SOSYAL MEDYA SAVAŞLARI...
22 Subat 2017 09:08:23
Birkaç yıldır hayatımızda birçok şeyin yanı sıra, siyasetin de sosyal medya üzerinden dizayn edildiği dikkatinizi çekmiştir.
ÖSS sorularının çalınması esnasında, Gezi olayları sırasında, hükümete yönelik yolsuzluk iddiaları esnasında, Ergenekon soruşturması sürerken, darbe girişiminde, sonraki süreçlerde sosyal medya öylesine etkili oldu ki, eskiden belli bir konuda görüşünü açıklayan kişilere atfedilen "Bir bilen", "Duayen", "Bilge" ve benzeri sıfatların yerini "Sosyal Medya Duayeni", "Sosyal Medya Gurusu" gibi ifadeler almaya başladı.
Eskide ne kadar diretirseniz diretin, yeni dönemler kendi lisanını üretir. Sosyal devrimler bunu yapmıştır. Osmanlı devleti ve entelijansıyası kendi lisanını oluşturmuştur. Cumhuriyet kendi lisanını, çok partili demokrasi kendi lisanını vesaire...
Teknolojik gelişmeler de bu lisan oluşturma işinden geriye kalmazlar. Sinema, televizyon, radyo, kompakt diskler; telgraf, telefon, cep telefonu, internet hep kendi lisanını oluşturan teknolojik değişimlerdendir. Her dönemde, geleneksel iletişim yöntemleri ve yenilikçi iletişim yöntemleri arasında bir yarış yaşanmıştır. Bugünün yenilikçi iletişim yöntemi olan sosyal medyanın bu şekilde yükselişinin de benzeri bir sonuca yol açacağını beklemek doğru olur.
Bir kere bir teknolojik gelişme veya sosyal olay kendi lisanını oluşturduğunda, eskilerin lisanı üzerinden söylenen her şey sıkıcı ezberlere dönüşür. İkna ediciliği kaybolur. Kimi zaman bunlara karşılık bulmak bile yarar sağlamaz. Yeni teknolojik iletişim ortamlarında üretilen mesajlara, geleneksel ortamlarda cevap vermenin yararı olduğu da şüphe götürür. Zaten bu ortamlara hakim olunduğu algısı nedeniyle yeni ortam arıyor bu kişiler.
Bu anlamda, eşiğinde bulunduğumuz Referandum sürecinin en önemli mücadele sahasının köyler, evler, şehirler, mitingler değil, hatta televizyon bile değil, sosyal medya olacağını kabul etmek gerekiyor.
Çünkü bir kişiye meram anlatmaktan çok daha kısa sürede, bilgisayarlar, tabletler, cep telefonları üzerinden tüm dünyaya erişmek mümkün bu şekilde.
***
Bu hipotezi destekleyecek bir sürü olgu çevremizde uçuşuyor. Son dönemde İzmir Marşı'nın yaygın olarak söylenmeye başlaması bunun göstergelerinden biri mesela... Bu marşı bugünlerde Bilkent Senfoni Orkestrası'ndan, sokak şarkıcılarından, ünlü sanatçılar korosundan, ev hanımlarından, belediye bandolarından, öğrencilerden bol bol dinleyebilirsiniz.
Bazıları televizyon kanallarında da çıkıyor ama bunlar gerçekte televizyonlardan yayınlansın diye görüntülenmiyor. Öncelikle bu amaçla yapılmış olsalar ekranlarda biraz zor yer bulurlardı. Zaten bu durumda eski teknolojinin lisanıyla mesajlarını iletmeye yönelik yeni bir çabanın ürünü olacaklarından etki güçleri bu denli yaygın olmazdı.
Bu mesajlar, doğruca sosyal medya ortamında, gönüllü paylaşımlar yoluyla klonlanarak sağlıyorlar etkilerini. Bir yandan hiç söylenmeyen bir mesajı içerdiklerinden, bunlardan rahatsız olanları verecek cevap bulamayacakları kadar çaresiz bırakabiliyorlar. Öte yandan, aynı hissiyatı taşıyan başka sosyal grupları başka girişimlerde bulunmaya teşvik ediyorlar.
İzmir Marşı'nın yerini bu süreçte çeşitlemelerin almasını, bir ihtimal farklı hissiyattaki seçmenlerin karşıt girişimlerde bulunmasını bekleyin derim.
***
Sosyal medya savaşlarının diğer bir cephesi de, içeriği "En ilginç Evet-Hayır mesajı verme" şeklinde özetlenebilecek kısa videolarla oluşturuluyor. Bugünlerde video paylaşım siteleri adeta bu alanda yaşanan bir savaş alanı halinde... Savaş alanı deyince yanlış anlaşılmasın. Hepsi çok şık hareketler bunlar. Öylesine bir külliyat oluşturuyorlar ki, yeni bir şey yapanların daha yaratıcı olması gerekiyor.
Tarihin derinliklerinden özlü sözler çıkıyor, daha evvel yenilen hurmaları inkar edenler için güzel meyve sepetleri yapılıyor, günlük yaşam ve siyasetin tezatları muhataplarının yüzüne çalınıyor, bin bir türlü rezillik ve şirinlik yarışıyor.
Ayrıca, bu referandum sürecinde mizahın da tam gücüyle kullanıldığı dikkat çekiyor. Burada örnek verince alınan gücenen olur diye alıntılamayalım ama mizahı yabana atmamak gerektiğini de kabul edelim. Nikolay Bachtin mizahın otoriteler için son derece tehlikeli olabileceğine dikkat çeker. Anavatan döneminde Yıldırım Akbulut hükümetini büyük oranda fıkraların bitirdiğini unutmamak gerek. Üstelik mizahın sosyal medya versiyonu, daha da etkili sonuçlar elde edilme potansiyeli taşıyor.
Kimi zaman en yeni kuşak çatışmalarda bile konvansiyonel yöntemler kullanmak gerekebilir. Bu açıdan saha çalışmaları, televizyon, gazete gibi araçlar üzerinden propagandalar da yapılacaktır muhakkak.
Bir yandan geleneksel kitle iletişim araçları üzerinden propaganda yarışı sürüyor, öbür taraftan da bu şekilde.
Netice, sosyal medyanın gücünün, geleneksel iletişim yöntemlerini yenebilecek kadar büyüyüp büyümediğini de gösterecek.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com