GÜNDEM

SANSÜR Sözde değil, özde KALKMALI!

SANSÜR Sözde değil, özde KALKMALI!

Abone Ol

Türkiye'de sansür,hükûmetin siyasi ve toplumsal gerekçelerle geleneksel medya, internet ve sosyal medya üzerinde uygulanan yasaklar ve sansür uygulamalarını işaret ediyor. Çeşitli biçimlere bürünen sansür bugün de devam ediyor.Sansürün kalkmasının yıldönümü dolayısıyla kutlama ve uyarı içerikli mesajlar yayınlandı.

Türkiye'de ilk yayın yasağı, henüz muhalif bir yayımın olmadığı 1857 yılında çıkarılan Matbuat Nizamnâmesi ile getirilmiştir.Bu kanun izinsiz matbaa açanlara, Osmanlı tebaası aleyhinde yayım yapanlara hapis, para ve matbaa kapama cezası öngörmekteydi.

21 Ekim 1860 tarihinde ilk özel sermayeli Türkçe gazeteTercüman-ı Ahvâl Agah Efenditarafından çıkarılmaya başlanmıştır. Bu tarihten itibaren devletin resmî görüşlerinin dışında bir kamuoyu oluşmaya başlamış veAbdülazizbasına karşı önlem almaya itmiştir.Muhalif gazeteleri takiben 1864 yılında yeni bir Matbuat Nizamnâmesi yayımlanarak hükûmetten izin almadan gazete çıkarmak, resmî yazıları yayımlamamak, iç güvenliği bozmaya yönelik kışkırtıcı yayımlarda bulunmak, genel adap ve ahlaka yayım yapmak, padişaha saldırı sayılabilecek yazılar yazmak, dost devlet liderlerine dokunan söz ve deyimler kullanmak, devlet memurları ve yabancı diplomatları kötülemek gibi suçlar yasaklanmıştır.1867'de çıkarılan Âli Kararnâme ile birlikte de muğlak ifadelerden oluşan yeni yasaklar nizamnâmeye eklenmiştir.[Yeni tanımlanan bu suçlara dayanarak çok sayıda gazete kapatılmış, birçok gazeteci ise meslekten men edinmiştir. 11 Mayıs 1876 tarihli bir karaname ile ise sansür ilk kez resmîleşmiş ve gazetelerin matbaada basılmadan evvel denetlenmesi usûlü getirildi.

Bu sert denetleme ortamında devletin kendi gazetesi olanTakvim-i Vekayidahi 1879 yılında bir dizgi yanlışı nedeniyle kapatılmış, 1891'de yeniden çıkmaya başlasa da 1892'de aynı sebeple tekrar kapatıldı. 24 Temmuz 1908'deİkinci Meşrutiyet'in ilanı ile birlikte basın üzerindeki sansür de kaldırıldı.

SANSÜR UYGULAMALARI DEVAM ETTİ...

Daha sonra 1. Dünya Savaşı yıllarında yeniden sansür uygulamaları dikkat çekmeye başladı. Bazı gazeteler gerek bu savaş, gerekse hemen ertesinde yaşanan kurtuluş savaşı sırasında da kısıtlama ve yasaklamalara maruz kaldı, hatta kapatıldı.

1931 yılında ilk basın kanunu "memleketin genel siyasetine dokunacak yayım yapan" gazetelerin kapatılması yetkisini içeren cumhuriyet döneminin ilk basın kanunu çıkarıldı, 1938 yılında eklenen maddelerle yeni yayım çıkarmak isteyenlere yüksek meblağlar içeren teminat mektubu getirme şartı getirilerek "kötü ünlü kişilerin" gazetecilik yapması yasaklandı. 2. Dünya savaşı esnasında sadece devletin ajansından gelen haberlerin kullanımına izin verildi. 1950'de iktidara gelen Demokrat Parti'nin ilk işlerinden biri basının üzerindeki baskıyı hafifleyen yeni bir kanun çıkarmak olmuştur.Demokrat Parti iktidarının ilk yıllarında basına tanınan özgürlük ileriki yıllarda hayatın pahalılaşması, iktidarın karıştığı yolsuzluklar, karaborsacılık ve vurgunculuk faaliyetlerinin gazetelerde haber olmaya başlamasıyla 9 Mart 1954'te çıkan yeni yasaya dayanılarak yerini tekrar baskıya bıraktı.Çok sayıda gazeteci takibata uğrayarak ceza almış, meslekten men edildi

DP döneminden sonra Milli Birlik Komitesi basın kanunu kaldırdı, resmî ilan dağıtımınıBasın İlan Kurumunu kurarak düzene soktu ve gazetecilerin haklarını düzenleyen 212 Sayılı Kanun'u çıkardı.Bu kanun dönemin birçok gazetesinin tepkisini çekti ve basın çalışanları kendi gazetelerini çıkarmaya mecbur kaldı. 12 Mart Muhtırası ile10 yıllık görece özgür dönem sona ererek çok sayıda gazeteci tutuklandı, bazı yayınlar kapatıldı. Gazeteciler e yönelik baskılar 12 Eylül sonrasında da devam etti.

1980'li yıllarda iki binin üzerinde basın davası açılmış, üç bin gazeteci, yazar ve yayımcı yargılandı. Yazı işleri müdürlerine ise toplamda beş bin yıldan fazla hapis cezası verildi. 1990'da Olağanüstü Hal valilerine kamu düzenini korumak için bazı yayınları mahkeme kararı olmadan yasaklama ve toplatma yetkisi verildi. Bu dönemde yankıları hala süren birçok gazeteci cinayeti de yaşandı.

Cumhuriyet tarihi boyunca, radyo yayınları, sinema yapımları ve televizyon yayınları konularında da çeşitli sınırlamalar getirildi. İnternetin yaygınlaşmasıyla, ilki 1997'de olmak üzeresosyal medya alanında sınırlamalar gündeme geldi.2001'de hazırlanan yasa tasarısı cumhurbaşkanından geri döndü, ancak aynı yasa biraz değiştirilip 4676. Sayılı Kanun olarak tekrar Meclis'ten geçirildi. Yayının basılı kopyasını sunmak kısmı kalktı, ama hakaret, yalan beyan "ve benzeri eylemler" suçlamaları aynen kaldı. Yasa, özellikle milletvekillerine yönelik eleştirileri engellemek, meclis dışı siyasal muhalefeti etkisizleştirmek amacını taşıdığı gerekçesiyle yoğun bir biçimde eleştirildi. Yasa tekrar önüne geldiği için Cumhurbaşkanı onaylamak durumunda kaldı ve yasa geçti. 2007'de, 2008'de, 2010'da bir süre Youtube yasağı getirildi. Türkiye 2011 yılında dünyada en çok içerik silme başvurusunun yapıldığı ülke oldu.2014'te Twitter ile You Tube bir süreliğine erişime kapatıldı.Erişim engelleme uygulaması 2015 yılında bir kez daha gerçekleştirildi.Bu arada Vikipedi'ye de halen devam eden bir engelleme getirildi.

Bunların yanı sıra dış sansür ve yasal müdahale endişesi taşıyan bazı yayın kuruluşları ve basın mensuplarıotosansür uygulamaya başladı. 2017 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke arasında 155. sırada yer alıyor.

KGD: "SANSÜR KİMSEYE YARAR SAĞLAMAZ!"

Karaelmas Gazeteciler Derneği (KGD) Yönetim Kurulu, Basından Sansürün Kaldırılışının 110. Yılı ve Basın Bayramı nedeniyle bir açıklama yaptı.

Açıklama şöyle;

"24 Temmuz, Türk Basını'nda sansürün kaldırılışının yıldönümüdür ve Basın Bayramı olarak kutlanmaktadır. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 1946 yılında kurulduğunda "Gazeteciler için de bir gün belirleyelim" düşüncesi ortaya atılmıştır. 24 Temmuz tarihi, II. Meşrutiyet'in ilan edildiği 1908'de Anayasa'nın yeniden yürürlüğe girmesinin ertesinde çıkan gazetelerin, gazeteciler tarafından sansür memurlarının denetimi dışında çıkarılmış olduğu gündür. Bu nedenle 24 Temmuz günü Basın Bayramı olarak belirlenmiştir. Basının özgür konumunu gölgeleyerek temel işlevinden uzaklaştıran sansür, halkın çıkarlarının savunulmasını ve özgür düşüncelerin gelişmesini engellemeyi ifade eder. Görevini, toplumsal değerlere saygılı, kişisel hak ve özgürlükleri temel alan tarafsız bir anlayışla yerine getiren özgür basın, demokrasinin en etkili ölçülerinden biridir. Özgür, bağımsız, çok sesli bir yazılı ve görsel basın, demokrasinin güvencesidir.

Ekonomik zorluklar nedeniyle basın çalışanları zor durumda kalmakta, birçok genç muhabir henüz mesleğin başında meslek aşkını kaybedip başka işlere yönelmek veya kirletilen bir sistem içinde görev yapmak zorunda bırakılmaktadır. Gazeteciliğin kıstaslarının tam olarak yerleştirilemediği ülkemizde ve ilimizde, kişi ve kurumların kendi medyasını oluşturma düşüncesinin basının ruhuna darbe vurduğu örneklerle görülmüş bu yaklaşım basının yozlaşmasını tetiklemiştir.

Bürokrasi, siyasi mekanizmalar, sivil toplum örgütleri, meslek odaları ve kamuoyunun tutumu da gazeteciliğin daha sağlıklı sürdürülebilmesi için çok önemlidir. Gazetecilerin mesleki sorumluluklarının gereği insan hak ve hürriyetlerine saygı göstermesi ne kadar temel bir gereksinim ise aynı saygının gazeteci arkadaşlarımıza da gösterilmesi gerekmektedir. Aynı anlayışı, hiç kuşkusuz gazetecilerin de birbirlerine karşı göstermeleri durumunda toplumsal duyarlılık daha fazla gelişecek ve toplumsal duyarlılık artacaktır.

Gazetecilik, halkı bilgilendirme doğrultusunda, farklı düşünce ve görüşlere saygı duymayı, halkın ekonomik, sosyal, kültürel, sağlık, kentsel sorunlarına ve beklentilerine cevap verecek mücadeleyi sürekli kılmayı ve halk adına denetlemeyi zorunlu kılar. Kamuoyunun bu bağlamda, gazetecilik ilkelerinden uzak, günübirlik çıkarlar adına sürdürülen yayınlara karşı seçici davranmaları gerçek basın emekçilerinin arzusudur.Yerel basında sadece egemen siyasetçiler değil, her ses kendine yer bulabilmeli yapılanlar ya da yapılamayanlar, tüm olup bitenler daha şeffaf bir şekilde gözler önüne serilebilmelidir.

Karaelmas Gazeteciler Derneği olarak, basının güçlü olmadığı bir yerde bazı gerçeklerin karanlıkta kalmaya mahkûm olacağını bunun da sansürlemeyi yapanlar başta olmak üzere kimseye yarar sağlamayacağını hatırlatıyor, çok sesliliğin sürdürülmesine herkesin olumlu yönde destek vermesini bekliyoruz.

Gece-gündüz demeden, günün her saatinde, mesai kavramı gözetmeksizin büyük bir özveriyle çalışan, zor ve adil olmayan şartlarda üstlendikleri kamu görevini büyük bir özveriyle yerine getiren tüm üyelerimizin ve basın camiasının bu anlamlı gününü kutluyor, basına karşı bu özveriyi gösterenlere teşekkür ediyor ve aramızdan ayrılan meslektaşlarımızı saygıyla anıyoruz."



Haber : H Aksakal

Abone Ol