HAYATIN ŞİFRELERİ...
15 Haziran 2017 09:44:04
Düşünebiliyor musunuz, trilyonlarca kilometreküplük bir fezada, yüz binlerce galaksi arasındaki bir galaksideki, binlerce güneş sisteminden birinde, sekizson gezegeni önceki senelerde sildikgezegenden birinde yaşıyoruz.
Bu gezegendeki dokuz iklim yedi kıta, uçsuz bucaksız ovalar, dağlar çöller; sayısız yaylalar, ırmaklar göller var. Binbir türlü lisanın konuşulduğu renk renk ülkeler arasında bir ülkede yaşıyoruz. Yedi milyarlık bir dünyanın yüzde biri nisabında nüfusa sahip bir ülkede yaşıyoruz. Bu yetmiş-seksen milyonluk ülkede yaşlısı genci, zengini fakiri, okumuşu cahili, her türden çeşit çeşit insanlar var. Bunlardan biri de benimveya sizsiniz.
Ben diye düşündüğünüz zaman iş kolay. Siz varsınız, karşınızda koca bir evren var. Bilinçaltınız bu evrende sizi önemli kılmak istiyor ama onun büyüklüğüne kıyasla kayda değer sayılamayacak bir zerrecik olduğunuz bilgisi peşinizden kovalayıp duruyor.
Böyle bir yaşamın yasası ne ola?
***
Yaşamın anlamını aramaya çıkan bir yolcunun şiir limanlarına uğramadan ilerlemesi mümkün müdür? Can Yücel, şair Paul Eluard'a adadığı "Anayasası İnsanın" şiirinde şöyle diyor:
Kan yasası bu insanın:
Üzümden şarap yapacaksın
Çakmak taşından ateş
Ve öpücüklerden insan!
Can yasası bu insanın:
Savaşlara yoksulluklara
Ve binbir belaya karşın
İlle de yaşayacaksın!
Us yasası bu insanın:
Suyu şavka döndürüp
Düşü gerçeğe çevirip
Düşmanı dost kılacaksın!
Anayasası bu insanın
Emekleyen çocuktan
Uzayda koşana dek
Yürürlükte her zaman
***
Eğer güzel şeyler yaşamak, güzel şeyler yaşatmak, bir hoş sada bırakmak istiyorsan, hayatın esas amacının iktidar, zenginlik ve başarı değil, mutlu olmak olduğunu, bunun dış koşullardan ziyade kendine bağlı olduğunu bilebilmek gerekir. Yazık ki bunu öğrenip de sevdiğin şeylere daha fazla vakit ayırmaya başlayana kadar ömrün yarısı geçiyor.
Ataol Behramoğlu, "Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var" cümlesini mutlaka ömrün külliyatlı bir kısmı geçtikten sonra kurmuş olmalı:
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com