BAŞKAN POSBIYIK'TAN ÇARPICI AÇIKLAMALAR
Önceki Dönem Karadeniz Ereğli Belediye Başkanı Halil Posbıyık, Değişim Radyo'da canlı yayın konuğu oldu.
Değişim Gazetesi köşe yazarı Şenol Azman ve Medya 67 Gazetesi İmtiyaz Sahibi Mehmet Öztürk'ün hazırlayıp sunduğu Diyalog programı başladı. Posbıyık, yerel gündeme ilişkin çarpıcı açıklamalar yaptı.
Posbıyık çocukluk yıllarından bugünlere nasıl geldiğini de anlattı.
Karadeniz Ereğli'de doğdum. Yukarıbeyçayırında büyüdüm. Çocukluğum Yukarıbeyçayırında geçti. Yukarıbeyçayırında futbol sahasında eskiden at yarışları, güreşler yapılırdı. Tabi ki o bölgeler çok bakir alanlardı. Birkaç tane ev vardı, onlardan bir tanesi de bizim evimizdi. Biz de meşhur Beypınarı vardı. Beyçayırı ve Beypınarı çok enteresan. Çocukluğumda ağır ağır işe girmeye başladık. Arkadaşlarla topladığımız erikleri at yarışlarında, güreşlerde satarak para kazanıyorduk. Beypınarı'ndan brikle su alırdık, taslarla seyire gelenlere satardık. Sebzeci Kadir Posbıyık'ın oğluyum. Rahmetli anne ve babam, pazaryerinde sebzeci dükkânları vardı. Beni iyi bir evlat, vatandaş olarak kıt, kanaat yetiştirebilmek için ellerinden gelen gayreti gösterdiler. İmkânları çok dardı, çok zor şartlarda yaşamasına rağmen diğer kardeşlerimizle bizi okumamız için daima fedakârlıkta bulunurlardı. Kendileri yemez, bize yedirirlerdi. Bizim önümüzü açmaya çalışırlardı, o yüzden rahmetli babamın bizi en iyi bir şekilde okutmak gibi bir duygusu, düşüncesi vardı. Bende Ortaokula giderken pazaryerinde anne ve babama dükkânlarına yardımcı olurdum. Bana bir el arabası yaptılar. Sesim gür olduğundan fasulye, domates, biber gibi sebzeleri bağıra bağıra onları satardım. Yüksek sesimle çok müşteri çekerdim, pazaryerindekiler kızardı bana. Bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum; "O zamanlar dükkânımız kasaplarla yan yanaydı. Baki kasap onun dükkânı vardı yanında Onbaşı İsmail'in dükkânı vardı. Onbaşı İsmail, beni çok beğenirdi, para kazanma stilimi, bağırarak sebze satmamı. Bir rahmetli babama; Kadir abi sen bu çocuğu okuldan al, buna pazaryerinde bir tezgâh kuralım, bu çocukta iş var, iyi para kazanır dedi. Babam sessiz, sakin bir insandı. Her zamanki haliyle hiç sesini çıkarmadı, o günden itibaren bana pazaryerini yasakladı. Akşam eve gittiğimizde; oğlum bundan sonra pazaryerine gelemeyeceksin, derslerine ağırlık vereceksin, ben ceketimi satacağım, seni okutturacağım dedi ve o günden itibaren bize pazaryeri yasak edildi. Ve tahsilimizi bitirdik, 1971 yılında okuldan mezun olduk ancak 68'li yıllarda rahmetli Ahmet Dündar Zonguldak Milletvekiliydi. Tatillerde onun yanına giderek CHP için çalışmalar yapıyorduk. Şafak gazetesi diye bir gazetesi vardı, 'Çocuk Gözüyle' diye bir bölüm vardı, Siyasi yazılar yazıyor, İstanbul'dan gönderiyordum yazılarımı. 68'li yıllarda CHP için çalışmalara başladık. Aynı zamanda üniversitede okurken de birçok cemiyetsel çalışmalarım olmuştur. Bölgenin görevini üstlenmiştim. Türkiye'de ilk defa Ereğli'de açık havada bir mitingini ben yapmıştım. Benim liderliğimde yapılmıştı daha doğrusu, o zamanlardan hatırlayanlar olacaktır. Şu anki İnönü Parkında Açıkhava sineması vardı, o Açıkhava sinemasında yapmıştık. Eylemsel olaylara giren bir yapım vardı. Yerinde duramayan ve cemiyetsel olayları ön planda tutmaya çalışan bir yapıyla hareket ediyordum. Üniversite yıllarında da aynı şekilde CHP çalışmaları da aynı şekilde. daha sonra 1971 yılında Üniversiteden mezun olduktan sonra, o zamanlar mühendis bulmak zor, ben de İnşaat Mühendisiydim. Belediyede mühendis yoktu. O zamanlar rahmetli Dündar Güçeri de o zamanlar belediye başkanıydı. Okuldan mezun olup geldiğimde beni davet etti ve bana Fen İşleri Müdürlüğünü teklif etti. 1971 yılında Karadeniz Ereğli Belediye'sinin Fen İşleri Müdürlüğü, o zamanlar İmar İskan Bakanlığından atama yapılırdı. Belediye başkanı kendisi alamazdı. Yazışmalar yapılırdı, devletim memuru gibi atama yapılırdı. Fen işleri Müdürlüğüne başladım. Bir buçuk sene Fen İşleri müdürlüğü yaptım bu arada siyasetle uğraşmaya başladım. Rahmetli Birol Karadeniz Oğuz kardeşimiz, Allah rahmet eylesin. Bayram Gürkan gibi arkadaşlarla beraber onların peşinde, onlar önde biz onların çırağıydık, onlar önderimizdi. CHP için çalışmalara başladık. O ara dönemde CHP'de Gençlik Kolu başkanlığı da yaptığım için, sonra askerliğim geldiği için Fen İşleri müdürlüğünden ayrıldım ve yedek subaylığa gittim. Askerlikten sonra 1974 yılında Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları'nda iş başı yaptım. 1970 yılında son sınıftayken mühendislik stajına başlamamız gerekiyordu, onun için de kuralar çekildi ve Samsun 71. Bölge stajyer olarak atandım, Samsun'a gittim. Bir vesile ile Neriman hanımla tanıştık tabi ki dünyam değişti ve sık sık buluşmalar başladı Kütahya'da Öğretmen Okulunu yeni bitirmişti ve gelmişti o vesile ile tanıştık. Anne babasının yanına gelmişti Samsun'a. Neriman hanımın annesi Bayburt'lu, babası da Samsun'ludur. Dolayısıyla inanılmaz bir ilişki gerçekleşti. Biz o günün uyanıklığından 45 gün staj süresi doldu ama ben Samsun'dan ayrılamıyorum. Rahmetli babama yazıyorum, baba burada beni çok sevdiler mühendisler bana biraz daha stajına devam et dediler bana biraz para gönder şeklinde..O serüven devam etti 1971 yılına kadar. O döneme kadar Samsun'a gelip, gittik, büyük bir sevgi olayı başladı aramızda ve rahmetli babam ağır bir hastalığa yakalandı. Beni çok severdi okuduğum için. Bu nişanı ben ölmeden yapın dedi. O ağır olduğu dönemde nişan yaptık ve askere gittiğim zaman da nikâhlandık, 1972 yılının sonlarında düğünümüzü yaptık, Karadeniz Ereğli'ye geldik, yerleştik.
Ereğli Demir ve Çelik Fabrikalarında çalıştım ama amacım o yıllarda Belediye Meclisine girmekti hedefim oydu, çok iyi bir pozisyonum vardı, İnşaat mühendisiydim, Belediye Fen İşleri Müdürlüğü yapmıştım, sosyal hayatta hep vardım zaten, çok ön plandaydım, herkes bizi severdi ama nedense CHP'den üyesi olmama rağmen bana bir türlü imkân verilmedi. Şimdi yeni politikacılar çok kızıyorlar, falanca hep belediye başkanı oluyor, milletvekili oluyor aksi hareketlerde bulunuyorlar. Biz neler çektik, uzun müddet bizi 1.,2. Sırada belediye meclis üyesi olur diye Allah uzun ömür versin Cöbekoğlu abimiz Delihakkı'da Birol Karadeniz falan bir pazarlığa giderlerdi bir bakardık sıranın en sonunda yedeğe gitmişiz falan. Belediye meclis üyesi olmadık. Maalesef 1980 yılına kadar beni CHP'de hiçbir ortada değerlendirmediler.
"CHP'DEN TEKLİF GELMEDİ"
1980 yılında ihtilal olduğunda üyeliklerimiz düştü. Ben CHP'den istifa etmedim, ayrılmadım. CHP'den üyeliklerimiz düştü ve ben nötr kaldım ve hiç partiye kayıtlı falan değilim. O günden itibaren kendi kendime söz verdim, çok mağdur edilmişiz, CHP'den hiçbir yere getirememiştim çok başarılı olmama rağmen, halkın beni çok sevmesine rağmen belediye meclis üyesi çünkü potansiyel tehlike olarak bakıyorlardı bana. Hareketliydim, vatandaşın kanına giriyordum, vatandaşa sevgi bağlarım çok yüksekti. Dolayısıyla 12 Eylülden, üyeliğimiz düştükten CHP'den ayrıldıktan, bağımsız kaldıktan sonra hiçbir partiye girmeyeceğim, politika yapmayacağım diye kendi kendime söz verdim. İlerleyen zamanlarda Otobüsçüler Deneği'nin Karadeniz Ereğli'de ilk defa açılışını gerçekleştirdim, kurucu başkanı aynı zamanda Türk Eğitim Dernekleri'nin ikinci kez kuruculuğunu yaptım, Demir Çelikle ilişkiler kurduk yeni binaların yapılmasında büyük emeğim oldu arkadaşlarımızla birlikte önderliğini yaptık. Çok değerli arkadaşlarımız vardı Oktay Demiroğlu, Orhan Oğuz gibi, bizimle beraber hareket eden arkadaşlarımızla birlikte Anadolu Lisesi hizasındaki ikinci büyük binaları yaptık. Gayet mutluydum, sosyal hayatta vardım. Birçok partilerden bana teklif geliyordu ama bir tek CHP'den teklif gelmiyordu, o da enteresan bir konudur. Yine 1989 yıllarındayken bir gün beni o günlerde Anavatan Partisi İlçe Başkanı olan Fevzi Yılmaz ve Yönetim Kurulu beni ziyarete geldiler. Sizi Turgut Özal Ankara'da bekliyor dediler. Elim, ayağım titremeye başladı, Turgut Özal'ı sadece gazetelerde falan görüyoruz. Şaşırdım, Turgut Özal bizi niye çağırıyor diye. Yönetim Kurulu ile birlikte Ankara'ya gittik. Turgut Özal bizi odaya aldı, bizle sohbete başladı. Ereğli'yi çok iyi biliyordu çünkü Yönetim Kurulu Üyeliği yapmıştı Ereğli Demir ve Çelik Fabrikalarında. Konuşma üslubu müthiş bir insandı, karşısında konuşmak bile mümkün değil. Bana Karadeniz Ereğli Belediye Başkanlığını teklif etti. Demir Çelik Fabrikalarından dolayı Ereğli'yi çok önemsiyorum, senin Ereğli'den Belediye Başkanı olmanı, efendim ben CHP'liyim, gerçi şu anda bağımsızım hiçbir partiye üye değilim ama aile tarzım CHP'li, sosyal demokrat bir yapım var...Karadeniz Ereğli'de o günlerde en büyük sıkıntı su sıkıntısıydı, kaynak sularından Karadeniz Ereğli suyunu alıyordu. Biz Demir Çelik'te çalıştığımız için annem, babam da bize hafta sonu yıkanmaya gelirlerdi veya çamaşırlarını yıkatmaya gelirlerdi. Çabuk unutuyor insanlarımız birçok şeyleri. Karadeniz Ereğli'de su yoktu, Karadeniz Ereğli'yi suya boğacam dedi, kabul etmemdim, hayır dedim. Karadeniz Ereğli'yi paraya boğacam dedi, kabul etmedik, en son dedi ki sen bu teklifimi kabul edersen Karadeniz Ereğli'yi iyi yapacağım deyince benim kanım dondu o yıllarda gençler arasında il olma hedefiydi bir olma hedefiydi bizim aşkımız oydu, il yapacağım deyince teslim olduk ve 45 dakika sonra peki efendim dedik. Ereğli'ye mesaj gönderildi. Kalemli, İçişleri bakanıydı o yıllarda oradaki mitinglerde sürekli olarak Kalemli Karadeniz Ereğli'nin Halil Posbıyık kazandığı taktirde İl olacağını söyledi. İşte Ereğli'nin kırılma noktası o noktadır bana göre, 1989. Acemilikler yaptık, seçimi o yıllarda alıyorduk. 600 oyla seçimi kaybettik. Siyasi hatalar yaptık. Danışmanımız falan yoktu ve Karadeniz Ereğli'nin kırılma noktası 1989'dur. İl olsaydı o yıllarda ki Bartın falan o yıllarda il oldu, sürekli olarak İl yapılıyordu ve maalesef kazanamadık.
HÜKÜMET KONAĞI YIKIMI-EREĞLİ'Yİ 100 BİN NÜFUSUN ÜZERİNE TAŞIMAK
Karadeniz Ereğli'nin nüfusu 100 bini geçti, oldu. Bir meyvesini aldık benim dönemimde. Ben sekiz tane köyü yalvar, yakar oralara referandumla Karadeniz Ereğli Belediyesi'ne geçirdim. Nüfusu artırmak için, 100 bini geçmek için. Çünkü bir kentin nüfusu 100 bini geçtiği zaman Bakanlar Kurulu kararıyla kararlar alınıyor, birçok hükümlülükler devletin ilgili birimlerine, bakanlıklarına aktarılıyor. 100 bine çıkmakla ne yaptık; Bakanlar Kurulu karar aldı Devlet Su İşlerine talimat verdi benim dönemimde, Kızılcapınar'dan su getirilmesine karar verildi. Süleymanbeylerde 17,5 trilyon lira artıma tesislerinin ihalesi yapıldı. Ereğli'deki bütün depoların yerleri tespit edildi. 8 köyden çok şey bekliyorduk, 8 köyle birlikte kendimi yaktım, 100 bine çıkardık ve bütün 33 trilyonluk bir ihale yapıldı Ereğli'de benim dönemimde. Kızılcapınar'dan Ereğli'ye suyun getirilmesi, arıtma tesislerinden geçecek, Erdemir'e de biz vereceğiz. O noktaya gelmesi de başlı başına bir olaydır. O noktaya gelmesi için Demir Çelik buraya parasını vermiş barajın, barajdan su vermezler, Anavatan Partisi döneminde çok etkindim, Yönetim Kurulundan baskı yaparak Mesut Yılmaz'a o kararları değiştirdik, 29 trilyon borcu karşılıksız affettirdik öyle bu kararları çıkarttık da bu aşamalara gelmesini sağladık Devlet Su İşleri ile devletin arasında ve belediyenin arasında bir anlaşma imzalattırdık yüzde sıfır faizle 30 yılda ödenmek üzere 33 trilyon liraya ihalesini yaptık. Susuzluk deyince pek algılanmaz belki ama son derece önemlidir Karadeniz Ereğli'de insanlar perişan vaziyetteydi, araba yıkamak falan yasaktı, halı falan dışarıda yıkayamazdın. Ben de belediye başkanı olduğumda inanmamışlardı benim geldiğimde suyu getirebileceğime. Suyu getirdiğim için de çok büyük bir özellikle bayan vatandaşlar bana büyük bir ilgi, yakınlık gösterdiler, sürekli olarak beni desteklediler. 89'da seçimi kaybettim ama hemen ertesi gün çalışmaya başladım. Kesinlikle çalışmalara hiç ara vermedim. Ve 5 sene boyunca sürekli olarak çalıştım, 1994 yılında çok az bir oy farkıyla abimizden Sn. Cöbekoğlu'ndan seçimi aldık, Anavatan Partisine geçti ve ilk belediye başkanlığımız da 1994 yılındadır.
Ben Anavatan Partisinden aday oldum CHP'den istifa edip de Anavatan Partisine geçmedim. 80'li yıllarda üyeliğim düşmüştü. Herkes gibi ben de partisiz olmuştum. Hiç partiye kaydolmadım. Ereğli'yi İl yapacağız vaadiyle 89 yılında Anavatan Partisine kaydoldum ve belediye başkanı adaylığına girdim.
40YILDA NEDEN 2 LİDER ?
Seçim zamanına iki ay kala ben adayım diye ortaya çıkarsanız isminizi falan kimse tanımaz. Bir defa tanınılırlığınızın olması lazım, halk tarafından bu adam çalışkan, becerikli, şunu, bunu sosyal hayatta yapmış, Atatürkçü Düşünce Derneği, dernek kurmuş, TED Kolejinde öğrencileri almış, bir varlığımızı tespit etmeniz lazım, bir de tanınılırlığınızın olması lazım. Yani bizde şöyle bir var ben gençlere sesleniyorum; onların gelişmesini, ilerlemesini istiyorum, yürekli olmak lazım her şeyden önce. Dedikoduyla, birilerinin arkasından laf atmakla, birilerinin arkasına dolanmakla hiçbir zaman politikada başarılı olunmaz. Yürekli adam olması lazım. Karadeniz Ereğli'de ben maalesef yürekli fazla politikacı adam olduğunu görmüyorum. Kaybedebilirisiniz. Seçime girdiğinizde kazanacaksınız diye birşey yok. Halil Posbıyık da 1989'da girmiş ve kaybetmiş. Çok ehven, güzel şartlar olmasına rağmen bir iktidardaki parti adaylığını koymasına rağmen kaybetmiş ama Halil Posbıyık yılmamış yani kaybetmeyi göze alacaksınız, yürekli olacaksınız, ben bu yola başımı koydum diyeceksiniz, bir kaybedersiniz, iki kaybedersiniz, 3.'de kazanırsınız. Ama şimdiki anlayış girer girmez hiçbir çalışma yapmadan, tanınırlığınız olmadan, pat diye bir yerden netice almak gibi beklenti içerisinde olmak yanlış oluyor diye düşünüyorum.
"ÖZ ELEŞTİRİ YAPTI"
Çalışma azmi bakımından bir farenin yapabileceği en doğru işleri yapmaya çalıştım.Ama bu memlekette şöyle yanlış bir algı var; o memleketin geleceği için doğru hareketleri yaptığınız zaman, her doğruyu her yerde söylerseniz doğru olmuyor onu gördüm. Şimdi öz eleştiri yapıyorum.
Her doğru, her yerde söylenmez lafının çok önemli bir söz olduğunu görüyorum. Bu konulara çok girmek istemiyorum, hiç kimseye hiçbir ifade kullanmak istemiyorum. Bir memlekette söz sahibi insanlar olur. Memlekette konuşan, eden var mı? Bir Belediye Başkanı demek kentin babası demektir. Beşiğinden tabutuna kadar her şeyiyle halkın ilgilenmek mecburiyetinde olan bir belediye başkanı vardır. Dolayısıyla bölgesinde bulunan müesseselerde de bir yanlışlıklar oluyorsa onları çözmek değil, seslendirmesi lazım, gündeme getirmesi lazım. Devlet hastanesinde veya adamlar haksız yere atılıyorsa, problem varsa şehremeni belediye başkanı bunu sesli olarak gündeme getirmesi lazım. Ama belediye başkanı oranın başhekimi falan değil o atılan adamları geri aldıracak gibi bir iddiam asla olamaz, haddim bile değil. Veya Demir Çelik'te yüzde 35'ini insanların gözlerinin içine bakarak kırpıyorlarsa, kesiyorlarsa belediye başkanının bunu gündeme getirmesinden doğal bir şey olamaz. Ama bizim bunu gündeme getirmemiz kavgacı yaptı bizi. Ben eşimin, çocuğumun, torunumun herhangi bir şeyiyle uğraşmıyorum. Ereğli'de Demir Çelik fabrikalarında çalışan insanların maaşına, cebine el atan, kimlerin attığını herkes biliyor Ereğli'de ama nedense son zamanlarda Ereğli'de hiç kimse bir şey konuşamıyor. Herkes korku imparatorluğunu sarmış bir şekilde. Zaten genelde böyledir. İktidar partisi ile belediye partisi aynı olduğu zaman memlekette tehlike başlamıştır, özgürlük yoktur, korku vardır, korku imparatorluğu vardır. Gazetecilerde konuşamıyor, bir, iki tane varsa var aralarında. Gazetecilerin konuştuğu çift mi reklam alıyorsun, tek mi reklam alıyorsun benim gördüğüm bu aralarındaki tek fark bu. Ben bugün de belediye başkanı olmuş olsam bunları gündeme getirirdim, ama olmadı.
Haberin Videoları:
1.Bölüm :
2.Bölüm:
3. Bölüm:
4.Bölüm:
ı.
Haber : Değişim Haber Merkezi
KASKETLİ PLAYBOY TENEKECİDEN DEDEYE GÖNDERDİĞİN BİLGİLER Bİ İŞİNE YARAMAZ..PLAYBOYLUĞUDA AĞZINA YÜZÜNE BULAŞTIRIYOSUN ZATEN..DEDE BUNA GÜVENME SEN..GERÇİ DEDENİN KENDİNE FAYDASI YOK..3 VERİRLERSE ÖPÜP BAŞINA KOYACAK m
- s.
- 1
Çok Okunanlar
» Henüz BUGÜN Haber Görünmüyor