SAVUNMA MECBURİYETİ...
30 Ekim 2018 08:23:16
Doksan Beş yıl bir ülkenin gelecek umudunu hiç yitirmeden, yeni güzel günlere inancını koruması az buz şey değil.
Cumhuriyet Bayramı törenlerine katıldık. Bu sene Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları gerek Pazar günkü çelenk töreni, gerekse kaymakamlıkta düzenlenen tebrik töreni, gerekse de sahil bulvarında gerçekleştirilen kutlama programına vatandaşların katılımı her geçen yıl daha fazla oluyor. Önceki sene kendisi, geçen sene eşiyle gelenler, bu sene çocuklarıyla katılanlar var kutlamalara. Sayılar her geçen sene biraz daha artıyor. Tıpkı milli bayramlarda Anıtkabir'e akın edenlerin sayısının her sene katlanması gibi... .
Bu yazıyı yazdığım sırada henüz fener alayı düzenlenmemişti ama şimdiden çevremdekilerin sohbetlerini dinleyerek vardığım sonuç, Fener Alayı'nın da daha önceki seneleri kat be kat aşan bir katılımla gerçekleşeceği yönünde.
Bunun bir sebebi var mutlaka.
Bunun esbabı mucibesi, Türkiye toplumunun aydınlanma geleneğiyle köklerini birleştirmiş gruplarının cumhuriyeti savunmaya her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyması olarak gösterilebilir. Milli bayramlar dışında konferanslar düzenleniyor, Cumhuriyetin tarihin sayfalarına gömdüğü otokratlar, monarklara övgüler düzülüyor, kimileri ayakta alkışlanıyor. Kitap fuarlarında ülkeyi uçurumun kenarına kadar getiren despotları, aydınlanmanın Türkiye'de sembolü olan cumhuriyeti kuran, ömürlerini savaş meydanlarında geçirmiş, başkalarının kanı kadar kendi kanlarını da dökmüş olanlara yeğ tutan yazarlar geliyor. Her geçen gün cumhuriyetin sembollerinden birini daha gereksiz gören bir anlayış sosyal yaşama hakim olma girişimlerine yenilerini ekliyor.
Ne kadar kollanırsa kollansın, bir görüş kendi karşıtlarının bir cephe oluşturmasına yol açmadan güçlenemez. Cumhuriyetin kurucu kadroları ile hesabı olanların her hamlesi, onları kendi yaşamının ekseni haline getirmiş olanların da daha fazla sorumluluk alma ihtiyacı duymasına; nihayet milli bayramlarda meydanlarda, fener alaylarında, tören yerlerinde, Anıtkabir'de sırf varlıklarıyla savunma hatlarında yer almalarına yol açıyor. Dün, farklı düşüncelere fikir özgürlüğü çerçevesinde beğenmese bile cevap vermeyi düşünmeyen vatandaşlar, bugün bunların yol açtığı tehdit algısına doğal bir refleks gösteriyor.
İşte meydanlarda, fener alaylarında her geçen gün daha çok insanın bir araya gelmesinin sebebi budur.
Ama bunun daha veciz bir ifadesi de vardı zaten değil mi?
***
"Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kasdedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti'ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!"
***
İşte Türk milletinin iç ve dış tehditler altında nasıl davranacağının özeti budur. Hükümdarın kulu olmaktan, Cumhuriyetin eşit bir vatandaşı olmaya terfi eden bir toplumu bir daha aynı prangaların içine sokmak, bir sürahinin esir eden tahakkümünden kurtularak yere dökülen suyu yeniden o kabın içine sokmaya çalışmaya benzer. Doksan beş yıl boyunca kendi kaderine, haklarına, kimliğine ve geleceğine hakim olan Türk Milleti'ni de yeniden monarşi veya başka bir totaliter cendereye sokmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.
Cumhuriyet Bayramı törenlerine katılanların yüzlerinde okuduğum işte budur!
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com