Büyük kavga… Çok sayıda ekip sevk edildi…
  Ağaçtan düştü…
  Feci kazada 2 kişi öldü!
  Başkan Ünlüer ve Yönetimi de katıldı
  İşçi servisine çarptı!
  Kontrolden çıkınca!.....
  FRENİ PATLAYINCA!.......
  Feci kaza…
  Refüje çıktı!....
  Talihsiz genç ölü bulundu
16 Aralık 2025 Salı
Değişim Medya  |  Haber |  Dergi  |  Radyo - 0 372 322 27 30
logo
  •  
    •  » GÜNCEL
    •  » KÜLTÜR
    •  » SİVİL TOPLUM
    •  » KULİS HABER
    •  » YEMEK
    •  » DİN VE MEZHEPLER
    •  » EREĞLİ TARİHİ
    •  » FOTO GALERİ
    •  » VİDEO GALERİ
    •  » YAZARLARIMIZ
    •  » RÖPORTAJ
    •  » SİNEMA
    •  » TEKNOLOJİ
    •  » DİYALOG
  • SİYASET
  • AKÇAKOCA
  • EKONOMİ
  • GÜNDEM
  • ASAYİŞ
  • YAŞAM
  • SAĞLIK
  • MEDYA
  • SPOR
  • EĞİTİM
BERNA OLGAÇ İLE SÖYLEŞİ "DUMAN" ALTI ŞİİRLER

BERNA OLGAÇ İLE SÖYLEŞİ "DUMAN" ALTI ŞİİRLER
07 Nisan 2014 18:02:22

Yazar :

  • Whatsapp ta Paylaş

Üç yıl sonra Berna Olgaç'ın Duman adlı şiir kitabı Mühür Kitaplığı'ndan okura ulaştı. Çok farklı bir şiiri olan Olgaç, kendi içine kapanık, şiiri gerçekten dert edinmiş bir şair. Sessiz ve sakin sularda yüzüyor. Samimiyeti hiç elden düşürmediği bir gerçek. Kendisiyle Duman'a ait ne varsa konuştuk. Dileriz ki sizlerin de ilgisini çeksin bu konuşmalarımız.

 
Emre POLAT:
 "Ah! kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya" der ya Gülten Akın Umarım yalnızlık duygusunu sadece şiirinde anarsın... "YAZAMADIKLARIM YAŞADIKLARIMA YAZILANDI..." SEVGİMLE... diye yazmıştınız benim için Hiç ve Her Şey adlı şiir kitabınıza Berna Hanım. "Ateş olmayan yerden duman çıkmaz." derler ya o kadar haklılar ki bu sözü kullananlar Duman adlı yeni şiir kitabınızı okuyunca bunu bir kez daha anladım. Şöyle bir baktığımda şiir kitaplarınızın arasında üçer yıl olduğunu fark ediyorum öncelikle. Ben-siz ve Öteki (2006), Hiç ve Her Şey (2009), Duman (2012). Bu durumun büyük bir istikrar olduğu kanısındayım. Ya siz, siz ne düşünüyorsunuz şiir kitaplarınızın basım, daha doğrusu oluşum aralığı hakkında?
 
Berna OLGAÇ:
 "Hayat sonsuzda açılan bir parantezdir" demiş bir düşünür. İnsan alanı bu parantezin açılmasıyla başlayıp, kapanmasıyla biten bir süreçtir. Sevgili Gülten Akın'ın şiiri beni haklı bir doğrunun içine çekerken hayatın en kilit, en anahtar, en pranga durumunu yalnızlığın en özel çığlığında buluşturur. Maskeleri surata taktıran yaşam koşullarının ve onu taşımaktan geri kalmayan insan yüzlerinin hiç payı yok mudurun cevabı niteliğindedir bu naif dizeler. Bu nedenle de paylaşmaktan geri durmam hiç. Kitaplarımın oluşum sürecine gelince, her üç kitabın üçer yıl aralığı belli bir istikrarın göstergesi olarak değerlendirilemez. Yıllardan ziyade içeriğindeki istikrar önemlidir benim için. Güçlü bir zincirin halkaları olarak görmek istiyorum kitaplarımı çünkü. İç dünyamın, dış dünya ile olan çatışması neticesinde kendimi ifade etmek gibi yazmayı dert edindiğim bir yönüm oluştu yıllar içerisinde. Usta isimlerin bırakmış olduğu miraslara bakınca bunun pek de kolay olmadığı aşikârdı. Üstü başı perişan zırvalıklarla dolu, içi boş, içsel dökümlerden sıyrılıp özgün bir anlayışta biçemimi oluşturma kaygısı içinde buldum kendimi. Elimi uzattığımda bir elin bana yaklaşmasını beklemekti şiir. Yerde sürünürken uçmanın hayalini kelebeğin kanadında kurmaktı. Ölmüş olanı mateminde yaşatmaktı. Tutsak ruhu bedeninden çıkarmaktı. Ve her mutlak doğrunun arkasındaki çelişkiye göz kırpmaktı şiir. Bu nedenle de:" Ya sayfa altında, ya da az ilerde Eserleri, ne zaman basıldıkları Kısa, uzun bir liste Kitap adları Can çekişen kuşlar gibi elinizde.Parantezin içindeki çizgi Ne varsa orda Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci Ne varsa orda." demişliği gibi Necatigil'in samimiyeti elden bırakmadan oluşturmaya çalıştığım dünyamda yer alan bu üç kitabın yorumlarını okurlara bırakırken okumasını bilen gözler şiirle konuşsun diyorum. 
 
Emre POLAT:
 Duman tamamıyla adanmış bir kitap şeklinde çıkıyor karşımıza. En başta sizin de kitabınızın ilk sayfalarından birinde belirttiğiniz gibi babanıza ithaf etmişsiniz bu kitabı. Daha sonra da görüyoruz ki kitapta yer alan hemen hemen bütün şiirleriniz birilerine ve bir şeylere adanmış. Bunu nasıl başardınız, bütün şiirlerinizi birilerine ve bir şeylere ithaf ederek yazmak zor olmadı mı?
 
Berna OLGAÇ:
 Sanırım yazarken yeni tat ve dokunuşlarla küçük farklılıklar yaratmayı seviyorum. Mesela ilk kitabım "Ben-siz ve Öteki" de dokuz bölümlük anne çocuk diyalogları arasında nesneleri konuşturarak Cenin Şiirleri'ni yazmıştım. "Hiç ve Her Şey" kitabımda ise hiçin her şey, her şeyin de bir hiçten ibaret olduğunu vurgularken noktalama işaretlerinden yararlanarak imlemeye çalıştım. Tıpkı yemek yaparken hiçbir tarife tam bağımlı kalmadan minik buluşlar katarak farklı lezzetlerde sunma arayışım gibi. Birilerine ve bir şeylere adanmış şiirlere gelince ithaf ederek yazmak zor olmadı. Çünkü önce çocuklar dünyaya geldi sonra isimleri konuldu. Bir müzisyenin bestesini oluşturma sürecindeki çektiği sancıların önem kazanıp beste doğduktan sonra onu yorumlayacak kişiyle daha da anlamlı gelmesi şeklinde algıladığımdan yazdığım şiirleri, kişilik ve hayat yönünden özdeşlik kurduğum insanlara ve düşüncelerimin imzası değerlere adamayı uygun gördüm.
 
Emre POLAT:
 Kitabın ilk şiiri kendime... diye ithaf ettiğiniz doğuş... Bu şiirin içinde Duman'dan önceki iki kitabınıza da göndermede bulunuyorsunuz. Sanki önceki kitaplarınız aslında sizin değil de başkasınınmış. Sanki siz aslında bu kitapla doğmuşsunuz hissi veriyor. Yanılıyor muyum?
 
Berna OLGAÇ:
 Emre'ciğim açıkçası hiç böyle düşünmemiştim. Duman adlı kitabımla ne oldum ki öncekilerini yok sayma, görmezden gelme şeklinde değerlendireyim. Hangi sanat dalı için olursa olsun her üretim yeniden doğuşu simgeler, bir yenilenmeyi. Bugünkü duyuş ve düşünüş ile katlanan bilgi birikimleri ile olgunlaşır. Yeni bir soluk getirir sanata bakış açısına Duman kitabımın başlangıç noktasını bundan hareketle çağın gelişen dünyasına kendimi yeniden yapılandırarak var etmeye çalışırken buldum. Bunu sorgularken de bana en çok yakıştığını hissettiğim doğuş şiirini kendime hediye ettim. Hepsi bu. Yoksa her kitabımın arkasındayım. Her anne, evlatlarının iyi ya da kötü yanlarını elbette bilir. Onların daha güzele, en güzele ulaşmaları için çabalar durur. Ben de kitaplarıma, annelik şefkatiyle yaklaşıyorum. Birbirinden ayırarak değil, daha özenerek, yapabileceklerim dahilinde daha fazla geliştirmeye gayret ederek, bir sonraki kitabımda daha farklı bir doğum beni bekliyor olacak. Yeter ki ölü doğumlar olmasın.
 
Emre POLAT:
 /çünkü boyum kısa/ çünkü gölgem izin vermiyor/çünkü mazeretler uzun.../ dizeleri ilgimi çekti. Bu dizeler bünyesinde âdeta çocuksu bir nedameti içeren mazeret adlı şiirin sonunda yer alıyor. Zaten şiiri de sahip olamadıklarıma... diye ithaf etmişsiniz. Gerçekten pişmanlık duyarak yazdığınız bir şiir mi bu ve farklı bir açıdan bakarak da soracak olursam yazdığınıza pişman olduğunuz şiirler olabilir mi?
 
Berna OLGAÇ:
 İnsan pişman olacağı şiiri neden yazmak istesin ki? Yazan olmamış mıdır? Olmuştur elbet. Ama ben hiç pişman olmadım. O yüzden de bu soruyu, dünden bugüne pişman olduğum durumların var olup olmadığı, varsa bunu bir şiirle ifade etmek isteyip istemediğim şeklinde algılamak istiyorum izin verirsen Emre.Bu ömür anlamlandıramadığımız katlanmak zorunda kaldıklarımızla, tatlı limon davranışı bir nevi polyannacılıkla akıp giderken dikensiz bir gül bahçesi düşlemenin imkânsızlığına dem vuruyor. Kararı verilmiş önceden seçilmiş bir hayatı yaşama özgürlüğümüz yok çünkü. İnsanoğlu, uzağı görmese, yakının anlamından geceyi bilmesi rüyaların varlığından, sesleri duymasa suskunluğun asaletinden pay çıkarmadıkça mutluluğun anlamını kavrayamıyor. O yüzden de pişmanlığın aksine yaşamımıza dair edindiğim her tecrübeyi, şiirime tüm çıplaklığıyla yansıtmayı ödev bildim. 
 
"Şimdi değil sonra Bakarsanız yaşamak bir gün bırakıverir Sizi benim yollara. Bir zamanlar kayıtsız önünden geçtiğiniz Eski kapı Çıkar sisler içinden karşınıza açık.Sahi İçerde Sizin de Hayatınız vardı."
 
Tıpkı Necatigil'in dizelerinde olduğu gibi Mazeret şiirim salt benim hayatımın dillendiği ifadelerden ziyade herkesin kendi pişmanlıklarına, hüzünlerine, kaybettiklerine, mazeretlerine adres olan benzer duygular yaşayan insanların kendilerini bulabilecekleri hayatlarını sorgulayabilecekleri geçmişe tekrar dönerek, sorunlarıyla yüzleşebilecekleri düşüncelere tanıklık ediyor aslında. Ya da ben öyle düşünüyorum.
 
Emre POLAT:
 Anlıyorum. Fazıl Hüsnü Dağlarca'ya adanmış bir şiir çekiyor dikkatimi bir de. Kitabın ilk sayfalarından birinde de Dağlarca'dan bir dörtlük alıntılamışsınız. /anlama yüklediğimiz adımları kanattınız /kanatları çağırdınız yük olmasın diye aşk.../kovdunuz ayazı kendi yazınızın gölgesinden/ dizeleriyle devam eden ıssız adlı bu şiir biraz isyankârlık dumanıyla örtülü gibi. Kitaptaki birçok şiirinizde de bu asi dumanı rahatlıkla soluyabiliyoruz. Sizce isyan şiirlerinizi oluşturmada bir ana duygu olabilir mi?
 
Berna OLGAÇ:
 Hayır, ana bir duygu oluşturabilmesi özellikle benim karakterimle örtüşen bir durum değil. Ancak yıllar önce, Ben-siz ve Öteki adlı kitabımla ilgili, sevgili Derya Önder'den beklenilenin dışında, biraz daha sert bir deyişle dilimin kabuğunu kırmam gerektiğine dair yazınsal bir eleştiri almıştım. Bundaki haklılık payını benimsediğimden olacak, biraz da bunu dikkate alarak yeni bir söylem yakalamaya çalıştım. Özünde, etliye sütlüye karışmayan kendi halinde olmayı tercih eden ılıman yapıya sahip biriyim. İnsanların hatalarını, yüzlerine vurmaktan, ya da imada bulunmaktan sakınan bir özelliğim vardır. Bu da ister istemez, yazın dünyama da yansıyor. Belirtmem gerekirse bu kitabın oluşum sürecinde anladım ki, herkesin birbirine bastığı, adeta bir paspas gibi görüp basmaya devam ettiği, insanlıklarını yerlere serdiği olumsuzluklar var. Bundan dolayı eseflendiğim olaylarda ses tonumun yükseldiğini fark ettim. Tüm masumların efendisi olan, şiirin, keskin ucunun göstermenin doğruluğuna kanaat getirmiş olmalıyım ki, haksızlıklara, tahammülsüzlük durumu yaşadım. Sabır sınırlarımı aştım. Böyle yazmak kendime verdiğim zararı azaltmama ve rahatlamama sebep oldu. Yoksa sırf isyanın izlerini taşıyor demek, bu kitabın birkaç şiiri dışında, diğer şiirlerine haksızlık olur diye düşünüyorum.
 
Emre POLAT:
 Madem "isyan" dedik gelelim kitabın adına vesile olan Halil Sezai'ye ve ona adadığınız duman şiirine... Besbelli bir Halil Sezai hayranısınız ki ben de öyleyim. Benim merak ettiğim konu kitaba, Halil Sezai'nin şarkısından yola çıkarak bu adı nasıl verdiğiniz. Yani bu süreç nasıl gerçekleşti, biraz bahsedebilir misiniz?
 
Berna OLGAÇ:
 Şiir yazıcısının dünyasını oluşturmasındaki, materyallerini bir prizmaya benzetirsek, beyaz bir rengi gökkuşağı gibi farklı renklerin çeşitliliğinde sunan bir anlayışta, o zaman üretkenliğin etkisini daha iyi kavrayabiliriz. Sanatın her dalı, birbirinden ayrılmaz bir bütünlük teşkil ediyor nazarımda. Bir ressamın kızı olarak, dünyaya geldiğim günden beri, bu geçişli dünyayı renklerin, gücüyle kavradım önce. Sonra şiirle. Bir tiyatro eserini şiir gözüyle izledim. Bir müziği şiirin duyusuyla dinledim. Bir senaryoyu şiirsel anlamıyla irdeledim. Kısacası kendimi büyütme adına yaptığım her adım, bu birliktelikten nasibini aldı. Duman kitabını oluştururken bana eşlik eden, Halil Sezai ruhunun, müzikle olan tezahürü kendini göstermede gecikmemişti. Hatta "Seni Beklerken" albümü daha doğmamışken beni etkisi altına almış, yazma eylemimin ışığı olmuştu bile. Kitabımın tamamlanma sürecinde beni hiç yalnız bırakmamıştı. Bu denli ruhuma nüfuz eden bir çalışmadan, esin almamak mümkün değildi. O nedenle de kitabın oluşumuna ve ismine vesile olması nedeniyle Duman şiirimi sevgili Halil Sezai'ye ithaf ettim teşekkürü bir borç bilerek... 
 
Emre POLAT:
 Basit ifadelerle karmaşık şeyler, karmaşık ifadelerle basit şeyler dile getirdiğiniz kanaatindeyim şiirlerinizde. İmgeleriniz oldukça hayatın içinden. Ne çok sıvı ne de çok katı, tam kıvamında diyebilirim. Hayal gücünüzü kontrol altında mı tutuyorsunuz, yoksa serbest mi bırakıyorsunuz? Velhasıl bunu nasıl yapıyorsunuz? Genel anlamda imge kullanımında sizin için bir ölçü var mı?
 
Berna OLGAÇ:
 Ben hayatın içinden olan her şeyi çok sevmişimdir. İzlediğim filmlerde, okuduğum şiirlerde, dinlediğim şarkılarda bu yaşanmışlığı ararım. Bana dokunsun isterim. Ruhuma işlesin. Öyle bir etkisi altına alsın ki bana şiirler yazdırsın. Hal böyle olunca, şiire bakış açım da bu yönde gelişti. Okuyana dokunan anlamların peşindeyim. Tek ölçütüm budur. Yoksa imge dediğimiz, sanatçının duyularıyla algıladığı özgün nesnel düşüncenin, bendeki karşılığı karmaşık yapılarla örülü, kelimelerin dışa vurumu değil, ruhumun açılımına kolay gibi görünen derin anlamların yüklenmesidir. Yani yalın ifadelerimle, ne kadar farklı tatlar bırakabilirsem, o kadar zor bir şiirin içindeyim demektir. 
 
Emre POLAT:
 Kitabınızda dergide çıkmış bir iki şiiriniz yer alıyor. Yanlış hatırlamıyorsam bu şiirleri kitaptan önce dergide okumuştum. Belki biraz alakasız olacak ama önceden dergilerde çıkan şiirlerin kitaplara girmesi mi, yoksa kitaplardaki şiirlerin sonradan dergilerde görünmesi mi size daha mantıklı gelir? Bir kitapta yer alan her şiirin önceden dergide yayımlanmış olması bir şeyi değiştirir mi?
 
Berna OLGAÇ:
 Evet bir konuda doğrusun. Bir iki şiirim dergide yayınlanmamıştır. Diğerlerinin hepsi dergilerde yayınlandı. Kitap öncesi dergilerde yayınlanan şiirleri şairin kendini bir ön izlemeye alıp, değerlendirmesi şeklinde algılıyorum. Çünkü edebiyatın kazanıdır dergiler. Orada piştiğine, demini aldığına inandığınız, ürünler kitap yolculuğunuzdaki rotanızı belirler. Okuyucunun ve edebiyat çevresinin, hakkınızda fikir sahibi oluşu ve çalışmalarınızı gözler önüne sermesi açısından da önem kazanmaktadır. Dergilerin yeni isimlerin ve çalışmalarının müjdecisi rolünü üstlenmesi de ayrı bir güzelliktedir. 
 
Emre POLAT:
 Kitabın bana göre en sağlam şiirlerinden biri Hilal Karahan'a adadığınız istasyon şiiri. Özellikle /son durağın peşindeyim aslında/çünkü şiir vardığın kadar, özgürlüğe açılır bu yolda.../ olan son iki dize damgasını vuruyor şiire. Ya vardığımız yer yanlışsa, ya çok uzak yerlere vardığımızı sanıp da aslında yerimizde sayıyorsak? Şiir gerçekten bir yol alma işi midir? Sizce şiirde son durak neresidir?
 
Berna OLGAÇ:
 Şiirde varılan bir yol olsaydı, yazanların hepsi şiiri çoktan bırakırdı. Şiir bir tatminsizlik halidir. Varma gayretinde bulunulan sonsuzluğun içinde, kaybolma hali ve yazarken özgürleşen, okurken durulan devleşip cüceleşen insan portresidir. Dolayısıyla son durak diye bir yer yok. Duraklama bir yerde durup, mola alma var. Ve yeniden bir güç ile yolu aşma gayreti var. Bunun yanlışlığı ya da yerinde sayma konusuna gelince, elbette her yolun bir haritası olmalı. Yerinde saymak daha yol almamaktır, derinleşememektir bana göre. Yalnızlığı ile hemhâl olmuş dünyanın yollarını ağır emin adımlarla yürümekse, bu yolculukta tekim, yine de varım diyebilmektir.
 
Emre POLAT:
 Kitabın sonuna doğru Babam İçin Notlar adlı bir bölüm çıkıyor karşımıza. Burada başlığı olmayan, Romen rakamlarıyla numaralandırılmış 7 şiir bulunuyor. Ne diyeceğimi tam bilemiyorum. Çok içten şiirler bunlar. Sadece ve sadece gerçekten sizin gibi bu acıyı yaşayan birinin yazabileceği şiirler. Kitabın can alıcı kısmı bu bölüm diyebilirim hiç düşünmeden. Affınıza sığınarak sormalıyım ki babanızı kaybetmeniz size ne gibi sorumluluklar getirdi? Şiirinizi şekillendirmenizde nasıl bir yola sürükledi sizi?
 
Berna OLGAÇ:
 Bilinmeyene karşı bir sorumluluk diyelim. Bir eve ölüm acısı girince yaşam ikiye ayrılıyorsa da babam hayattaymış gibi yaşamayı tercih ettim. Onun değerlerine, bize öğrettiklerine sahip çıkarak izinden gitmeye çalıştım. Şiirimin şekillenmesindeki etki ise kitaplarımdan anlaşılıyordur. Neticede hayat devam ediyor etmesine en mutlu anda bile bir hüzün sizi yalnız bırakmıyor. Acılar olgunlaştırıyor. Babanız hayatta olsaydı ne düşünürdü sorusuna verdiğiniz cevaplar şiirinizle kesişiyor. Tek başına olmanızın sıkıntılarıyla yüzleşiyor. Birlikte yaşayamadıklarınıza, yazdıklarınız yaşama gücü veriyor. 
 
Emre POLAT:
 Sayfa sayısı –altmış dört- bakımından ve birkaç özellikten ötürü Duman'ı, Hiç ve Her Şey adlı kitabınızla biraz özdeşleştirdim lakin Duman, Hiç ve Her Şey'e göre daha müteessir, daha nadim ve daha asi bence. Duyguların dışavurumu daha belirgin. Bu kitabı yazmanızda sizi tetikleyen fazladan unsurlar oldu mu? Yazmakta veya tamamlamakta en çok zorlandığınız şiirler hangileri? 
 
Berna OLGAÇ:
 Duman, çocukluğumla babamı; şimdi ile babasızlığımı rehin alan bir kitaptır. Bir iç hesaplaşmadır. Zihnimde yarattığım her kavramı kağıda dökerkenki süreçte başkalaştırdığım her şeyin iç içe geçip alabora olduğu bir hesaplaşmadır hem de. Bu yüzden de kendi sınırlarım dahilinde değerlendirebildiklerimle içsel yaşamımdan yükselerek beslenen hisli şiirlerin asıl renginin açığa çıkması için zorlamadan uzak bir titizlikle ele almaya gayret ettim. 
 
Emre POLAT:
 Berna Hanım, bu söyleşiyi hayata geçirdiğimiz için size çok teşekkür ediyorum. İnanıyorum ki şiirde peşinde olduğunuz son durağa varacaksınız. Her zaman olgun ve dolgun şiirler yazmanızı diliyorum. İzninizle Duman'dan çok hoşuma giden üç beş dizeyle bu hoş sohbeti noktalamak istiyorum. Genç şairlere söylemek istediğiniz bir şey var mı?
 
Berna OLGAÇ:
 Belki bu söyleşiyle beni daha da tanımışsındır sevgili Emre. Ben okuduklarımdan bir şeyler çıkarmayı, öğrenmeyi çok seviyorum. Hırslarım yok konuşmamızda da belirttiğim gibi. Didaktik bir yaklaşımda bulunamam. Mizacıma çok zıt bir durum. Okumak lazım en büyük üretkenlik bu. Zira bugünlerde kimsenin kimseyi okumadığı düşünülürse ne demek istediğim anlaşılacaktır. Ben de sana teşekkür ederim sevgili Emre ilgin ve inceliğin için.
 
Emre POLAT: yanlış bir durağın haritası yüzünde/ uzan!o dalın üzerindeki kitapları kopart/ şimdi yarına bir duadır esen teselli esintisi.../insanlığı çürüyen bir toplumda yaşıyorsun/ lütfen dumanı mı çeker misiniz içimden içinize!/kalbin tokadı yüzüne fazla gelir!
 
*Berna OLGAÇ/ Duman / Mühür Kitaplığı / Şiir/ 64s.

 Söyleşen: EMRE POLAT

Bu Yazı Toplam 3330 Defa Okunmuştur

ETİKETLER : Yazdır

      Yorumlar
    Yorumlar, editörlerimiz tarafından onaylandıktan sonra yayınlanır. Kanunlara aykırı, konuyla ilgisi olmayan, küfür içeren yorumlar onaylanmamaktadır.
    Henüz bir yorum yapılmamış

     Diğer Yazıları


    • ÇOCUKLARIN BOYUNA GÖRE DİZ ÇÖKEBİLMEK
      18-08-2014 | 22 : 56 01
    • ŞİİRİN MELODİSİ
      30-03-2012 | 09 : 29 28
    • İÇİMDEKİ DENİZ
      25-11-2013 | 12 : 38 43
    • TÜRK ŞİİRİNİN UÇARI ŞAİRİ METİN ELOĞLU
      01-12-2012 | 15 : 41 07
    • MESELE ODUR Kİ...
      06-05-2013 | 09 : 28 49
    • İÇSEL ACILARI DİNDİRME ŞEKLİ DETAYLARDA SAKLIDIR
      21-02-2012 | 17 : 13 27
    • EDİP CANSEVER'E BİR HAYATIN KIYISINDAN MEKTUP
      06-11-2012 | 15 : 17 15
    • Mekânsız
      02-09-2013 | 09 : 02 14
    • BERNA OLGAÇ İLE SÖYLEŞİ "DUMAN" ALTI ŞİİRLER
      07-04-2014 | 18 : 02 22
    • AŞK ÇIĞLIKLARI
      08-01-2013 | 08 : 43 43
    • İPEK TENDE KADİFE SIYRIKLAR...
      15-10-2012 | 15 : 28 08
    • ÖLÜM YAŞAM ZAMAN ÜÇLEMESİ
      01-07-2013 | 10 : 49 14
    Tüm Yazıları

     Köşe Yazarlarımız


    • doğan  yıldıztan
      doğan yıldıztan
      Bir Başka Avrupa!
    • UĞUR DEMİROĞLU
      UĞUR DEMİROĞLU
      HALKIN PARTİSİNDE YENİ YÖNETİM BELİRLENDİ…
    • Hasan Vehbi Ersoy
      Hasan Vehbi Ersoy
      DEİZM-TEİZM-ATEİZM-PANTEİZM’E BAKIŞ
    • Semih ÇOLAK
      Semih ÇOLAK
      SEÇMEN NE DEDİ?
    • Konuk Yazar
      Konuk Yazar
      Temiz enerji ve gelecek mücadelesi
    • Uğuralp CİVELEK
      Uğuralp CİVELEK
      “Bu bir suç duyurusudur”
    • Özkan Doğan
      Özkan Doğan
      YEREL RADYO VE REKLAM
    • Şenol AZMAN
      Şenol AZMAN
      “Aman doktor, yaman doktor. Derdime bir çare!” – 2-
    • Op. Dr. Erol GÜNEN
      Op. Dr. Erol GÜNEN
      Ortopedi ve Travmatolojide Rejeneratif Tıbbın Geleceği
    • Merve KIRAN
      Merve KIRAN
      KİLO KONTROLÜNDE KİLİT NOKTA: ARA ÖĞÜNLER
    • Özge CERRAH
      Özge CERRAH
      ÖĞRENECEK ÇOK ŞEY VAR...
    • İsmail DEMİREL
      İsmail DEMİREL
      SAĞLIKTA OLUMSUZ İŞLER
    • Harun KARA
      Harun KARA
      ÖĞRETMENİM , HAKKINI NASIL ÖDERİM !
    • Uzman Klinik Psikolog Erkan EZERÇE
      Uzman Klinik Psikolog Erkan EZERÇE
      SEVGİ ASLA YETMEZ!
    • Dilek Şen Karakaya
      Dilek Şen Karakaya
      KAYIP-YAS SÜRECİ
    • Hamdi Güner
      Hamdi Güner
      DÜNYASI İÇİN DÜRÜST OLARAK ÇALIŞAN MÜSLÜMAN AHİRETİNİ DE MAMUR EDER
    • Hüseyin Aksakal
      Hüseyin Aksakal
      HAVADAN SUDAN…
    • Elif Yapıcı
      Elif Yapıcı
      ECHO İLE NARCİSSUS’ UN ACI VEREN HİKÂYESİ
    • Durul Mert M.A Ed.
      Durul Mert M.A Ed.
      İNSANLARIN EN BÜYÜK ARZUSU MUTLULUK AMA NASIL MUTLU OLABİLİRİZ?
    • Kudret Yavuz Eren
      Kudret Yavuz Eren
      Çocuğunuz her şeyi unutuyor mu?

     Çok Okunan Köşe Yazıları


    • BUGÜN
    • BU HAFTA
    • BU AY

    » Henüz BUGÜN Yazı Görünmüyor
    • Op. Dr. Erol GÜNEN
      Ortopedi ve Travmatolojide Rejeneratif Tıbbın Geleceği
    • Op. Dr. Erol GÜNEN
      Ortopedide Robotik Cerrahiler: Geleceğin Tıbbına Açılan Kapı
    • Op. Dr. Erol GÜNEN
      Ortopedi ve Travmatolojide Rejeneratif Tıbbın Geleceği
    Değişim Medya  |  Haber |  Dergi  |  Radyo - 0 372 322 27 30
             

    © degisimmedya.com

     İletişim Bilgileri
     Künye
    İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın
    Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz.
    •   ASAYİŞ
    •   EĞİTİM
    •   GÜNCEL
    •   KÜLTÜR
    •   KULİS HABER
    •   SİNEMA
    •   TEKNOLOJİ
    •   TÜRKİYE
    •   DÜNYA
    •   FOTO GALERİ
    •   VİDEO GALERİ
    •   YAZARLARIMIZ
    •   GÜNÜN HABERLERİ
    •   Arşiv
    Tel : 0 372 322 27 30

    E-posta: info@degisimmedya.com