REFERANDUM ÖNCESİNDEN...
17 Nisan 2017 08:33:47
Yine okurla garip bir paradoksun içindeyiz. Ben bu yazıyı referandum öncesinden yazıyorum, okur bu yazıyı referandum sonrasında okuyacak.
Böyle özel günler hakkında çok yazmışımdır. Bu yazının yazıldığı şu anda ben sonucun ne olacağı konusunda bir tahminin ötesinde bir bilgiye sahip değilim. Bu tahmini oluşturan varsayımların hepsi kendi küçük dünyamın evrene açılan pencerelerinden görünenden fazlası değil. Seçim sonuçları büyük ihtimalle çok kişi açısından şaşırtıcı olacak.
Hiç değilse yarıya yakını hayal kırıklığı içinde bir ülke.
Bu öngörülebilir elbette... Ama siz zaten bu yazıyı okuduğunuz anda hangi yarının hayal kırıklığı yaşadığını biliyor olacaksınız...
Sonucu bilmeyen birinden(Bu satırların yazarından) bilen birine (bu satırların okuru)ilginç bir şey anlatabilmek pek kolay değil.
***
Yine de bazı şeyleri bugünden anlatma borcumuz var.
Bu referandum döneminde, kendi tutumumu sağa sola sapmadan, dosdoğru, her iki bloğun da yanlış anlamasına mahal vermeyecek şekilde net ortaya koydum. Bu benim tercihim. Elbette öbür tercih de diğerlerine ait ve eşit derecede ahlaki ve meşru.
Seçimden sonra kazanan blokta kalma ihtimali de var, kaybeden blokta kalma ihtimali de... "Kazandığı zaman şımarmayan, kaybettiği zaman yıkılmayan" olamıyorsak, demokrasinin sadece kendimiz için değil, toplumun geneli yararına olduğunu içselleştirememişiz demektir.
Desteklediğim blokilk kez bir yazımı okuyorsanız, arşive bakabilirsinizkazanırsa yaşamda değişecek bir şey olmaz. En azından kendi açımdan. Zira tercihimi kimseye bakarak oluşturmadım ve sadece ve sadece oylanan düzenlemenin içeriğine bakarak karar verdim diyebilirim.
Başkalarının nasıl karar verdiği ve seçimden sonra nasıl davranacağı kendi sorunudur. Umarım gerek olmaz ama ölçüyü kaçıranı eleştirmek gerekirse iğneyi kendine batır, çuvaldızı başkasına ilkesine uygun davranmayı doğru bulurum.
***
Yine de şimdiden eleştirmek gereken bir durum var.
Kampanya süresince, yerel kalemşörlerin büyük bölümünün ne Evet, ne Hayır yönünde yazı yazmamaya özen gösterdiğini gözlemledim. Kendi görüşünü dosdoğru, sağa sola sapmadan, orta sahada top çevirmeden yazan bir elin parmaklarını geçmiyor.
Referandumun ardından sonuçları değerlendirirken, kazanan tarafın başarılarını göklere çıkaran veya kaybeden tarafın başarısızlıklarının nedenlerini analiz eden yazılar yazarken o kadar çekingen davranacaklarını zannetmiyorum. Zira bu tutumu, risk almadan, "kazanana göre tutum belirleme" adı verilebilecek, menşeini kaybetme korkusunda bulan bir tür riya dışında nasıl değerlendirmek mümkündür bilemiyorum.
Bu yola sapan kalemşörler hakkında belki daha sonra da yazmak gereği ortaya çıkacaktır.
Keşke gerek olmasa...
***
Ama bakın, bahar gelmiş, havalar ısınmış, şimdi kuşların kanatlarındaki tüyleri, yeni açmış yapraklardaki damar yollarını, çiçeklerin taçyapraklarını sayma vakti. Çıkarabiliyorken yaşamın tadını sonuna kadar çıkarabileceğimiz bir mevsim seriliyor önümüzde...
Çekişmeler, tartışmalar arasında yeni sürülmüş toprak kokusunu, sabahleyin serin rüzgarın getirdiği deniz kokusunu içimize çekmeyi, erik ağaçlarının beyaz, şeftali ağaçlarının pembe çiçeklerinin doğaya verdiği selamı almayı unutmamakta yarar var.
Çünkü hayat devam ediyor...
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com