ÜSLUP MESELESİ…
11 Temmuz 2019 08:24:40
Şöyle gündemdeki konulardan biri üzerinde doğru düzgün tartışmayı nasıl da unutmuşuz!
Doğru düzgün tartışmaktan çoğu kişinin anladığı, neticede kendisinin haklı çıkmasıdır. Goethe, “Bir tartışma sırasında kızdığımız anda gerçek için uğraşmayı bırakır, kendimiz için uğraşmaya başlarız” der. İnsan egosunun, dimağı nasıl malul edebildiğini ifade eden veciz bir söz.
İlkeler ve prensipler, aylakların boş sözleri, gerçeklikten kopuk zırvalar gibi gözükür onları anlayacak ferasete sahip olmayan kişilere. Eleanor Roosevelt’e atfedilen bir sözdür. “Büyük beyinler fikirleri tartışır, orta halliler olayları, küçük beyinler ise insanları” der Roosevelt.
Hadi diyelim ki fikirlerden bahsetmeyi müşkül bulanlar var. Olaylar üzerinde bile tartışırken, kişilerin niteliklerini tartışmanın önüne geçirmek, vakayi adiyeden sayılıyor bugünlerde.
***
Mesela İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Ereğli ziyareti. Bir grup, İmamoğlu’nun hangi dinamikler üzerinde ikinci kez on beş milyonluk bir kentin belediye başkanlığını kazandığı üzerinde kafa yormaya zahmet etmez. İmamoğlu’na bir şekilde muhabbet besliyorsa, “Adam gibi adam, işte Ekrem başkan” modundan bir adım öteye geçmez. Onlara göre İstanbul Belediye Başkanı dışında kimse, herhangi bir makamı işgal etmeye layık değildir.
Bir diğer grup ise aynı kişiyi “Dış güçlerin memleket üzerinde uygulamaya çalıştıkları projelerin icracısı” olarak görme eğilimindedir. Bu gruptan sayılanlar, haliyle iktidara biraz daha yakın kesimlerdir ve iktidara yakın olmayan herhangi biri ağzıyla armut toplasa, deveyi iğne deliğinden geçirse bile makbul değildir.
Her iki grubun da gerçeğe eşit uzaklıkta—hem de epey uzakta—olduklarını görmek gerek.
***
Tek bir konuyla sınırlı kalmamak gerek. Karadeniz Ereğli’de 31 Mart seçimleri geçti, festival yapıldı bitti. Bir grup—belediye başkanına kendini yakın hissedenler—yeni seçilen başkanın yaptıkları veya yapamadıkları ne olursa olsun sineye çekmeye meyillidir. Herhangi bir açıdan eleştiride bulunmak, halk iradesinin odaklandığı siyaset adamına husumet duymaktan kaynaklanır. Festivalde yetmiş bin kişi mi, yedi yüz bin kişi mi olduğunu tartışırken bile aklını vehimlere ipotek eden bu bakış açısından kurtulmak mümkün değildir onlar için.
Belediye başkanına muhalif olanlar, Başkan Erdemir’e yönelik ithamlarda bulunduğunda, tartışmasız olarak karşısında bulunurken, kendisine yakın görenler ise başkanın söylediği doğrultusunda—gerekçeler konusunda ne kadar bilgileri yetersiz olsa da—Erdemir’e diş bilemeye başlarlar.
Yani kınanıyor zannedilmesin… İnsanların kanaatlerini nasıl oluşturacakları kendilerine ait bir konudur. Yine de meseleler belli bir yandaşlık mülahazasıyla ele alındığında—Yukarıda Goethe’den yapılan alıntıda olduğu gibi—taarruz ve savunma refleksleri, gerçeği ulaşmayı hedefleyen entelektüel çabayı gölgede bırakır.
***
Diyeceğim o ki eğer kendinize ait söylenecek bir sözünüz yoksa, başkasının sözlerini tekrarlamaktan başka bir şey elinizden gelmeyecektir. Söylediğiniz şey, ispatlanabilir değilse veya siz onu ispatlamaya gerek duymadan gerçek olarak kabul ettiyseniz, başka birine zorlama veya çıkarcı beklentiler olmadan kabul ettirilemez. Elinize geçen tek şey kavga etmek olur. Zaten inançları savunmak ile karşındakini incitmek arasındaki çizgi son derece incedir.
Birlik ve beraberlik dediğimiz şey de gerçek arayışının kardeşi, yandaşlık mefhumunun düşmanıdır. Bir toplumu oluşturan parçaların her birini kendi karakteri içinde kabul edecek olgunluğa ulaşabilmemizin yolu, sırf sırtınızı yasladığınız otorite öyle diyor diye, aile üyelerinizi, akrabalarınızı, komşularınızı ve aziz bildiğiniz milletinizin diğer fertlerini dinleme yeteneğini kazanmaktan geçer.
Kimse ben demokratım demek suretiyle demokrat olmuyor. Bu bir bilinç düzeyidir ve kendi düşüncelerini ve inançlarını başkalarınınkiyle makul bir eşitlik seviyesinde görebilmeye dayanır. Şu sosyal medya denilen cadı kazanına bir bakın isterseniz. Sanırsınız siyah ve beyaz dışında bir renk kalmamış. Ama bu toplumda yaşayanların çoğu siyah giydiğinde toz, beyaz giydiğinde söz olduğunu çok iyi bilir.
Bu yüzden bırakın herkes kendi rengini gönül huzuruyla ifade etsin. Kendimiz gibi düşünmeyenlerin fikirlerini ifade edebilmesini savunmak, bugünlerde en fazla ihtiyaç duyduğumuz fikirsel eylemlerin başında geliyor.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com