BİZ ESKİDEN, ESKİDEN...
15 Subat 2019 08:50:41
Bizde bir şeyin gerçekliği, onun ispatlanabilir bir olgu olmasından ziyade, ne kadar sert bir üslupla savunulabildiğiyle ölçülüyor galiba...
Devletçi ekonomi döneminde yaşanan yokluklar hatırlanır ve bunun üzerine siyasi mülahazalar inşa edilir. Tek parti döneminde gökyüzünde Türkiye'ye ait bir uydu olmadığı doğrudur, devletçi ekonomi döneminde bazı ürünlerin bulunamamasından kaynaklı kuyruklar oluştuğu doğrudur. Hastanelerin birleşmesi öncesinde sağlık hizmeti almanın en basit yolunun kamuda çalışan doktorun özeldeki hastanesine bir hac yolculuğu olduğu doğrudur. Bunlar ve bunlara benzer olgular üzerinden siyasi bir söylem inşa ettiğinizde, mevcut iktidar dışında memleket için çivi çakılmadığını düşünürsünüz.
Oysa hemen yanıbaşınızdaki Erdemir, az ilerideki Kardemir, TTK'ya bağlı işyerleri, biraz daha ötelere gittiğiniz zaman kağıt, mensucat, şeker fabrikaları, ülkede sermayenin temerküzüne izin verecek tüketimi gerçekleştirebilecek bir orta sınıf oluşmasına olanak sağlayan Devletçi Ekonomi döneminin eserleridir. Belediyelerin bulunduğu yerlerde belediye sinemaları vardı ama Kandilli'de üç sinemanın aynı anda çalışır halde bulunmasını sağlayan ekonomik ve sosyal ortam, Kireçlik gibi bugün dağın başı sayılan bir noktaya sinema ve ekonoma (ne olduğunu eskiler bilir) kurabilen hep o bugün tu kaka edilen devletçi ekonomidir.
Burada şunu göz ardı etmemek gerek, her dönem kendi fırsat ve tehditlerini, güçlü ve zayıf yanlarını içinde barındırır. Buradan unsurların bir kısmını laboratuar ortamındaymış gibi resmin bütününden izole ederseniz, bunun üstüne kurduğunuz her siyasi mülahaza sorgulanabilir olacaktır.
***
Aynı şey bugün de geçerli...
Çok daha büyük bir ekonomimiz var, Almanya ile Çin arasında marka değeri olan sanayi ürünü ortaya koyabilecek tek ekonomik gücün Türkiye olduğu doğrudur. Artık uzayda uydular mı dersiniz, geniş otoban ağları, duble yollar, tüneller mi dersiniz, bunların hepsi yaşamın daha kolaylaştırma potansiyeli taşıyan yeniliklerdir. Ama resmin bütününü sadece bunlardan ibaret gördüğünüzde üzerine inşa ettiğiniz siyasi söylemler mutlaka eksik kalacaktır.
Aynı şekilde toplumda yoksulluğun arttığı, aile içi şiddetin siyasilerin ruh sağlığı bakanlığı kurulmasını talep edebileceği merhaleye ulaşması, aynı anda tarlasında üretim yapanın ve o ürünü pazardan satın alanın mağdur olduğu bir düzen, devlet ekonomik alandan çekilmek isterken, özel sektörü düzenleme görevini yerine getirmemesi yüzünden herkesin kamuda çalışmak istediği bir ülkeye dönüşmek gibi olgular üzerinden siyasi görüş üretmek de mümkündür.
Bunlar aslında yaşadığımız gerçekliğin bir gününü oluşturan gecesi ve gündüzünden başka bir şey değildir. Ancak karanlığı reddedenler ve aydınlığı övenler birbirlerini düşman ilan ettiğinde, ortada "bugün" dediğimiz gerçekliğin bütününü göremeyen bir toplum var demektir.
***
Eskiye bakmak önemlidir.
Bu bakış, gün ışığı altında durgun, berrak bir suya bakmaya benzer. Nasıl o suya bakarken, suyun dibindeki çakıl taneleri kadar, yüzeyinden yansıyan ışık sayesinde, ensenizde gözünüz olmadan görebileceğiniz bulutları veya havada daireler çizen kuşları biraz silik de olsa görebiliyorsanız, geçmişe baktığınız zaman da aynı şekilde geleceğin silik bir tasarımını gözlemleyebilirsiniz. Ama doğru görmek önemlidir.
Mesela, eskiden yollar kötüydü ama kasaba yolumuz düştüğünde gramla alışveriş yapmak kimsenin klına gelmezdi. Sağlıklı değil diye ahırında yetiştirdiği sığırını köy meydanında kesip satmak yasaklandıaslında etin en taze ve ucuza alınabildiği yerlerdi bunlarşimdi, yurt dışından gelen sığırın tazeliğini sorgulamakla karşı karşıyayız.
Kış aylarında tavuk tüketimini arttırmak için şap hastalığı, sığır vebası, bilmem ne hastalıkların korkusunu yaşadık, yaz aylarında kırmızı et tüketimini avantajlı kılmak için kuş gribi dedikodularına prim verdik.
Saman alırken sığır almaya, sığır alırken karkas et almaya başlamışız devlet olarak. En başta "Devletçi" mantığın çıkmazlarına bakarak girdiğimiz yolun sonu çıka çıka devlet işe karışmadan bir şey olmaz noktasına gelmiş.
Tüm detaylar kocaman hayat sarmalında birbirine karışmış ve sonuçta bir de ne görelim. En baştaki noktaya geri dönmüş, tanzim satışlardan, fiyatları denetlemekten, dövizi sabitlemekten falan bahsetmeye başlamışız.
Öyleyse devletçi planlama ekonomisinden ayrılmak diye tarif edilebilecek haltı ne diye yedik ki?
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com