GÜNDEM

ZONGULDAK BARO BAŞKANI KEREM ERTEM'DEN ÇARPICI AÇIKLAMALAR

Değişim Radyo'da, her hafta Pazartesi günü yayınlanan "Diyalog" Programının bu haftaki konuğu Zonguldak Baro Başkanı Kerem Ertem olacak.

Abone Ol

Zonguldak Baro Başkanı Kerem Ertem, baro faaliyetlerin içerisinde yer alarak hayatımızın büyük bir kısmını baroya verdik. Büyük bir kısmını baro faaliyetleri olarak yürütüyoruz.

İşimi severek yapıyorum tabi her sevdiğin işinde belli bir zamanı belli bir süresi var umarım o sure bittiğinde yapabileceklerimin şahsım adına en azından büyük bir kısmını tamamlamış ve becermiş olmanın mutluluğuyla görevi bizden sonraki arkadaşlara veririz diye düşünüyorum.

Son dönemlerde iç güvenlik yasasında değişiklikler oldu. Kuvvetli şüphe, makul şüphe kavramlarıyla ilgili olarak kanunda yapılmış olan değişikliği atıfta bulunmak için yaptık. Bir suç işlediği düşünülen, bir şuç işlediğine ilişkin izler bulunan bir kişi hakkında Jandarması, Polisi nasıl bir çaba içerisine girecek? Nasıl bir faaliyet yapacak ki o kişiyi suç mualinden uzaklaştıracak ya da nasıl soruşturma açacak o suçta bağlantısını kurmak lazım. O suçta bağlantısını kurmak için yapılmış bir değişiklik vardır. 1994 ten den gelen bir süreci anlatıyorum kuvvetli şüphe dediğimiz bir kavram geliştirildi. Kuvvetli şüphe şuçta yer aldığını düşünülen şuçtan kaynaklanan hareketleri yaptığı denilen bazı işlevin başlaması delillerin toplanması için o suçu işlediğine dair o suçta çok önemli delillerin bulguların olması gerekiyor. Yani baktığınızda bu kişi bu suçu işlemiştir gibi düşünceler hukuki değildir bunun yerine bazı deliller telefon kayıtları olabilir o kişinin suç mualine bıraktığı bir iz olabilir şimdi siz bundan vazgeçip Polisin, Jandarmanın taktirine kalmış yorumuna kalmış delillerden emarelerden uzaklaştığınızda işin rengi değişiyor. Nasıl değişiyor, biraz flulaşıyor, O kişiyle, o suçla, o suçu işledi kişiyle , kişinin hareketleriyle bağlantı kurma noktasında biraz sıkıntıya giriyorsunuz. Biz dedik ki makul şüpheden ayırın kendiniz yapmıştır gibi şahsi bir taktir hakkını kullanmayın, bir belge, bir delil, bir şahit arayın ve bu aradığınız elinize ulaşan belgesi delili emarisi, verisi bulgusu kuvvetli bir delil olsun kuvvetli bir niteliğe sahip olsun ki gerçekten de yakalanan kişi o şuçun faili olmaya en güçlü aday olsun. Bunlardan vazgeçmenin insan haklarına uygun olmadığını özellikle insan haklarıyla ilgili olarak ta savunma hakkının kısıtladığını sadece şüpheliden sanıktan bahsetmiyoruz ki şikayetçilerde var mağdurlarda var bu kişilerin hakkını güçlendirmek adına da masumiyet karesi dediğimiz bir kişinin hakkında karar verilene kadar masumdur dediğimiz şüpheden sanık yararlanır şüpheli bir hal varsa bu sanığın lehine yorumlanması gerekir gibi temel bazı kavramlara vurgu yaparak bu kanunlara, ilkelere uygun olmadığını düşündük. Bu değişikliğin buna paralel olarak ta bi değişim yapıldı savcılığa verilen dosyalarda da gizlilik kararı verile bilir hatta bunun savcılık kararıyla olmadığı için daha çok sıkıntı oluyor. Eğer biz bu kadar belgeye ulaşamayacaksak tabi ki bazı dosyalarda gizlilik olabilir. Delillerin araştırılması, toplanması başkaları tarafından bile ulaşılması gerekmeyen nitelikte olabilir, bunu bir çok dosyaya yaymak, genişletmek bu yetkiyi savcının eline nerdeyse hesapsız yaygın bir şekilde vermek tarafların bilgisi dışında gerçekleştirmek savunma hakkını adil yargılanma hakkını ve adalete erişim hakkını ortadan kaldıracaktır.

Siz eğer savcılık dosyasını açmıyorsanız, savcinin girişine bir yazı yazında biz hiç savcılığa uğramayalım. 2 ay 3 ay bekleyelim, direk mahkemeye çıkalım, mahkemeye dava açıldığında kim ne ifade vermiş bakabiliyoruz. Bizi direk mahkemeyle muhattab edin dedik sizde rahat edin bizde rahat edelim. Savcılığa uğramadan direk mahkemeye geçelim dedik onu orada söylemek istedik aslında ama gerçek vurgusu yapmak istedik ve öyle bir şey yapmıştık.

3 ay sonra değil, uzun süre cezaevinde yatanlarda var. Hakkında yürütülen davalar sonra Yargıtay kararıyla bozuluyor tabi, bunlar ülke gündemine yansıyanlar. Gerek Barolar Birliği, son 2 3 ay çok toplantı yaptı ve toplantı yapmakta bir yere kadar bildiri yayınlıyoruz. 1 -2 gün gazetelerde yankılıyor, vatandaşa erişim noktasında kopukluk yaşanır bu konuda vatandaşı bu konuda bilgilendirmek durumundayız. Bizim, Adalet Bakanlığına ve İç İşleri Bakanlığına özellikle polis merkezlerinde ve jandarmalarda kişilerin haklarını kısa ve öz bilgiler veriliyor. Avukatınız gelmeden konuşmayabilirsiniz. Her spot kelimenin altında bir göz teması kursun.Bu bir adımdı.

Zonguldak Barosu bünyesinde başlatmayı düşünüyoruz ve sanırım bunda bize bahçe şehir üniversitesiyle iletişime geçeceğiz destek vereceklerini düşünüyorum bir kaç ay içerisinde bahçe şehir üniversitesinden Ferudun Yenisi Hocamız ZonguldaK'a gelerek, en son değişiklikler hakkında jandarma, polis avukatlar, savcılarımızın da yer alacağı bir etkinlikte konuşacaklar. Bahçe şehir Üniversitesinden destek alacağımızı düşünüyorum . Karakola girmiş kişi mağdur olabilir, şüpheli olabilir, hep sanık üzerinden, şüphelilerin üzerinden gidiyoruz, mağdur olanlara pek fazla dikkate almıyoruz. Bu süreçten başlayıp mahkemeye gelen süreçte gerek makul şüphe kavramı, gerek kişilerin kendilerini savunmasında yaşanan sıkıntılar, avukatların dosya ulaşımındaki problemler. Mağdurların haklarıyla ilgili bir kanun teklifi var, gündeme pek yansımadı Mağduru ele alacak, Bir kanun en başından beri mahkemeye çıkana kadar araması var, göz altı alması var ifade vermesinden tutunda bir çok süreci var. Meslektaşlarımızla irtibat haline geçerek kişisel hakların ihlali konusunda üstüne gitmek biraz davaya yansıyan niteliklerini ön plana çıkaracağız adım adım temel haklara, temel kanundaki veya insan hakları mahkeme kararlarındaki hakları aykırı uygulamalara işaret etmek istiyoruz. Bu konu bizim için arşiv çalışması olacak, hem de gerçekten de nasıl yürütüldüğünü bizim gözümün önünde olacak Biten çalışmalar hakkında Bahçe Şehir Üniversitesi 1000 tane dosya inceledi 1000 çalışmada uygulanan hataları uyguladı bize açık olarak yuvarlak masa toplantısında ele aldık. O toplantıya katıldım. Kanunlarımız çok iyi, modern kanunlar var ve bu anlamda hak ve özgürlük konusunda gerçekten de önemli sayılabilecek gelişmeleri içeriyor. Kanunlarımız uygulayabilmek açısından, bizde dahil olmak üzere yaşadığımız ve yaşayacağımız bazı eksiklikler dosyalara yansıyor ve dosyalara yansıyan o eksiklikler üzerinden yargılamalarda yapıldığı için neticede yapılan kararların adil olup olmadığı tartışılıyor. Dolayısıyla böyle bir çalışma içerisine gireceğiz. Bu 2- 3 aylık bir çalışma. Bu tür konularda söz sahibi olan arama göz altına alma gibi insanları kararları kısıtlama anlamına gelir mahkeme kararı olmadan yapılması keyfi anlamına gelir taktir yetkisi anlamına gelir burda bir tehlike var katılıyorum bunu biz kolluk kuvvetlerin nitelemesini kolluk amirinin nitelemesine taktirine, dünya görüşüne, bilgi birikimine güvenerek yaparsak, ciddi bir sıkıntı olmaz.

Göz altına aldı ifadesi için ya da o bölgeden uzaklaştırma karar verdiniz siz ondan sonra telafi etseniz, o süreci başlatsanız savcılığa itiraz etseniz, mahkemeye itiraz etseniz, ordan karar gelene kadar belli bir süre geçecek Bunlara ne gerek var? Bunları yaşatmaya gerek var mı ? Herhang ibir olayın içinde olmayan zarar vermeyen insanların dolayısıyla zararla kişi arasında bağ kurmanız lazım ki ondan sonraki süreç onu telafi etmesin bundan sonraki süreç orada verdiğiniz göz altı kararını arama kararını haklı kılsın.

" AVUKAT SAYISI"

Şuan Zonguldak Barosuna kayıtlı 430 a yakın avukatımız var. Diğer ilçelerimizde serbest çalışan avukatlarımız var, 430 a yakın avukatımız var diyoruz çünki, her hafta ruhsat veriyoruz. 23 stajyer avukatımız var. 430 avukatımızdan aktif olarak çalışan belki 350 civarındadır, 60 -70 meslektaşımız çok aktif olmaya bilir, emekliliği gelmiştir, çalışmayı bırakmıştır. Sayımız yüksek sayılabilir, Kdz. Ereğli'de avukat sayımız 110' u geçti, Zonguldak merkezde 220 yi geçtik, Nufüsü oranladığımız zaman diğer ilçelere göre Kdz.Ereğli'de fazla olduğunu söyleye biliriz. Avukat sayısı Türkiye'de 81 bin civarında bu da çok ciddi bir rakam. Üniversite de okuyanların 40 bine yaklaştığını düşünürsek, 5 sene sonra 150 bini zorlayacak Türkiye çapında.

"2B YASASI"

Biz bundan 3 sene evel 2 B yasasıyla ilgili bir çalışma yaptık. İstanbul'dan Turan Ateş emekli hakim Zonguldak Belediyesi nikah salonunda muhtarlarımız toplandık.2B uygulamaları hakkında toplantı yaptık.Çıkabilecek sorunlarla ilgili 3 sene evvel yeni gündeme geliyordu.70 lerde 80 lerde tapusunu alıpda orman olmuş şu olmuş bu olmuş deyip tapularını kaybeden çok insan vardı. Bu kanunla beraber bir satış gördüler. Yerlerini ikinci defa para vererek aldılar. Bütün bu sıkıntıları o zaman konuşmuştuk. Zonguldak'ta çok yankı bulmamıştı. Tapusuz yerlerin satışlarına bakın o yerlerde de büyük sıkıntılar var. Evraklarda,mahkeme konusu haline geliyor.İnsanlar yerlerine çizgi çekmişler sınırlandırmışlar,ölüm halinde mirasçıların birbirleriyle sıkıntıları var. Hazine arazisinde 50 yıldır yaşayan insanlar var,artık kendi yerleri gibi benimsemişler. Bu mülkiyet sıkıntıları bir günle iki günle kanun çıkartılarak hafifletilebilir, ama ben Türkiye'nin gündemine yansıdığını düşünmüyorum. Zonguldak'a ilişkin bir düzenleme yapılması gerekir.


TTK 1800 lerde başlayan süreç. Kurum yıllardır 60-70 bin işçiye ulaşmış. O yıllarda burası Türkiye'nin Almaya' sı olduğu söylenmiş. O dönemlerdeki üretim rakamlarıyla bu günkü üretimi kıyaslarsak Zonguldak TTK nın işçi alımlarında bir çıkış olduğu na dair kanaat var. Bu TTK yetkilileri hem de sendikamız tarafından söyleniyor.Sendikamızda da önümüzdeki ay seçim var,bütün adaylarımıza da başarılar diliyorum. TTK da madenci sayısın artırılması bu alınacak işçilerinin hazırlık aşamasında mı kullanılacak ya da üretim aşamasında mı kullanılacak, bu gibi sorulara her gün bir cevap aranıyor. Fakat işçinin maliyetine geldiği zaman işin niteliği farklılaşıyor. Bu gün TTK da çalışan işçinin maliyeti ile dışarıda çalışan bir işçinin maliyetinin arasında 3 kat fark var.

"İCRA DOSYALARI"

İcra dosyaları merkez Zonguldak'ta 40 bin civarında Ereğli'de 50 bin, sayının ciddi olması tahsilâtın yüksek olması anlamına gelmiyor. İcralarda tahsilâta yönelik ciddi sıkıntılar var. Dosyaların kapanması dâhilinde bir netice beklemiyoruz. Bunların sebebi olarak ta bankaların çok etkisi var. Bunların içinde küçük rakamlarda var büyük rakamlarda var.Kişi telefon faturasını ödememiştir. Kişi ev parasını ödeyememiştir.

Evde haciz belli ölçülerde yapılabiliyor. Çok ihtiyaca geçen mallardan ziyade lükse geçecek malzemelere haciz ediliyor. Mesela plazma televizyon alınabilir bilgisayar varken bir de lap top varsa alınabilir. Ama eskiden yatak odası hariç her şey götürülebiliyordu. Şimdi yaşama dair her şey alınamıyor.

"İNTİHARLAR ARTTI"

İntiharlar konusunda bu bizi sarsıyor. Okullarda eğitim verilmesi önemli diye düşünüyorum. Senede bir intihar bile bizi üzüyor. Sosyal hizmetlerin birçok çalışması oluyor. Biz eğitici olarak ta katılıyoruz Katılımcı kadın komisyonlarımız var okullara gidiliyor. Eğitimler veriliyor.Okullarda kamu kuruluşlarındaki faaliyetlerde kadın haklarıyla ilgili konferanslar veriyoruz.Gençlik meclisimiz var.Emekli olmuş duayenlerimiz inde bizlerle olması için çalışmalarımız var.Çalışmalarımız devam ediyor.

Okullarda kamu kuruluşlarındaki faaliyetlerde kadın haklarıyla ilgili konferanslar veriyoruz.Gençlik meclisimiz var.Emekli olmuş duayenlerimiz inde bizlerle olması için çalışmalarımız var.Çalışmalarımız devam ediyor.

Bu dönem için milletvekilliği düşüncem olmadı. Zaten seçimden yeni çıktık. Baro Genel Kurulu'nu Ekim ayında gerçekleştirdik. Milletvekilliği adaylığıyla ilgili 13 Şubat'ta istifa etmemiz gerekiyordu. Konuyla ilgili olarak bir temas içerisinde bulunmadık. Zaman neyi gösterir belli olmaz. Belki ileriki dönemlerde geçmişte de siyasetin tadını almış biri olarak ileriki dönemlerde belki olur.

Baro Genel Kurulu'daki seçimlerde kriter yok. 2 yıllık dönem için seçiliyoruz. Geçen sene Ekim ayında kongremiz oldu, 2016 yılının Ekim ayında da olağanüstü bir durum olmazsa, bir kongre yaşanacak. Dolayısıyla herhangi bir sınırlandırma yok ama o sınırlandırmayı biz artık kendi kafamızda, yüreğimizde oluşturmaya başlıyoruz.

"AVUKLATLAR AĞLAR MI?"

Bu, 2. katıldığım radyo programı. Bu tür programlara çıktığımızda, biraz mahkemenin yüzü soğuktur ya, avukatın anlatacağı mahkeme, hukuk kuralları ve benzeri şeyler, insanlara soğuk ve itici geliyor. İnsanlara ister istemez uyuşmazlığı, ithilafı anlatıyoruz. Ama biz de neticede profesyonel bir görev yapıyoruz. Aldığımız vekaletin, aldığımız görevin gereği biz mahkemeye müvekkilin hakkını doğru bir şekilde yansıtmak zorundayız. Uzun yılladır avukatlar yalancıdır, yalan söylüyor gibi bir yaklaşım var. Buradaki mesele yalan söylemek yada doğru söylemek değil, mahkemeye müvekkilin hakkını tam olarak anlatmak. Bunu yargıya tam olarak anlatmak, izah etmek gerekir. Yani biz bir anlamda müvekkilimizin temsilcisiyiz. Ben buradan yola çıkarak, avukatların mahkemelerde, savcılıklarda, resmi dairelerde rahat görev yapabilmesi bir anlamda müvekkilinin kendisini rahat olarak ifade etmesi demektir. Eğer, benim görevim kısıtlanır, engellenir, benim oralara girişimle girmemem arasında hiçbir fark kalmaz ise, bu vatandaşın kendisini temsil etmediği anlamına gelir. Vatandaş kendisini mahkemelerde, resmi makamlarda temsil edemezse hakkını arama, hakkına ulaşma noktasında ciddi sıkıntılar yaşıyor demektir. Hakimi, savcısı, biz avukat olasa da vatandaşın hakkını koruyacağız gibi bir mantık içerisine girmeleri çok doğru, tam olarak anlaşılması gereken bir mantık değil. Hakimin görevi iddia ve savunmayı karşılaştırarak, elindeki belgelere, delillere göre karar vermektir. Hakimin, sanığın hakkını da savunuyorum, mağdurun hakkını da savunuyorum, savcının dediğine de katılıyorum gibi bir mantık içerisinde bulunması mümküğn değil. Savcıya verilen bir görevi var. Savcı, sadece sanığın aleyhine olan delilleri, şüphelinin aleyhine olan delilleri toplar gibi bir kaide yok. Lehine olan delilleri de toplar. Ama bu artık böyle anlaşılmıyor. Eğer bir şüpheli ve savcı karşı karşıya gelmişse, şüpheli ister istemez kendini korumak, ister istemez kendini izah etmek durumunda ve bunu yaparken de hiçbir engelle karşılaşmakdığını görmek durumunda. Bu anlamda en çok yanında görmek istediği kişi avukatı olacaktır. Avukatlar olarak bizler de gerekli eğitimleri alıyoruz. Sürekli kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Bir değişim içerisine girmeye çalışıyoruz. Bu anlamda, sürekli bir eğitim programı geliştirmeye çalışıyoruz. Halkımızın da bu anlamda bize destek vermesi lazım. Ben eğer, mahkemede, savcılıkta bir an evvel belgelere, delillere ulaşamıyorsam, burada engelleniyorsa, nüfus dairelerinden tapu dairelerine varana kadar resmi makamlarda, müvekkilimin haklarını talep etme noktasında benim önüme hala mahkeme kararları getiriliyorsa, kısıtlayıcı hükümler getiriliyorsa, orada adil yargılamadan veya adalete erişimden bahsetmemiz mümkün değil. O anlamda tarih boyunca hep avukatlara karşı bir duraksama, bir sınırlama çalışması, iradesi ortaya çıkmıştır. Umarım vatandaşımızın katkısıyla ve desteğiyle bunu aşabiliriz. Çünkü, hukukun gerçekleşmesi, hakkın gerçekleşmesi ve adli yargılamanın tam anlamıyla gerçekleşmesi sadece hakim ve savcılarla değil, tabi ki, avukatların da katıldığı bir yargılamayla olacaktır. Dolayısla avukatlar da ağlar.

"EN ÇOK ETKİLENDİĞİ DAVA?"

Zonguldak dışında bir mahkemede verilmiş bir karar vardı. Vatandaş mahkemede yer almış, kendisine bir karar verilmiş, itiraz ve temyiz hakkı var. Temyiz hakkını kullanabilmesi için, mahkemede bu kararı duyduğu için kendisine söylendiğinden, ertesi günden itibaren 7 gün temyiz süresi var. Süreyi kaçırıyor. Çünkü mahkemede yer alması halinde, itiraz süresi ertesi gün başlar, yer almadığı takdirde hakkında bir ceza veriliyorsa, yani gidemediği takdirde tebligatla başlar. Mahkemede yüze karşı okumaya biz tefhim diyoruz. Tefhim veya tebliğden başlamak üzere 7 gün süresi var diyip, karara bağlamış. Vatandaş, tebligat gelecek diye beklediği için itiraz edememiş, tmyize gidememiş ve cezası kesildiği için, cezaevinde infazı başlamış. Mahkemenin tefhim ve tebliği ayrı ayrı okuması gerekirdi, açıklamayıcı bir beyanı yoktur, açıklaması gerekirdi diye bir çalışmaya girdik. Başvurumuzun dikkate alınacağı konusunda onunla ilgili güzel bir haber aldık. Bu beni çok keyiflendirdi. Çok yakın bir tarihte bulunduğum bir işti.

Tabi ki, zaman içerisinde bizi çok üzen, yıpratan şeylerle de karşı karşıya kalıyoruz. Her mahkemeye gittiğinizde, hakkınızı alma noktasında süreç kısa olmayabiliyor, uzun olabiliyor. Bu süreç, içerisinde belki müvekkiliniz vefat ediyor, belki daha farklı bir gelişme oluyor, bu sonucu göremiyor veyahutta sonuçtan bilgisi olmuyor. Zaman içerisinde olaylar bizi de yıpratıyor. Bazen gelişmemizi, büyümemizi sağlıyor. Bu şekilde, bir anlamda tecrübe kazanıyoruz.

"SON SÖZ.."

Ben mesleğe Kdz.Ereğli'de başladım. Bu yüzden Kdz. Ereğli'nin bende başka bir yeri var.







.


Haber : Değişim Haber Merkezi

Abone Ol