RÖPORTAJ

ÖĞRENCİLERİNİN GÖZÜYLE CUMHURİYET ÖĞRETMENİ NACİYE KIPÇAK

Cumhuriyetçi, Atatürk İlke ve İnkilaplarına bağlılığı ile tanınan Karadeniz Ereğli'de 42 yıl öğretmenlik yapan rahmetli Kıpçak'ı saygıyla anıyoruz. Cumhuriyet değerlerine bağlılığı ve Cumhuriyetimizin 91. Yılı nedeniyle yeğeni Dilek Akça ve ve Öğrencileri öğretmen Naciye Kıpçak'ı anlattı.

Abone Ol

Cumhuriyetçi, Atatürk İlke ve İnkilaplarına bağlılığı ile tanınan Karadeniz Ereğli'de 42 yıl öğretmenlik yapan rahmetli Kıpçak'ı saygıyla anıyoruz. Cumhuriyet değerlerine bağlılığı ve Cumhuriyetimizin 91. Yılı nedeniyle yeğeni Dilek Akça ve ve Öğrencileri öğretmen Naciye Kıpçak'ı anlattı.

Cumhuriyet değerlerine bağlılığı ile bilinen, 42 yıl Karadeniz Ereğli'de çalışan,    1955'li yıllardan 1980 yıllara dek toplam 42 yıl Karadeniz Ereğli'de öğretmenlik yaptıktan sonra emekli olan, eğitim camiasının sevilen, Cumhuriyet sevdalısı, efsane öğretmen  Naciye Kıpçak 14 Mart Cuma günü Ankara'da vefat etmişti.  Gözyaşları arasında Ankara Cebeci Asri Mezarlığında toprağa verildi.

Emekli olduktan sonra uzun süre Karadeniz Ereğli'de yaşamaya devam eden Kıpçak son yıllarda ise Ankara'da Naciye Teyzenin yeğeni Çiçek Sumru Akça'nın kızı Dilek Akça'larla birlikte yaşamına devam etti. Karadeniz Ereğli'den Ankara'ya ziyaretine giden öğrencilerini gördüğünde oldukça heyecanlanan Naciye Teyze'yi Cumhuriyetimizin 91. yılında da saygıyla anıyoruz.

Cumhuriyetçi kişiliği ile bilinen, Atatürk İlke ve İnkılâplarından taviz vermeyen Naciye Teyzeyi Ankara'daki yeğeni Dilek Akça ve Karadeniz Ereğli'de yetiştirdiği öğrencileri Değişim Medya Haber Merkezine anlattı.

Naciye Teyzenin Yeğeni Çiçek Sumru Akça'nın Kızı Dilek Akça'nın Gözüyle Naciye Öğretmen;

Annemin teyzesi Naciye Kıpçak 1911 yılında kış mevsiminde Kırım'ın "Sivastopol" şehrinde dünyaya gelmiş. Zekiye Şefika (Anneannem) adında bir ablası ve Nuri Tuğrul isminde bir erkek kardeşi var. Nuri Tuğrul çok erken yaşta vefat ediyor. Üç kardeşin anneleri vefat edince,  üvey anne ile yetişmiş, babaları Mehmet Rıza Kıpçak ile birlikte, üç kardeş daha sonra Türkiye'ye gelip yerleşmiş ve okumuşlar. Anneannem ilkokuldan sonra "Konya İlk öğretmen Okulu'nda" okumuş, öğretmen olmuş. Nuri Tuğrul Mühendis olmuş. Babaları Milli Eğitim Bakanlığında memur olarak görevliymiş. Naciye Teyze Ortaokul ve Liseyi okuyacağı Çamlıca Kız Lisesine nasıl gittiğini hep anlatırdı. Boynuna belgeleri takılı, trene binmiş, İstanbul'a; Çamlıca Kız Lisesine gönderilmiş. Onu okulun kapıcısı içeri almış. Müdüre götürmüş ve okul hayatına başlamış.  Naciye Teyze,  dansı ve sporu çok sever, ağaçların tepesinden inmezmiş. Tam altı sene Orta Okulu ve Liseyi Çamlıca Kız Lisesi'nde okumuş. Onu tanıyanlar, onun ne ele avuca sığmaz bir çocuk olduğunu hep anlatırlar.

"ANKARA GAZİ EĞİTİM TARİH COĞRAFYA BÖLÜMÜNE BAŞLADI"

Üniversite için Ankara'ya gelmiş ve Gazi Eğitim'in Tarih Coğrafya bölümüne girmiş. Yirmi üç yaşında öğretmen olmuş. İlkokula iki sene geç gittiği için üniversiteyi iki sene geç bitirmiş. İlk tayini Tarsus'a çıkmış. Orada, zehirli sıtma geçirmiş. Çıkık elmacık kemikli, yeşilimsi çekik gözlü, düzgün vücutlu, beyaz tenli, tombul ve orta boylu bir Tatar güzeli olan Naciye bu hastalıktan sonra çok zayıflamış ve bir daha hiç kilo almamış. Tarsus'tan sonra Konya'nın Aksaray ilçesinde ve Çankırı'da öğretmenlik yapmış. En son Karadeniz Ereğli'ye Hoca olarak atanmış,  Ereğli'yi çok sevmiş ve başka bir yere gitmek istememiş. Emekliliğinden sonra bile bir süre Ereğli'de kalmış. Ta ki yetmiş beş yaşına kadar. Daha sonra İstanbul'a geçiyor. Ablasının İstanbul'daki evinde on yıl geçiniyor. Ve ablası rahatsızlanınca onun yanına Ankara'ya gidiyor. O zamandan şimdiye gelinceye dek. İstanbul da'yken de doktor olan yeğeninin muayenehanesinde bir süre sekreterlik yapıyor. Telefonlara bakıp randevu veriyordu. Ben İstanbul'a gittiğimde hep onu ziyaret ederdim. Karadeniz Ereğli'de olduğu gibi beni orada da gezdirirdi.

Daha sonra dediğim gibi 2000'li yıllarda Ankara'da ablasının yanındaydı. Ablasının evinde annem tarafından çok iyi bir şekilde bakıldı. Son günlerde yürümek yerine yatıp uzanmayı tercih ediyordu.  Her zamanki gibi dışa dönük yaşadığı, neşeli ve esprili gençlik günlerindeki gibi her andan zevk alıyordu.  Karadeniz Ereğli'de öğretmenliğe Milli Eğitim Bakanlığı tarafından atanmıştı.  Tayini çıktı. 40'lı yaşlardan 70'li yaşlara kadar Karadeniz Ereğli'deydi. Yirmi üç yaşından altmış beş yaşına kadar, kırk iki sene öğretmenlik yaptı.

Naciye Teyze öğretmenlik yaptığı senelerde elinde fener sinemalara gidip öğrencileri tek tek sinemalardan toplar, okula getirirmiş. Öğrencilerinin numaralarını ezberler, onları numaralarıyla çağırır hiç unutmazmış.

Naciye Teyze, bana bunları zamanında anlatmıştı. Ben de Değişim Medya Haber Merkezi okuyucularına bunları anlatmak istedim.

Benim yeğeninin kızı olarak söylemek istediğim bir anısını da sizlerle paylaşmak istiyorum;

" Naciye Teyze,  uçakla Ankara'ya gelmeyi planlıyor.  Ancak, rüyasında, bindiği uçağın düştüğünü görüyor. Hemen gidip otobüs bileti alıyor. Otobüsle Ankara'ya gelirken trafik kazası geçiriyor. Bacakları kırılıyor. Ankara'ya ablasının yanına geliyor. O zaman elli beş yaşlarındaydı. Alçılı bacaklarıyla yere kilimin üstüne oturur elleriyle kendini iterek koridorda ilerlerdi. İşte bacaklarının kırıldığı ve çalışamayıp ablasının yanında kaldığı o zamanlar ( kız kardeşim ve ben 5-6 yaşlarındaydık) sedirde oturup bize masallar okur, bizimle ilgilenir, oyunlar oynardı.

"ÖZGÜRLÜĞÜNE DÜŞKÜNDÜ, CUMHURİYET GAZETESİ EKSİK OLMAZDI"

Naciye Teyze,  son derecede özgürlüğüne düşkündü. Sporu yüzmeyi çok severdi. Büyükada'ya kamplara giderdi. Yirmi üç yaşında sigara içmeye başlamış. Seksen yaşına kadar günde bir paket içmiş. Gelincik sigarası içerdi. Hayvan dostuydu. Kedi ve köpeği çok severdi. 'Çakır' adlı bir kedisi vardı. Naciye Teyze öğrencilerine Atatürk sevgisini aşıladı. Her şeyden önce çok Atatürkçü bir insandı. Elinden" Cumhuriyet Gazetesi" eksik olmazdı. Naciye Teyze aceleci, telaşlı, neşeli, esprili, yerinde duramayan, özgürlüğünden ödün vermeyen, yaşamı çok seven olayları geçiştirip, onlara mizah bir açıdan bakan, çok pozitif bir insandır. Onun yaşam savaşını tek başına sürdürüp onun mücadelesini veren, özgürlüğünden asla ödün vermeyen, çok kuvvetli bir kişiliği vardı. Otoriter bir öğretmen ve çok disiplinliydi.

Onun öğrencilerine söylemek ve paylaşmak istediği şeyleri onu tanıyanlar çok iyi bilirler. Atatürk'ü ve Devrimlerini çok iyi bilir. Atatürkçülüğü ateşli bir şekilde savunurdu. Öğrencileri Atatürk'ü Naciye Hoca'dan öğrendiklerini söylerler hep. Onun öğrencilerine söylemek istedikleri belli; " Atatürkçü çizgiden ayrılmayın, Atatürk'ün izinden gidin ve çok çalışın çocuklarım" dediğini duyar gibiyim. Naciye Teyze şu anda 102 yaşında ve hala yaşama sevinciyle dopdolu. Sevgili Naciye Hoca ne olur bir 100 yıl daha yaşasaydın da hep yanımızda olabilseydin ne olurdu? Seni öğrencilerin tüm Karadeniz Ereğlililer hiç unutmadık,  belleğimizde çok canlı bir şekilde varsın ve var olacaksın. Seni hiç ama hiçbir zaman unutmayacağız,  o renkli kişiliğin ve anılarınla belleğimize kazılı olarak kalacaksın.

Mekânın Cennet, Toprağın Bol Olsun...

ÖĞRENCİLERİNİN GÖZÜYLE NACİYE KIPÇAK

Naciye  Kıpçak Hocamı Kısaca Anlatabilir misiniz?  Naciye Hocam Hangi Yıllarda Sizin Öğretmeniniz Olmuştu?

Mehmet Pestilci : (İş adamı/Esnaf):

1965-1966 yılları arasında, Karadeniz Ereğli Orta Okuluna geldiğimde ilk defa buçuk numarayı o getirdi okulda üç buçuk verirdi, dört buçuk verirdi  öğrencilere.  Kızlara çok kızardı, çok konuşurlardı. Sokakta denk geldiği zamanda yolda sözlü yapardı. Orada hemen notunu verir, buçuk mu verdi ne verdiyse verir. Millet ona rastlamayayım diye kaçardı önünden, gelirdi bana;

 "- Mehmet ne yapıyorsun derdi" herkesi de numarasıyla hitap ederdi. O yıllar için diğer hocalardan çok değişik bir kişiliği vardı. Ayrıca Cumhuriyetçi bir öğretmendi. Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlıydı, öğrencilerini de bu ilkeler doğrultusunda yetiştirirdi. 

Nazmiye Can (Önceki Dönem Kirmanlı Mahallesi Muhtarı): 

Naciye Kıpçak, hatırladığım kadarıyla 1958-1959 yılları arasında Orta Okulda Tarih Öğretmenliği yapıyordu. Çok sevdiğim bir öğretmenimdi, çok titiz bir öğretmenimiz olmasına rağmen,  herkesin sevgisini kazanmış biriydi çünkü öğrencilerine her zaman zayıf derslerini kurtarabilmek için bulduğu yerde, gördüğü yerde sözlü yapan ve orada değerlendiren notumuzu yükseltmek için uğraşan bir eğitimci idi. Bu yüzden de ona gerçekten çok saygı duyuyorum. Şunu söylemek istiyorum; 

- 19 Mayıs çalışmalarından dolayı biz Bey çayırı Stadında çalışma yapardık,  Beden Eğitimi Öğretmenimiz Zeki Beyle birlikte Naciye Hoca Hanımda oraya gelmiş. Biz derdik;  "Naciye Hocanın ne işi var burada" diye, bir bakardık orada bizi sözlü sınavına tabii tutardı.  O anda çok kızardık ama sonradan onu bizim için yaptığını bildiğimiz için de, notlarımızı yükseltmemiz için bize destek olduğunu öğrendik.  Naciye Hoca Hanım yalnız yaşayan ama Karadeniz Ereğli'de çok dostluk ve dost kazanmış biriydi. Bir de şunu anlatmak istiyorum, rahmetli eşim Nihat Can, Fikret Otyaman ile yazışırdı. Fikret Otyaman'a bir gün Naciye Kıpçak'tan bahsetmiş, ondan gelen bir mektup da;

 "- Hala O Tatar Güzeli Naciye Kıpçak yaşıyor mu? " Fikret Otyaman'ın da öğretmeniymiş Naciye Kıpçak . Fikret Otyaman'ı bilmeyenimiz yoktur herhalde, Cumhuriyet  Gazetesi yazarıydı, eşiyle birlikte resim sergileri açan, sağlık sorunlarıyla uğraşan ama hâla ayakta durmayı bilen biri,  bununla ilgili de bunları söylemek istedim.     

Bu arada  Naciye Hoca Hanımı rahmetle ve saygıyla anıyorum, mekânı cennet olsun, ışıklar içinde yatsın diyorum.

İsmail İlhan (İşadamı): 

Naciye Hoca, şöyle söyleyeyim. Benim ilk coğrafya dersimegirdiğinde, karşımda kısa boylu fakat çok tonton, sevecen bir Hocayla karşılaşmıştım. Tabi o beni şöyle etkilemişti, çünkü diğer Hocalarımızla ilgili bir Hoca edasıyla değil, bir anne edasıyla bize yaklaşmıştı ve o gün itibariyle de kendisi iki sene dersimize girmişti. Gayet de başarılı geçmişti, bir özelliği vardı sadece hocamızın, hocamız için Karadeniz Ereğli'nin her yeri okuldu. Sadece okulda değil, sizi nerede görürse görsün hemen sözlü yapardı, böyle bir özelliği vardı Hocamızın. Hatta onunla ilgili de, şöyle önceki zamanlara gelmiş iken bir anım var.

-Bir gün bakkala gittik ekmek almaya, onun evinin yakınında oturuyordum çünkü o da oradaydı. Bakkalda karşılaştığımızda hemen beni okul numaramla söyleyerek " Hadi Bakalım İlhan, Seni Bir Sözlü Yapalım " dediğinde,  tabi biz çocuksu bir heyecan ile orada bilgilerden sözlü olduk ama nasıl oldum, nasıl gittim ben de hatırlamıyorum, çok farklı bir Hoca değil ama çok farklı bir çizgide mesleğini icra ediyordu. Onun dışında unutmadığım benim hatırladığım şu var;

- Kendisi kısa boyluydu ama kendisinden büyük bir çantası vardı, bütün dosyaları, bütün her şeyi onun içinde saklıyordu. Benim şu anda hatırlayabildiğim, üzerinden bayağı uzun süre geçtiği için, kendisinden öncelikle rahmet diliyorum, bunu en başta söylemem gerekiyordu ama biz onun halen daha hayatta olduğunu düşünerek bu sorulara cevap veriyorum şu anda. Onun dışında da çok fazla bir şey aklıma gelmiyor çünkü dediğim gibi uzun bir zaman geçti üzerinden, 30 sene gibi bir zaman geçti üzerinden ama şu bir gerçekti. Naciye Hocam bir de bir meslektaşı vardı Ahmet Yener. Naciye Hocam Ahmet Hocamla çok iyi anlaşırlardı ve hep öğrencinin menfaatine olan şeyleri yaparlardı. Hiçbir zaman bir cezalandırıcı, hiçbir zaman öğrenci şöyle olsun böyle olsun gibi bir düşünce içinde olmamışlardır, hep yapıcı olmuşlardır. Özellikle Naciye Hocam bizim genç olduğumuzu için, gençlerin verdiği duyguları iyi bulurdu. O iki dönem benim için çok güzel geçti. Özellikle Coğrafya Dersi, bir dönem Tarih Dersine de girmişti ama özellikle Coğrafya Derslerinde bize bakmıştı o dönem. Onun dışında çok böyle hatırladığım bir şey yok ama soracağınız bir şey varsa söylerim.            

Ahmet Pestilci( Avukat): 

1959-1960 yılları arasında Tarih, Coğrafya Öğretmenliğiolarak atanmıştı okulumuza Naciye Hoca.  Bize Tarih, Coğrafya Derslerine geldi. Yaşayan En Eski Hocalardan biriydi. Kendisini çok severdim, öğretmenlik mesleğini kendisine şiar olarak edinmişti. Bazı özellikleri vardı. Örneğin,  yazılı yaptığı zaman, yazılı kâğıtlarını hepimizin huzurunda okur, hepimizin huzurunda değerlendirirdi. Tabi aradan aşağı yukarı 55 senelik bir zaman geçti, bazı özelliklerini unutmuş olabilirim ama öğrenciler tarafından sevilen, o günkü şartlarda meslek kurallarına harfiyen uyan bir hocamızdı. Bizi her gördüğü yerde ortaokuldaki 35 Ahmet nasılsın, 55 İlker nasılsın, 140 Birol nasılsın diye hitap ederdi.  

Naciye Hocamın Cumhuriyetçi  bir kimliği de vardı. Atatürk İlke ve İnkilâplarına bağlı bu ilkeler doğrultusunda bizleri yetiştirir, öğretmenlik yapardı. Naciye Hocamın toprağı bol, mekânı cennet olsun.

Nurdan Oğuz (Eczacı) : 

Onu çocuk yaşta tanıdım. İlkokuldan mezun olmuş Orta Okulahenüz adım atmıştım. On iki yaşındaydım,  elmacık kemikleri çıkık,  gözleri çekik Naciye Öğretmenimdi o benim. Hayat dolu mesleğinin hakkını veren müstesna insan Orta Okulda üç sene bize Tarih Dersi verdi. Disiplinli,  işini bilen,  öğrenciyi kendi taktiğiyle çalışmaya zorlayan müstesna bir insandı.

Bugün ki değerlendirmelerine göre talebe başarısız ise hatayı kendinde arayan, başarılı ise başarıyı talebesiyle her zaman yaşayan bir öğretmenimizdi.

Talebenin yakasını bırakmaz her yerde her zaman bir şeyler öğretmeye çalışırdı. Onu her yerde takip ederdi hiç unutmam günlerden Cumartesi, Karadeniz Ereğli'de park içindeki Belediye Binasına çocuklarla beraber sinemaya gitmiştik. Film başladı,  bir müddet sonra

Naciye Hanım elinde küçücük el lambası ile Sinema Salonda talebe arayan,  bulduğunu dışarıya alıp, sonra nasihatler ederdi.  Bütün derdi talebenin başarısıydı. Saygıyla anıyorum. Mekânı cennet olsun.

Emin Semih Özkök (SMMM) : 

Naciye Hoca Tarih Öğretmeni olarak tanınır. Genelanlamda ama benim Orta Okul yıllarımda yani 1960'lı yıllarda ilk bize 'Yurttaşlık Bilgisi' Dersine girmişti.  Biz Yurttaşlığın ne demek olduğunu, iyi yurttaşın ne demek olduğunu, nasıl iyi yurttaş olunabileceğini ondan öğrendik sağ olsun. Öğretmenler emekli de olamaz, ölmezler de, benim gözümde Naciye Öğretmen hâlâ sağdır. Hâlâ bizim ağzımızdan onun öğretileri kuşaktan kuşağa aktarılmaktadır. O nedenle öğretmenlerin emekliliği ve ölümleri söz konusu değildir. Ancak onlar yüreklere gömülürler, biz Naciye Hocayı böyle bildik, böyle tanıdık. 104 yıllık yaşamanın çok güzel şeyler sığdırmış, çok güzel büyük insanlar yetiştirmiş bir öğretmenimizdir. Çok önemli bir özelliği vardı, isimlerimizi mutlaka bilirdi ama bir matematik hafızası vardı bizi hep numaralarımızla çağırırdı. Orta Okul numaranızı siz unutsanız bile o mutlaka bir yerinde kayıtlıdır. Bir akşam onun anısına bir yemek düzenlendi ve bütün eski öğrencileri toplandı. Bu arada bizim Dr. Selâhattin Karayel de onun 'Çankırı Lisesi'nden' ya da yanlış söylemezsem Orta Okuldan öğrencisiymiş. Sınıftan içeri girerken hepimizin yakalarına sınıf numaralarımızı taktık nostalji olsun diye, Selahattin Bey'in numarasını hatırlayamadı, gittik Naciye hocaya sorduk, dedi ki " Onun numarası 4' dedi ve dört olduğunu öğrendik, güzel şeylerdi bunlar. Naciye Kıpçak Türk Eğitim Tarihinden bunu ısrarla ve vurgulayarak söylüyorum, sadece Karadeniz Ereğli'de değil, Naciye Kıpçak Eğitim tarihinde çok önemli bir yere sahiptir.        

Gülten Yazıcı (Emekli Bankacı) :

Sevgili Naciye Öğretmenimiz, Cumhuriyetimizin ilk kurulduğu yıllarda yetişen Atatürkçü ve onun devrimlerine bağlı ender insanlardan biridir. Ve biz öğrencilerini de idealleri doğrultusunda yetiştirmiştir.    Öğretmenimizi ilk tanıdığımda, henüz ilkokulu yeni bitirmiştim. Rahmetle ve saygıyla andığım Osman Zeki Oral Ailesi ile evlerimiz yan yana idi. Beni bahçelerine çağırdılar ve öğretmenimiz ile tanıştırdılar. Pek tabii hemen beni soru yağmuruna tuttu. Naciye Hanım denildiği zaman herkesin titrediği ve çekindiği biri olarak, kendisini tanımadığımdan dolayı rahat bir şekilde ve çocukluğun saflığı ile sorularını cevapladım. Okullar açılınca Öğretmenimiz olarak sınıfa geldiğinde beni gördü tanıdı ve gülümsedi. Zaman ilerledikçe hafta sonlarında evine çağırır, yazılı kâğıtlarını okuturdu. Süt ve bisküvi ikram ederdi. Onların tadı ve sohbetlerimiz çok güzeldi. Öğrencilerini hafta sonlarında evine çağırıp birtakım görevler vermesi, kendisinin bize ne kadar güvendiğini gösterdiğini ve bizimde ona sonsuz bağlılığımızın bu güvenden kaynaklandığını şimdi daha iyi anlıyorum. Bu bağlılığımız, sevgi ve saygımız bir ömür boyu devam etti. Sevgili Öğretmenimiz bize davranışları ile yaşam boyunca hep iyi örnek olmuştur. Kendisine uzun ve sağlıklı ömürler diliyorum.         

Suat Buzoğlu(Esnaf) :

Orta okul 3 sınıf öğrencisiyim, yeni binanın zemin katı tuvalet yanındaki sınıfımızın cam kenarı ortalarında oturuyorum, derslerimiz iyi –orta arası haylazlık var, ders hocalarına karşı sevgimiz saygımız var çünkü korku ve çekingenlik var.

 Nerede olursan ol öğretmenlerimizden birini gördük mü kaçacak yer arama veya eller yanda boyun bükük bir şekilde selamlayarak geçmek gibi hallerimiz var,

Hele ki ilim irfanı ve temizliliği öğreten okulumuzun Naciye hocası ( ALLAH RAHMET EYLESİN) hiç unutamadığım Perşembe günü 3. saat dersi var 'YURTTAŞLIK BİLGİSİ'  heyecan dorukta yazılı sonuçları okunacak, ben kendimden çok eminim ders kitabını ezberlemişim ve iyi sonuç alacağım tabi alınacak en büyük sonuç 8 olmalı diye düşünüyorum. Ders zili çaldı ikinci zil çaldı Naciye hocamız her zamanki hızlı adımlarla, içeri girdi selamlaştık, 'sağol'  yankılandı ve o muhteşem bavul çantasında kara kaplı not defteri çıktı şöyle bir sınıfı süzdükten sonra mümessil olarak sınıf tamam öğretmenim dedikten sonra bana bakarak başını sallaması eyvah eyvah dememe lüzum kalmamış bakışlarıyla bizi dondurmuştu. Yanımda Nahit,  arkadaşı arkamda 2444 Aysu, Tammis, arkadaşı Ali Mısırlı ve diğerleri çünkü  sıra numarasında 5. kişi bendim.  2444 Aysun  6.5 dedi.  Aysun kıpkırmızı bir suratla oh dedi yırttım der gibi..

 Peşinden 2467 Suat Buzoğlu  ayaktayım.  Bakışlar daha da hınçlaştı 10 dedi eyvah ben ne yaptım der gibi bakındım,  tüm sınıf gelecek felaketin ardına saklanmış bizler yırttık dedi ve akabinde diğerleri okunmadan sözlü soruları gelmeye başladı ben tahtada kapıya yakın Naciye hocamın o kuru elleri yüzümde patlıyor;

"- Sen nasıl kopya çekersin diye, tabi yiğitlik serde varsa hocaya cevap verebilme lüksümüz olmadığı için,  her tokadı kabullenmek zorunda oluyorsunuz ve beni sorulara boğuyor o soruyor ben cevaplıyorum o hırslanıyor ben tokattan takatim kesiliyor.

 Arkadaşlarım yanlış cevap ver de kurtul  der gibi hareketlerle beni uyarıyorlar  sorduğu tüm sorular cevap verdikten sonra yıkılıp kalmış bayılmışım, aynı okulda çalışan Devlet Memuru halam  Hatice Duman'ı arkadaşları  çağırarak  Hatice öğretmenim  'Suat'a bir şey olsun'  gibi haber salınmış bir hışımla halam içeri giriyor Naciye Hoca  diğer arkadaşların notlarını okuyor ben yarı baygın..

Halamdan tek bir söz;  'Sen Ne Yaptın da Bu Hale Geldin' diyerek bir tokatta ondan yedim Naciye hocama acaba bir şey mi dedim de bu hale düştüm yani anlayacağınız ben kopya çekmedim bildiklerimi yazdım. Naciye hocadan 10 alan ilklerdenim cezası da bu bayılana kadar dayak ve kimse elleyemiyor.   4 ders Biyoloji Dersi Öğretmen Orhan Yaran.  Ben hâlâ çöp sepeti yanında büzülmüş yatıyorum. Hoca bu ne hal derken bir önceki dersin kimin olduğunu sorduğunda Naciye Hocanın dediklerinde anlaşıldı suçu 10 almak mı diye kendi söylemiş.   Benimde böyle bir anım var tabi daha çok varda akılda kalan bu.

Suat Önder (Esnaf) : 

Naciye Hanım benim öğrencilik yılları hayatımda iz bırakan öğretmenlerimdendir. Kendisiyle Lise ve Ortaokul zamanlarında değişik aktivitelerde birlikte olduk. Karadeniz Ereğli Tarihinde Naciye Hanımın çarşıda, okul haricinde sözlü yapmasıyla, sinemada öğrencileri yakalayıp onları yine sözlü yapmasıyla anılır.  Kendisinin ölümünü üzüntüyle duydum. Mekânı cennet olsun...  



 

 


Haber : Değişim Haber Merkezi

Abone Ol