HAVADAN CIVADAN SİYASET...
12 Haziran 2018 09:45:18
Seçmen genelde ideolojik oy kullanır.
Bu ideolojik bakış belli bir partiye sempati duymasına yol açar, en kritik anlarda dahi karşıt görüşte siyasi partinin tezleri ne kadar rasyonel olursa olsun, tuttuğu partinin izah yöntemini benimser ve bunu konu komşu sohbetinde tekrarlar.
Çoğu kişi açısından bu kapalı kutunun dışına çıkmak mümkün değildir. Tuttuğu parti baldan tatlı, sütten beyazdır; rakip partileri tutanların alayı kafayı yemiştir. Kötü niyet, komplo, cehalet filan gibi yakıştırmaların hepsinin nesnesi, özellikle rakip partiler arasında en güçlü olanın taraftarlarıdır.
Anlayacağınız, bir partinin söylediği mantıklı olduğu için sevilmez, o parti sevildiği için söyledikleri mantıklıymış gibi algılanır. İnsanoğlunun inanmak istediğini akla daha yakın bulmak gibi kolayca manipüle edilebilen bir özelliği vardır.
Yine de objektif kriterler vardır. Bu kriterler genelde şu veya bu siyasi partiye yontmazlar ama bunları daha iyi gören, bunun üzerinden siyaset yapmayı başaran partiler daha avantajlı olur.
Zonguldak için de bu böyledir...
OBJEKTİF KRİTERLERDEN KAÇINMAK...
Mesela, son on yılda Türkiye nüfusu artarken, Zonguldak nüfusunun azalışını açıklayan bir senaryoyu iktidar partisi mensuplarının ağzından duyamazsınız. Aynı şekilde, TÜİK, Türkiye nüfusunun bugün 81 Milyon 744 bin iken, 2025 yılında en az 87, en fazla 89 milyon 900 bin olacağını öngörürken; bugün yaklaşık olarak 596 bin 900 olan nüfusun 2025 yılında 580 bin 284 olacağını öngörüyor. Zonguldak'ın son dönemde kan kaybının kronik olmasının beklendiği ifade edilen objektif kriterler bunlar.
On altı yıllık bir iktidar için böyle bir konudan sakınmanın yolu, subjektif "büyüklük" kriterleri veya rakiplere kara çalmaya dayanan savunma mekanizmalarını kullanmaktır.
TTK'nın üretiminin sürekli azalması mesela.... Gayet objektif bir kriter bu. İşçi sayısı azalışı ile üretim azalması arasında bir bağıntı olduğu aşikar. GMİS ve TTK yetkilileri kuruma işçi alınması gerektiğini savunuyor.
TTK'ya işçi alınmamasının nedeni olarak iktidar partisi mensupları makine destekli üretim sistemlerini gerekçe gösteriyor. Buna göre kurumda 45 bin kişinin çalıştığı dönemde insanlar kömürü katırlarla ve küfelerle naklediyordu, şimdi eski teknolojinin gerektirdiği birçok kadro artık gerekli değil. Çünkü daha teknolojik bir üretim altyapısı var.
Fakat bu izahta bir önceki paragrafla uyuşmayan bir şey var. Eğer kurum makineleştiyse, teknoloji olarak daha yoğun bir üretim şekline geçtiyse, üretim azalmasını nasıl açıklamak lazım? Kazma kürekle yapılan işin bir iş makinesi vasıtasıyla çok daha verimli ve çabuk yapılacağı ortadayken, uygulandığı iddia edilen "Teknolojilerin" sonucu olarak üretimin artmamasını neye yoralım? Bu konuda söylenenlerin de "Havadan cıvadan" olduğu ortada.
Hele bir Alacaağzı meselesi var ki evlere şenlik. Özel firmanın çekildiği üretim sahasını başka bir özel sektör firmasına verebilmek için yasal düzenlemeler, kolaylıklar sağlandı ama kimse almıyor. Böyle sorunlu sahaların bir süre kamu eliyle işletildikten sonra rödevans kapsamına alınmasının daha yararlı olacağı anlaşılıyor. Ama öncelikle maksat üzüm yemek olmalı... Satıp savmak değil.
KISIR DÖNGÜ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir siyasi ikon olarak tüm toplum tarafından kabul gördüğü ve bunun altını çizmek suretiyle seçmenin teveccühünü kazanmaya yönelik bir eğilim de dikkat çekiyor. Temel önermenin objektif olduğunu kabul etmek mümkün değil, zira hatalar yapabildiğini bizatihi Cumhurbaşkanının kendisi bile itiraf ediyor. Hatalı bir hipotez üstünden destek beklemenin sonucu ne olur?
Bizim milletimiz kapısına, evine, mahallesine geleni üzmek istemez, kim gelirse gelsin coşkuyla alkışlar ama hesap yaparken daha gerçekçi, ayakları yere basan yöntemler kullanır. Dahası, birisini gereğinden fazla övmek bir noktadan sonra istenmeyen sonuçlara da yol açabilir. Muhalefeti küçümseyen söylemlere fazlaca abanılması da bir noktadan sonra seçmenin mağdur edildiğini düşündüğü muhalefete sempati duymasına yol açar mı? Örnekler ortada, AK Parti böyle iktidara gelmedi mi? Açabilir yani.
Bunun bir başka örneği de sosyal medya üzerinde yaşanıyor. İktidar partisine yakın, "Trol" diye bilinen yorumcuların galiz ifadeler ve çirkin yakıştırmalarla muhalefetin adaylarına yüklenmesi belki kendi içlerinde safları sıklaştırmalarına yol açar ama aynı siyasi yapının çeperlerinin bu nefret dilinden irkilmesini de beklemek gerekir.
Adayların projelerini anlatmak yerine Cumhurbaşkanının karizmasından oy devşirme çabası içine girmesinin nedeni, yürüyen veya başlanacak projeler üzerinden siyaset üretmenin 16 yıllık bir iktidar için çok kullanışlı olmamasından kaynaklanıyor. Fakat diğer partilerin adayları projelerini anlatırken bireysel karizma pompalamanın ne ölçüde etkili bir propaganda yöntemi olduğu da tartışılır. İktidar partisi bu anlamda aşılması güç bir kısır döngü içine giriyor.
Ama iktidar iktidardır ve her zaman bir sıfır öndedir derler. Bu kısır döngünün ne ölçüde etkili olduğunu iki hafta sonra biliyor olacağız.
Kaldı ki muhalefetin(Buna ayrı bir yazı gerek) kendi içinde handikapları da var. Bunların da hesaba katılması gerekecek...
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com