Bazen akan kanı durdurmak için sargı bezi olmak, bazen de yarayı iyileştirmek için merhem olmak gerekir. Bedenden akan kan o kadar büyüktü ki, sargı olup kanı durdurmaya, yaraya merhem olup onu iyileştirmeye gücümüz yetmese de sefere çıktık
Bazen akan kanı durdurmak için sargı bezi olmak, bazen de yarayı iyileştirmek için merhem olmak gerekir. Bedenden akan kan o kadar büyüktü ki, sargı olup kanı durdurmaya, yaraya merhem olup onu iyileştirmeye gücümüz yetmese de sefere çıktık. “Neticeyi Rabbimize havale etmek en güzeli olsa” diyerek çıktık yollara. Sefer bizden yardım Rabbimden olacak umuduyla dostlarımızın acısını biraz olsun hafifletmek, ihtiyaçlarının giderilmesine katkı sağlamak için 18 mesai arkadaşımla bismillah deyip düştük yollara. Düzce’den Ankara otoyoluna bağlandığımızda gördük ki yola çıkan birçok yol arkadaşımız vardı. Kimi insani yardım, kimi konteyner ev, kimisi de elindeki iş makinalarını yükleyip düşmüş yollara. Efendimiz(sav)’in Haceru’l-Esved’i yerine yerleştirirken hırkasını yere serip Kureyş’in ileri gelenlerini taşı kaldırmak için çağırdığı gibi, devletin çağrısını duyan, bölgedeki çığlığı işiten, hülasa derde derman, sadra şifa olmak isteyen her vatan evladı bir şekilde düşmüş yollara.
Vicdanı ve birazcık merhamet duygusu olan herkes siyasi kimliğe, bölgesel farklılıklara bakmadan, ülke ayrımı yapmadan 11 ilimizi ve 15 milyona yakın insanımızı etkileyen deprem için üzüldü.
Bahçe ilçemizi geçip tünelden çıkarak viyadüklere geldiğinizde depremin ilk etkilerini tamir edilmiş otoyoldan anlıyorsunuz. İlk karşınıza çıkan Nurdağı ilçemizin yerle bir olmuş binalarını, ıssızlığa bürünmüş sokaklarını, virane olmuş iş yerlerini, sokak aralarında ne aradığını bilmeden dolaşan sokak hayvanlarını veya kaderine terk edilmiş üç beş evcil hayvanı görünce depremin ne anlama geldiğini daha iyi anlıyorsunuz. Ateş sadece düştüğü yeri değil bütün ülkeyi yakmıştı bu defa. Allah’tan gelene razı olup tevekkül eden, sıkıntılara sabreden, devletine ve milletine teşekkür eden bölge halkını görünce rahat bir nefes alıp koyuluyorsunuz işinize.
İslahiye ilçemize girişinden itibaren acıları dindirmeye, ihtiyaçları gidermeye çalışan gönül erlerini gördükçe ümit var olup “bu felaketin de üstesinden geleceğiz Rabbimin izniyle” diyerek hayata umutla bakmaya çalışıyorsunuz. Olanlardan ibret alıp önce tedbiri bizim alıp sonra takdiri Allah’a bırakmanın müslümana yakıştığını bir kez daha anlıyoruz.
Binaların altında kalan arabaların, yıkılan evlerin duvarında sallanan perdelerin, gardırobunda asılı kalmış kıyafetlerin, insan için ne ifade etmesi gerektiğini biraz daha farklı anlıyorsunuz. Bir gün önce insanların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışanların yardıma muhtaç olması, aşevleri için gıda verirken aşevinden çorba almaya çalışması, hayatın pamuk ipliğine bağlı olduğunu bir kez daha bize öğretmiş oluyor. Sallanan binada geçen bir dakikanın bir ömre bedel olduğunu o anı yaşayanlardan dinlediğinizde anlıyorsunuz. Kimileri malını, kimileri hatıralarını, kimileri sevdiklerini enkazların altına bırakmış ama umudunu kesmeden hayata tutunmaya çalışıyorlar.
Islahiye sokaklarında dolaşırken Müftülük hizmet binasını arıyorum. Şehitkamil’de çalıştığım yıllarda bir kaç kez ziyaret etmiştim. Sokakta yürüyen bir vatandaşımıza selam verip hal hatır soruyorum;
- “Müftülük nerde?” dediğimde; “Müftülük mü kaldı abi, yerle bir oldu.” diye cevap veriyor. “Yine de görmek istiyorum” deyince,
-“Ben de o tarafa gidiyorum, götüreyim seni” diye cevap veriyor. Yıkılmış bina enkazlarının arasında yürürken soruyorum yol arkadaşıma:
-”Buralı mısın?”
-”Evet, ama Bursa’da çalışıyorum, eşim ve iki çocuğum burada oturuyor, evimiz yıkıldı çadırda kalıyoruz” deyince yüreğim burkuluyor. Muhabbet ilerleyince “Sen kimsin?” diye soruyor. Müftü olduğumu yardım için geldiğimizi söyleyince duraklıyor ve titrek ve ağlamalı sesiyle konuşmaya devam ediyor.
- “Hocam bana akıl ver, çadırdayız hanım işine git çocuklar aç kalmasın diyerek Bursa’ya dönmemi istiyor; iki küçük yavruyu, yalnız bir kadını Islahiye’de, çadırda bırakıp gitmem ne kadar doğru olur? Onlar burada perişanken ben nasıl çalışabilirim?”
“Maaşım çok iyi” deyip hamdedince - merak bu ya - soruyorum maaşının miktarını. “Mesaiye kalırsam yedi bin lira” deyince bir kez daha üzülüyorum. Beni tamamen yıkılmış bir binanın enkazına getiriyor ve enkazın içinde, yarısı enkaz altında kalmış .... Müftülüğü ifadesini okuduğum tabeladan anlıyorum ki hedefe gelmişiz. Acılarını dinlediğim yol arkadaşımın avucuna, bana emanet edilen bir miktar parayı sıkıştırıp vedalaşıyorum. Namaz kıldığım mescid, çay içip sohbet ettiğim müftülük makamı artık bir enkaza dönüşmüş ve bu enkaz beş insana mezar olmuştu.
Gecenin ilerleyen vaktinde çadırımızın önünde ısınmak için yaktığımız ateşe doğru iki kişi yaklaşıyor. Isınmaları için davet edince kadının kucağında bir battaniye dikkatimi çekiyor. Çadırlarına götürdüğünü düşünüyorum bir an için. Sandalyeye oturup battaniyeye sıkıca sarılınca dikkatimi çekiyor. Benim dikkat ettiğimi anlayınca:
- “Bebeğim” diyor “altı aylık.” Vakit gecenin onbiri, ısı eksi üç derece, gel de üzülme. Bir bardak çay içip arkasından çadırlarına gitmek için izin istiyorlar eşiyle. Isınmaları için ellerine verdiğimiz bir tüp, avuçlarına sıkıştırdığım bir miktar para ne kadar dertlerine derman oldu bilemem ama aklıma 5 yaşındaki kızım Meryem Betül geldi. Ben ve Meryemim... Saat gecenin 11’i, sıcaklık eksi beş derece, gökyüzünde parlayan yıldızlar ve gecenin karanlığını aydınlatmaya çalışan hilal. Meryem...
- “Üşüyorum baba” dedikçe çaresizliğin verdiği acıyla kıvranan ben. Empati yaptım kendi kendime. Kucaklarında altı aylık bebeğiyle çadırlarına uğurladığım üç misafirlerimizin arkasından yanaklarımı ıslatan bir kaç damla gözyaşı.
Bu benzer nice öykülere şahit oldular o anı yaşayanlar. Sahada çalışan insanımızın gayretini, devletimizin gücünü ve hayır sahiplerinin azmini görünce ümitlerim yeşerdi. Ve inandım ki her zorluktan sonra bir kolaylık vaat ediyor Rabbimiz.. Vefat eden kardeşlerimizin Efendimizin hadisi gereği şehit olduklarına olan inancıyla; inşallah bu millet, devletiyle birlikte bu yaraları en kısa zamanda sararak, yıkılan binaları yeniden imar ederek hayata daha güçlü tutunmasını bilecektir.
Rabbim bir daha bu millete böylesi acılar yaşatmasın..
Sabri KÜTÜKÇÜ
Kdz. Ereğli Müftüsü
Haber : Değişim Haber Merkezi
Kıymetli hocama bu duygu dolu yazısından dolayı teşekkür ediyorum. Bizler diyanet camiası olarak Sayın Müftümüzün önderliğinde hemen organize olduk ve bölgedeki yaranın sarılması ve sıkıntıların giderilmesi için maddi ve manevi çaba içine girdik. Bu güzel organizeyi sağlayan ve Ereğlimize hizmet konusunda herzaman elini taşın altına ilk koyan ve bizlere örnek olan İlçe Müftümüzden Allah razı olsun.
- s.
- 1