Büyük kavga… Çok sayıda ekip sevk edildi…
  Ağaçtan düştü…
  Feci kazada 2 kişi öldü!
  Başkan Ünlüer ve Yönetimi de katıldı
  İşçi servisine çarptı!
  Kontrolden çıkınca!.....
  FRENİ PATLAYINCA!.......
  Feci kaza…
  Refüje çıktı!....
  Talihsiz genç ölü bulundu
14 Aralık 2025 Pazar
Değişim Medya  |  Haber |  Dergi  |  Radyo - 0 372 322 27 30
logo
  •  
    •  » GÜNCEL
    •  » KÜLTÜR
    •  » SİVİL TOPLUM
    •  » KULİS HABER
    •  » YEMEK
    •  » DİN VE MEZHEPLER
    •  » EREĞLİ TARİHİ
    •  » FOTO GALERİ
    •  » VİDEO GALERİ
    •  » YAZARLARIMIZ
    •  » RÖPORTAJ
    •  » SİNEMA
    •  » TEKNOLOJİ
    •  » DİYALOG
  • SİYASET
  • AKÇAKOCA
  • EKONOMİ
  • GÜNDEM
  • ASAYİŞ
  • YAŞAM
  • SAĞLIK
  • MEDYA
  • SPOR
  • EĞİTİM
İSTANBUL?UN FETHİNİN MANEVİ YÖNÜ

İSTANBUL?UN FETHİNİN MANEVİ YÖNÜ
30 Mayis 2011 13:04:10

Yazar : Harun KARA

  • Whatsapp ta Paylaş
800 YIL SONRA GERÇEKLEŞEN MUCİZE İSTANBUL'UN FETHİ

Bugüne kadar İstanbul'un fethiyle ilgili birçok kitap ve makale okudunuz. Şiirler dinlediniz. Fetih'le ilgili olarak tertiplenen gecelere, konferanslara ve panellere katıldınız. Uğrunda yaklaşık 900 yıl uğraş verilerek gerçekleştirilen bir fetih olayı elbette bir makalenin, bir konferansın ve bir kitabın sayfalarına hapsedilemez. Biz bu makalemizde İstanbul'un Fethi'nin manevî yönü ve Hz. Peygamber?in 800 yıl sonra gerçekleşen mucizesi üzerinde durmaya gayret sarf edeceğiz. İstanbul'un fethi için ne gibi hazırlıklar yapıldı? Savaşa katılan ordu kaç kişiydi? Kuşatma kaç gün sürdü? Savaş sonunda iki tarafın kayıpları nelerdi? Fethin sonucu dünyayı nasıl etkiledi? gibi son derece önemli olan soruların, konunun uzmanı tarihçiler tarafından cevaplandırılması gerektiğine inanıyoruz. Dolayısıyla biz sadece İstanbul'un fethi ile ilgili olarak, Hz. Peygamber?in verdiği haberleri sizlere aktarmakla iktifa etmek istiyoruz.

Allah Teâlâ Hazretleri, Peygamberimize Mekke başta olmak üzere bir çok şehri ve ülkeyi fetih yoluyla vereceğini vadetmiştir. (Fetih, 1-3, Kasas, 85; Saf, 13, Nasr, 1-3). Allah vadinden asla dönmez. Vadettiği gibi Mekke ve Taif başta olmak üzere birçok beldeyi vererek, Peygamber?ini ''şanlı bir zaferle? desteklemiştir.(Fetih, 3) Nitekim Hz. Peygamber?in 10 yılık Medine döneminden sonra, İslâm yaklaşık olarak iki milyon kilometrekarelik bir alana yayılmıştı.

Hz. Peygamber?in çağrısını durdurmak ve güya İslâmı boğmak için çalışan güçlerin başında Bizans geliyordu. Hicretten sonra meydana gelen Mute ve Tebuk savaşlarında bu düşmanlıklarını iyice açığa vurmuşlar ve müslümanlarla savaşmışlardı. Hz. Peygamber yanında bulunan müslümanlara, Bizansın bir gün mutlaka yıkılacağını ve Bizansın kalbi konumundaki İstanbul'un müslümanlar tarafından fethedileceğini haber vererek şöyle buyurmuştur:

?İstanbul (Konstantinepolis) muhakkak fetholunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden asker ne güzel askerdir.? (Feth-ül Kebir, c. 2, s. 9.)

Hz. Peygamber?in, İstanbul'un fethedileceğine dair verdiği müjde ile ilgili bir haber de şöyledir:

Ümm-i Haram (Bint-i Milhan) radıyallahu anha'nın rivayetine göre Ümmi Haram, Peygamberimiz (s.a.s.)?in:

?Ümmetimden denizde gaza eden ilk muharipler, cennete girmeyi hak etmişlerdir?, dediğini işitmiştir. Ümmi Haram demiştir ki; ben de: Ya Resûlüllah! Ben bunların içinde miyim? diye sordum. Resûlüllah: ?Sen onların arasında (cennete gidecek bir şehid)sın!? diye cevap verdi. Ümmi Haram, bundan sonra Resûlüllah:

?...Ümmetimden Kayser'in, (Doğu Roma İmparatorluğu'nun merkezi olan İstanbul) şehrine gaza eden ilk muharipler için de bağışlanma vardır?, buyurarak şöyle dedi:

?Ümmetimden bir kısmının padişahların tahtlarına kuruldukları gibi (kara nakliyeleri üstünde) ihtişamlı bir şekilde gazaya gittikleri bana gösterildi.? (İstanbul'un fethine işaret edilmiştir.) Ben bunların içinde miyim ya Resûlüllah? diye sordum. Resûlüllah:

?Hayır! Sen öncekilerdensin? diye cevap verdi. (Sahih-i Buhârî, c. 8, s, 337. Hadis No : 1231)

Asırlar ötesinden hedef olarak gösterilen İstanbul'u fethetmek ve Hz. Peygamber?in müjdesine nâil olmak için, müslümanlar 821 yıl belli aralıklarla seferler düzenlemişler, savaş âletleri icat etmişler, gemiler yapmışlar ve bu alanda büyük bir gayret göstermişlerdir.

Peygamber Efendimiz?in övdüğü komutan olma şerefine Fatih Sultan Mehmet Han, övdüğü ordu olma şerefine de Müslüman-Türk ordusu nail olmuştur. Bu yeryüzündeki şereflerin en büyüğüdür.

HZ. PEYGAMBER?İN HENDEK SAVAŞI?NDA VERDİĞİ MÜJDE!

Hendek savaşında Medine'nin savunulması için şehrin kenarına derin çukurlar açılmasına karar verilmişti. Cabir (r.a.)? in rivayetine göre, hendek kazılırken pek sert bir kayaya rastlanmıştı. Taşı kırmak için herkes bütün kuvvetini sarf etmiş, fakat hiç kimse onu kıramamıştı. Durum Peygamberimize bildirildi. Hz. Peygamber, karnına bir taş parçası sarılı olarak yerinden kalktı ve sivri balyozunu eline alarak hendeğe indi. Balyozu kayaya vurunca, o sert kaya kum gibi dağıldı. (Sahih-i Buhâri, c. 10, s. 213, Hadis No: 1588)

Peygamberimiz taşa ilk vuruşta Kayser(Bizans)in sarayını, ikincisinde Kisra (İran)?nın sarayını, üçüncüsünde de San'a (Yemen) nın saraylarını gördüğünü ve bu memleketlerin müslümanların eline geçeceğini müjdeledi.

Kur?an-ı Kerim'in Ahzab Suresi'nin 9-20. ayetleri arasında Hendek Savaşı'yla ilgili olaylar anlatılmaktadır. Ahzab Suresi'nin 12. ayetinde, ''Ve o zaman münafıklar ile kalbinde hastalık bulunanlar, meğer Allah ve Resûlü bize sadece kuru vaatte bulunmuş, diyorlardı'' buyrulmaktadır.

Peygamber Efendimiz hendekteki kayayı parçalarken Bizans, İran ve Yemen'in fethedileceğini müjdeleyince, Muaatib İbn-i Kuşeyr, ''Muhammed bize İran'ın ve Bizans'ın saraylarını vadediyor, onları alacağımızı söylüyor. Halbuki biz kendi şehrimizi bile savunacak durumda değiliz. Korkudan hendek kazıyoruz'' demişti. (Sahih-i Buhârî, c.10, s. 218, 1589 no'lu hadisin izahı)

İşte bu söz üzerine yukarıdaki ayet nazil olmuştur.

Bugün imtihan sırası bizlerdedir. Bir topluluğun sayıca az olması, elindeki imkânları kısıtlı olması, insanların değişik sebeplerle ilgi göstermemeleri, o topluluğun zafer kazanamayacağı anlamına gelmez. Zaferi veren Allah'tır. Yeter ki bizler Kâlû Belâ'dan beri verdiğimiz sözlere bağlılığımızı devam ettirelim. Bozguncuların, dedikodularına kulaklarımızı tıkayalım ve Hak bellediğimiz yolda tek başımıza da olsak, onurla yürümeye devam edelim. İnşallah hem imtihanı hem de zaferi kazananlardan oluruz.



İSTANBUL?UN FETHİNDE YAŞANANLARI SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTİYORUM.

Osmanlı padişahlarından ikinci Murad bir gün Büyük veli Hacı Bayram Veli hazretlerini ziyarete gitti. Yanında 4 yaşındaki oğlu Mehmet de vardı. Sultan ikinci Murad ile Hacı Bayram Veli sohbet ederlerken sultan, İstanbul'un fethi için büyük velinin dua etmesini istedi. İstanbul'u almak ve İslam nuruyla aydınlatmak istiyordu. Minarelerinde ezanların okunduğu bir İslam şehri? İkinci Murad'ın hayali buydu. Büyük veli sultana şöyle dedi:

- Allah sizin ve devletimizin ömrünü uzun etsin. Ama İstanbul'un alındığını ne sen göreceksin ne de ben. Ancak fethi şu çocukla şu adam görecek.

İşaret ettiği çocuk, ikinci Murad'ın oğlu Mehmed'di.

İşaret ettiği adam Akşemseddin idi.

İstanbul'u fethetme rüyasını, Peygamberimiz'in İstanbul'la ilgili hadisinden sonra birçok kişi görmüştü. Peygamberimiz'i Medine'de evinde misafir eden büyük sahabe Eyüp Sultan bile bu rüyanın peşine takılarak gelmişti İstanbul surlarının dibine kadar. Fakat fetih henüz kimseye nasip olmamıştı. Şehir hâlâ 'fatih'ini bekliyordu.

Her gece istanbul'un fetih rüyasını görüyordu sultan Mehmed de. Bu rüyanın gerçek olması için ne gerekiyorsa yapıyordu. Her şartı yerine getirmeye çalışıyordu. İnce ince planlar yapıyor, surları yıkmak için toplar döktürüyordu. Ancak işin başka bir yönü daha vardı. Göklerden bir yardım eli uzanmazsa? Manevi âlemde sultan Mehmed'in elinden tutulmazsa fetih zordu. İşte fethin manevi yönünü Akşemseddin temsil ediyordu. Akşemseddin, fetih gerçekleşinceye kadar başını secdeden kaldırmadı. Gece-gündüz dua etti. Fethi nasip etmesi için Allah'a yalvardı.

Bütün bu şartlar yerine getirildikten sonra kuşatma başladı. Ama İstanbul surları geçit vermiyordu. Fakat Akşemseddin, fethin mutlaka gerçekleşeceğini söylüyor ve bir günü işaret ediyordu. Fatih de sabırla o günün gelmesini bekliyordu. Ama iş epeyce uzamıştı. Fetih henüz gerçekleşmemişti? Asker sabırsızdı? ve o gün Akşemseddin'in işaret ettiği gündü.

Fetih gecikince sultan Mehmed, hocasının çadırına yöneldi. Çadıra geldiğinde, her tarafın sıkıca kapatılmış olduğunu gördü. İçeride Akşemseddin'den başka kimse yoktu. Kapısındaki nöbetçiye de tembih etmiştir büyük veli. İçeriye kimse alınmayacaktı. Sultan Mehmed merak etti. Hançerini çıkardı ve çadırdan içeriyi görebileceği bir delik açtı. Ve onu gördü. Hocası, büyük veli Akşemseddin'in başı toprakta, secdedeydi. Fethin gerçekleşmesi için Allah'a yakarıyordu. Fatih sessizce oradan uzaklaştı. Askerlerin yanına döndü.

Savaş meydanında askerler hücum halindeydi. Surlar aşılmak üzereydi. Ve nihayet o sabah İstanbul fethedildi. Fatih'in dehasıyla, Akşemşemseddin'in duasıyla.


Nitekim Hz. Peygamberin müjdesini verdiği Bizans İmparatorluğu'nun başşehri İstanbul, Fatih ve ordusu tarafından fethedilerek İslâm diyarı haline getirilmiştir.

İstanbul'un fethini, sadece bir şehrin zapt edilmesi olarak değerlendirmek doğru değildir.

İstanbul'un fethi, imanın küfre, adaletin zulme, ilmin cehalete, hoşgörünün kabalığa galip gelmesidir.

İstanbul'un fethiyle, Osmanlı Devleti bir cihan devleti olmuştur. Osmanlı medeniyetinin temelleri fetihle birlikte atılmıştır. Bu muhteşem medeniyetin ışıkları asırlarca dünyanın gözünü kamaştırmıştır.

Fethin 558. yıldönümünde, bütün aydınlarımızı ve hüsnüniyet sahibi vatandaşlarımızı fetih medeniyeti üzerinde düşünmeye ve günümüz Türkiye'si için dersler çıkarmaya çağırıyoruz. Böylece büyük fethi anmış ve anlamış oluruz.

Ne mutlu İstanbul'un fethinin sırrına erenlere...

HARUN KARA
Bu Yazı Toplam 6142 Defa Okunmuştur

ETİKETLER : Yazdır

      Yorumlar
    Yorumlar, editörlerimiz tarafından onaylandıktan sonra yayınlanır. Kanunlara aykırı, konuyla ilgisi olmayan, küfür içeren yorumlar onaylanmamaktadır.
    Henüz bir yorum yapılmamış

     Diğer Yazıları


    • HER GÜN YASİN OKU YASİN...
      21-07-2014 | 12 : 53 01
    • Dünyadaki İlk Buluşları; Türk Bilim Adamları Yapmıştır
      28-02-2011 | 12 : 11 03
    • 30 Ağustos ZAFER BAYRAMI ANLAM VE ÖNEMİ...
      26-08-2017 | 13 : 40 23
    • ÖĞRETMENİM , HAKKINI NASIL ÖDERİM !
      23-11-2018 | 17 : 05 03
    • Atatürke Atılan Çirkin İftiralar
      03-11-2010 | 09 : 35 00
    • Yılbaşı Kutlamalarının Tarihi Gerçeği
      28-12-2010 | 11 : 38 14
    • TÜRKLER'DE YILBAŞI KUTLAMALARI:
      27-12-2012 | 18 : 01 01
    • NAYLONLARIN-PLASTİKLERİN İNSAN SAĞLIĞINA ZARARLARI
      14-11-2011 | 09 : 24 49
    • TOPLUMDA TÜRK POLİSİNİN YERİ VE ÖNEMİ
      08-04-2013 | 10 : 25 27
    • ANNE-BABA SEVGİSİ
      07-05-2012 | 08 : 30 36
    • ATATÜRK OLMASAYDI!..
      06-02-2012 | 15 : 45 11
    • Kitapların Dili ve Hayatımızdaki Önemi
      06-12-2010 | 12 : 25 00
    Tüm Yazıları

     Köşe Yazarlarımız


    • doğan  yıldıztan
      doğan yıldıztan
      Bir Başka Avrupa!
    • UĞUR DEMİROĞLU
      UĞUR DEMİROĞLU
      HALKIN PARTİSİNDE YENİ YÖNETİM BELİRLENDİ…
    • Hasan Vehbi Ersoy
      Hasan Vehbi Ersoy
      DEİZM-TEİZM-ATEİZM-PANTEİZM’E BAKIŞ
    • Semih ÇOLAK
      Semih ÇOLAK
      SEÇMEN NE DEDİ?
    • Konuk Yazar
      Konuk Yazar
      Temiz enerji ve gelecek mücadelesi
    • Uğuralp CİVELEK
      Uğuralp CİVELEK
      “Bu bir suç duyurusudur”
    • Özkan Doğan
      Özkan Doğan
      YEREL RADYO VE REKLAM
    • Şenol AZMAN
      Şenol AZMAN
      “Aman doktor, yaman doktor. Derdime bir çare!” – 2-
    • Op. Dr. Erol GÜNEN
      Op. Dr. Erol GÜNEN
      Ortopedi ve Travmatolojide Rejeneratif Tıbbın Geleceği
    • Merve KIRAN
      Merve KIRAN
      KİLO KONTROLÜNDE KİLİT NOKTA: ARA ÖĞÜNLER
    • Özge CERRAH
      Özge CERRAH
      ÖĞRENECEK ÇOK ŞEY VAR...
    • İsmail DEMİREL
      İsmail DEMİREL
      SAĞLIKTA OLUMSUZ İŞLER
    • Harun KARA
      Harun KARA
      ÖĞRETMENİM , HAKKINI NASIL ÖDERİM !
    • Uzman Klinik Psikolog Erkan EZERÇE
      Uzman Klinik Psikolog Erkan EZERÇE
      SEVGİ ASLA YETMEZ!
    • Dilek Şen Karakaya
      Dilek Şen Karakaya
      KAYIP-YAS SÜRECİ
    • Hamdi Güner
      Hamdi Güner
      DÜNYASI İÇİN DÜRÜST OLARAK ÇALIŞAN MÜSLÜMAN AHİRETİNİ DE MAMUR EDER
    • Hüseyin Aksakal
      Hüseyin Aksakal
      HAVADAN SUDAN…
    • Elif Yapıcı
      Elif Yapıcı
      ECHO İLE NARCİSSUS’ UN ACI VEREN HİKÂYESİ
    • Durul Mert M.A Ed.
      Durul Mert M.A Ed.
      İNSANLARIN EN BÜYÜK ARZUSU MUTLULUK AMA NASIL MUTLU OLABİLİRİZ?
    • Kudret Yavuz Eren
      Kudret Yavuz Eren
      Çocuğunuz her şeyi unutuyor mu?

     Çok Okunan Köşe Yazıları


    • BUGÜN
    • BU HAFTA
    • BU AY

    » Henüz BUGÜN Yazı Görünmüyor
    • Op. Dr. Erol GÜNEN
      Ortopedi ve Travmatolojide Rejeneratif Tıbbın Geleceği
    • Op. Dr. Erol GÜNEN
      Ortopedide Robotik Cerrahiler: Geleceğin Tıbbına Açılan Kapı
    • Op. Dr. Erol GÜNEN
      Ortopedi ve Travmatolojide Rejeneratif Tıbbın Geleceği
    Değişim Medya  |  Haber |  Dergi  |  Radyo - 0 372 322 27 30
             

    © degisimmedya.com

     İletişim Bilgileri
     Künye
    İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın
    Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz.
    •   ASAYİŞ
    •   EĞİTİM
    •   GÜNCEL
    •   KÜLTÜR
    •   KULİS HABER
    •   SİNEMA
    •   TEKNOLOJİ
    •   TÜRKİYE
    •   DÜNYA
    •   FOTO GALERİ
    •   VİDEO GALERİ
    •   YAZARLARIMIZ
    •   GÜNÜN HABERLERİ
    •   Arşiv
    Tel : 0 372 322 27 30

    E-posta: info@degisimmedya.com