadar kabullendiğidir. Kökünde kültüre, eğitime, müzikalite ve duruşunuza bağlı olan. Her neyse sanatçı çocukları küçükken çabuk büyüdüğünden, gelecekleri daima ve sonsuz sıkıntı yaratan süreçlere dayalı kalıyor. İçimizdeki biz, dışınızdaki siz misali.

Nasıl İstediysen Öyle İşte
Olanla Olunmaz

İkimizin Oralar

Ne Var Ne Yok

Uzun zamandır yazmayı istediğim grubu medyadan tanıdım, Büyük Ev Ablukada. Grup sosyal medyanın gücüyle patlamış.

2008'de grubun elemanları 4 şarkı ile ilk kayıtlar ve salıvermişler internete. Açık Pazar cesareti ve keyfi. PR çalışmaları, havalı sponsorları falan da yokmuş hani. Sonuç güzel, sevilen, paylaşım artırıcı türden. Böylece, Büyük Ev Abluka Salon, Peyote gibi mekânları dolduran olmayı başarır.
ve ilk albüm 'FULL FAÇA' Aralık sonu olmadı kaçarız'dan çıkmış. Orijinalliğin devam ettiği söylentisi, albüm, CD-Plak ve Mp3 formatı dışından web'den dinleniyor olması. Grubun yolu açık olsun. Full Faça'nın kartonetinde yazdığı gibi:

"Umutsuzluğa alışmayın, yatağa küs girmeyin.

Her şey bir yana "Büyük Ev Ablukada" bir Turgut Uyar şiiridir."

Günümüz insanı estetiği ilginçliğe feda ediyor. Oysa 'ilginç' dediğimiz şey dikkat çekmek üzerine kuruludur. Arkası çoğu zaman bomboştur dedi birkaç gün önce yazarın biri, ne dokunaklı söyledi. Aldım boynuma taktım, eksikleri tamamlama sürecim diye. İşe yarıyor. Neye ne kadar uzak, yakınsız iyi bir egzersiz süreci, geriletmiyor. Bujiteriden "X" marka aldığım kolye ile aradaki fark!

Unutmadan, daha dün akşam televizyonda kaliteli program adına bir şey bulamadığımdan yabancı kanalları gezerken, bir yanımın beni fazlasıyla çektiği caz ve türlerinden bir grup mini konserleriyle büyüledi, yetmiyormuş gibi bugün de dinlemeye devam ederken meraklılarına duyurmak istedim; Rebirth Brass Band: You Don't Wanna Go To War ve bir çok şarkıları.

Nilüfer, sanatına hayran bırakan sanatçı. Yepyeni 13 düetlik albümü ile özlenenlerden. Fakat sosyal medyada albüm düşlenilen kadar büyülemedi. En sevilen 'kavak yelleri' şarkısının Feridun Düzağaç ile yapılan düetin şaşırtıcılığı kadar,  müptelası olunacak şarkının Vega ile yapılan düette Agora Meyhanesi olduğunu çok iddialı söyleyenlerin yalancısıyım. Bir de bu albümde Kayahan şarkıları unutulmuş diyenler çoğunlukta. Bence biraz haklı görüşler. Ama genel anlamda nostalji havasında keyif veriyor. Dinleyin. Keyfini çıkarın.

Balık keyfini en çok Akçakoca'da seviyorum. Geç bir vakit, sohbeti hiç bitmeyen türden dostlarımla. Amerika'da petrol, doğal gaz fiyatları, aylık fatura, yaşam şekilleri, yöneticilik&patronluk, meslek çeşitlerinden  tutun da, müzik, yemek, tatil hatta kayak yapma planlarına kadar, torun sevgisi yaşayanlar da vardı, ismi, anlamı falan..lezzetin konforu yaşamın ta kendisiydi. Üst üste bir yerlere gitmeyi sevmiyorum. Özlemek lazım biraz. Anlamı deniz, güneş, doğa sevgisiyle birleşiyor ya, orada durup yeniden bakıyorum hayata. Mutlu pazarlar.