GÖRMEM DEYİP DE GÖRDÜKLERİM...
13 Nisan 2019 09:39:54
İstanbul'da AK Parti seçimi kaybedecek deseler inanmazdım. Ne kadar hala oy saymakla meşgul olunsa da İktidarın bu ilde seçimi kaybettiğini kabul etme zamanı geldi de geçiyor.
İktidar partisinin seçim güvenliği konusundaki eksikliklerden dem vurarak muhalefet partilerini suçlayacağı hiç aklımıza gelmezdi.
Daha evvel biliyorsunuz, mühürsüz oyların geçersiz sayılması kararı vardı. Bir önceki genel seçimde YSK oylar sayılırken bunları kabul etmeye karar verdi. Böyle bir şeyi hayal bile edemezdim. Ama oldu.
Yine de YSK ile Anadolu Ajansı'nın bu seçimde olduğu gibi kapışacağı olacak iş değildi bana göre. Anadolu Ajansı veri akışını durduruyor. Buna göre bir parti kazandım diyor, YSK öbür partinin kazandığını açıklıyor. İki kurum birbirine gıcık kapmaya başlıyor. YSK Başkanı 'Anadolu ajansı benim müşterim değil, rakamları nereden almışlar bilmiyorum' diyor. Anadolu Ajansı müdürlerinden biri, 'YSK bizim müşterimiz değil, bilmem bu kararları nereden almış' diye tweet atıyor. Devlet ciddiyetinin bu seviyelerde seyretmesi akla hayale gelir iş değildi eskiden.
Sonra en baştan kazandığı açıklanan adayın sonra kaybettiği ortaya çıkıyor, ikinci bapta kazanmış görünen kişinin oyları sorgulanıyor. Oyları sorgulanan adam televizyon televizyon dolaşıyor, sorgulayan partinin adayı ortalıklarda gözükmüyor. Bu işte de bir terslik var. Normalde itiraz sahibinin daha fazla piyasa yapması gerekmez miydi? Oyları sorgulanan partinin adayı ve bir iki üyesi konuşurken, oyları sorgulayan partinin tüm hatları konuşuyor ama adaydan tık yok. Şimdi bu seçim sonucu yeniden değişirse, iş eski Brezilya dizilerine dönmez mi?
Oyların sayılması esnasında sandıklara muhalefetin sahip çıkıyor olması da garip bir gelişme. Normalde bu cenah seçim yenilgisinin ardından evine gidip "Kara bahtım kem talihim, taşa bassam iz olur" türküsünü söylerdi. Bu kez evde misafir vardı da hanımlar beylere 'git seçim kuruluna biraz oyalan, biz konken oynayacağız' demiş olabilir. Veya hanımlar da bu işlerde aktif roller üstlendiklerine göre, "Çocuklara sen bakacaksın, bulaşıkları makineye koymayı unutma, arkadaşlarla seçim kurulunda buluşacağız" denilmiş de olabilir.
Yeniden sayım daha önce de oldu. Fakat yeniden sayım işlemi veya bir kararın alınmasını geciktirme işleri önceki tecrübelerimizde muhalefetin işiyken, iktidar partisi bu görevi üstlendi. Senelerdir söylerim, ülkemizde bir empati eksikliği problemi var. İktidar Partisi yöneticileri, 'Bu zamana kadar hep aynı çerçeveden baktık, bu kez rolleri değişelim de biz de bunca zamandır bize oy vermeyen kesimlerin neler hissettiği konusunda bir empati yapalım' demiş olabilir.
İlk kez kesinleşmiş seçmen listeleri üzerinden tam kanunsuzluk iddiasında bulunulacak. Normalde seçmen listeleri kesinleştikten sonra kimse buna itiraz etmezdi. Bunu da gördük. Bir şekil bunu da açıklamak gerek. Acaba ne olmuştur? Mesela, yarın öbür gün seçmen listelerine itiraz edilip, 1983'te Turgut Özal'ın kazandığı seçimin iptali söz konusu olabilir mi? Mutlaka ufak tefek kusurlar onda da vardır yani...
Hele hele biri çıkıp 'Soyadına baktığınızda, bizim partiye oy verdikleri anlaşılabilecek kişilerin kayıtları silinmiş' demez mi? Rahmetli Babamla aynı partiye oy kullanmışlığımız vaki değildir. Ne hikmetse ikimizin de soyadı aynıydı. Amcaoğulları da farklı farklı yerlere oy verirler, hepimizin soyadı aynı. Bilmem ki sülale boyu bir kimlik bunalımına mı girmişiz? Hem soyadımız Aksakal. İçimizde iktidara oy verenler de vardır. Diğerlerini bunların güdümüne teslim etsek acaba doğru olur mu diye düşünüyor insan.
Ama tecrübesizliğimize verin, daha önce böyle bir şey olabileceğini düşünmek bile kabil değildi. Seçimler normalde en ciddi konulardır. Ama bizim milletimiz en fazla mezar kazarken şakalaşan, cenaze sahibi gelirse diye ekipten birini mezarlığa gelen yolu gözlemeye memur eden kişilerden mürekkeptir.
Rus Filozof Nikolay Bahtin diye hatırlıyorum. Bir laf etmiş üstad, "Kahkaha en katı yönetimleri yerle bir eden, karşı konulmaz bir silahtır" diye. Şimdi bu ciddi konularda sosyal medyada öyle paylaşımlar yapılıyor ki milletin ağlanacak haline kahkahalarla gülmesine ne diyeceğini bilemez, lal olur. Yaşı kemale erenler, doksanlı yılların başında hakkında yazılan fıkralar nedeniyle Türkiye'de bir başbakanın kariyerinin son bulduğunu hatırlayacaktır. Yabana atılır bir konu değil bu.
Yine de bu seçim böyle sonuçlanmasaydı, her biri ince birer zeka ürünü olan ve zaman geçtikçe kadim halk kültürümüzün dışavurumu olarak hatırlanacak olan bu espriler yapılamamış olacaktı.
1989 yerel seçimlerinde muhalefet 'limon gibi sıkın" diyerek iktidara ders verilmesini istedi. İşin garibi millet bu metaforu fazla ciddiye almış olacak ki iktidar partisini yerelde etkisiz bir muhalefet partisine dönüştürdü. Sonra da bu parti bir daha iflah olmadı.
Bu kez de böyle bir şey oldu. Bir muhalefet lideri, "Kulağını çekin" diyerek iktidara mesaj verilmesini istiyordu. Mesaj biraz sert mi oldu, yoksa iktidar fazla mı haşarıydı da mı bütün ayarlar birbirine girdi hala anlamış değilim. Fakat önemli değil.
Asıl önemlisi ortada bir ders varsa, bunu almak en yararlı olandır bana göre...
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com