PAZARA KADAR...
14 Nisan 2017 09:00:02
Referandum sürecinin başında cevabını aramaya başladığımız sorulara cevap bulmak şöyle dursun, soruların sayısı daha da arttı. Pazar gününe kadar bu soruların üzerinde enine boyuna düşünmek istiyorum.
Mesela son kafama takılan "Dünyada ister başkanlık, ister parlamenter demokrasi, isterse meşrutiyetle yönetiliyor olsun; kuvvetler ayrılığı ilkesine bağlı olmayan bir demokrasi modeli var mı?" sorusu sonradan eklenen sorulardan...
Oda Tv davasında yargılanan meslektaşların serbest bırakılması sevindirici bir gelişme... Fakat aralarında yıllarca tutuklu kalanlar var. Bu ortamda akla gelen soru şu:
"Basın özgürlüğü tam olarak sağlanmadan gerçekten bir demokratik ortamın yaratılması mümkün müdür?"
Baştan akla gelmeyen ama sonradan sürekli kafa kurcalayan sorular arasında şu "Başkan yardımcıları hakkında ne görev kapsamı, ne de sayısıyla ilgili bir sınırlama olmadığına göre" diye başlayan mesele var.
Nasıl olacak da ister istemez iki partili bir parlamento yapısının oluştuğu bir ortamda, iktidardaki herhangi bir parti tarafından, sırf tabanının oyunu aparmak için, marjinal partilerin genel başkanlarının başkan yardımcısı yapılmayacağına nasıl inanalım? Bunu engellemenin bir yolu var mı?
***
Evet oyu verecek dostlar alınmasın... Siyasal tercihler sorgulanabilir, doğruluğu, yanlışlığı irdelenebilir. Fakat kimsenin siyasal tercihi konusunda sorgulanmasını doğru bulmam. O siyasal tercihin sorgulanması ile o tercihe sahip kişilerin kimliksel hallerinin sorgulanmasıveya eleştirilmesi ayrı bir konudur. Bu minval üzere kendi siyasal tercihlerimin fikir düzleminde eleştirilmesine bir şey demem ama onları taşıyan biri olarak kendimi sorgulamanın hedefine koyanlara izin vermiyorum.
Bunları sadece fikir düzleminde konuşuyoruz. Kimseyle alakası yok bu soruların. Katılan olur, katılmayan olur. Biz sormaya devam edelim:
Mesela, en başından beri bu Osmanlı dönemini Cumhuriyet döneminin önüne geçiren söylemlerin ve "Büyük sultan filanca han" hitaplarının ortaya çıkışı hayli rahatsız edici.
Sorulardan biri de bu: "Bunlar da nereden çıktı? Bu söylemlerin referandum sonrasıyla bir bağlantısı var mı?"
***
Bütçenin meclis denetimi dışına çıkmasının sonuçları konusunda da kafaya binbir türlü soru takılıyor. Birisi, bütçenin TBMM'de komisyon görüşmeleri yapılmadan meclise gelmesinde nasıl bir yarar bulunduğunu izah edebilir mi lütfen?
Soruların hepsi son dönemlerde akla gelen sorular değil... Bunca yetkinin verildiği kişinin totaliterizme kayma tehlikesi sürekli dile getiriliyor malum...
Yasama, yürütme yargı erklerinin birleşmesinden dem vuruluyor ama, aynı zamanda bürokrasinin de aynı şekilde belirlenmesi durumu da var. Yani olmaz ama, bir cumhurbaşkanı, ikinci dönemde seçime gideceğinde, rakip adayların kampanyaları üzerinde kolluk gücü baskısı kurabilir mi, kuramaz mı?
Yani demokrasi tüm toplumsal kesimlerin ortak, temel haklarının, yaşam ve ifade özgürlüğünün güvence alındığı, eşit saygınlıkta görüldüğü bir yaşam biçimi midir? Yoksa davul kimdeyse tokmak da ona mı aittir?
***
Bir de ufak, not niteliğinde bir soru...
Son mitingden sonra Zonguldak genelinin problemi olarak algıladığı ve hayat damarlarından biri kabul ettiği TTK'ya işçi alınıp alınmayacağı konusunda görüşünüz değişti mi?
Özellikle Enerji bakanının aynı mitingde yaptığı konuşmadan çıkan sonuç TTK'ya işçi alınmak şöyle dursun, rödevans işletmesi halinde parça parça satışı demek değil mi?
TTK'nın ortadan kalktığı bir ortamda, taşeron uygulamasının da yaygınlaşmasıyla, Mükellefiyet günlerini mumla aratan durumlar yaşanır mı yaşanmaz mı?
Pazar gününe kadar bu konular üstünde biraz daha düşünmeyi planlıyorum.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com