GÜNDEM

'GIYBET VE İFTİRA' KONUŞULDU...

Karadeniz Ereğli Müftülüğü'nün katkılarıyla, Değişim Radyo'da (93,9 Mhz), hazırlanan Ramazan Ayı Özel programları devam ediyor.

Abone Ol

Değişim Radyo'da Elif Yapıcı'nın hazırlayıp sunduğu Elif İle Çayımın Şekeri Programı'nın bu hafta ki konuğu Kdz. Ereğli İlçe Müftülüğü Vaizlerinden Mehmet Ergün oldu.

Ergün, programda 'Gıybet ve İftira' konusunda bilinmesi gerekenleri anlattı.

Gıybet denildiğinde akla gelenin 'dilin belası' olduğunu ifade eden Ergün, şunları söyledi:

"Gıybet kelimesi gaip kelimesi ile aynı kökten türemiştir. Gaip demek huzurda olmayan bir kimse demektir. Gıybet ise huzurda olmayan bir kimsenin ardından hoşlanmayacağı şeylerle onu yad etmek anmaktır. Dilin afeti olduğu gibi dilin insanı kurtaran yanı da vardır. Olmayacak yerde olmayacak şeyleri konuşursanız bunlar dilin afetidir. Lüzumsuz söz olmayacak ortamda konuşulursa sıkıntı olabilir. Ama bir de şu vardır. Bir insanın mutlaka bir yerde konuşması gerekiyor. Doğruyu söylemesi icap ettiyse, bir haksızlığa mağruz kalan bir insanı savunması da gerekir. Kendimi garantiye alayım, bana dokunmayan yılan bin yaşasın derse bir insan o da dilin en büyük afeti olur. O daha büyük afettir.

Bir insan konuşması gereken yerde bir başkasının hakkını savunuyor olmasını icap ettirir. Sustu, konuşmadı ve mağduriyetin yaşanmasına sebep olduysa bu da büyük bir mesuliyettir.

"DİL BÜYÜK BİR NİMET VE AFETTİR"

Dilin, insanlara verilen büyük bir nimet olmasının yanından büyük bir afet olabileceğini de dile getiren Ergün, konuşmasına şöyle devam etti:

"Kur'an'ın Rahman Suresi var. Rahman Suresi'nde bir ayet var; "Allah'ın hangi ayetini inkar edersiniz." Yani Allah size dil verdi, nimetler verdi Allah'ın hangi ayetini edersiniz inkar demektir. İşte Cenabı Hakkın sitem ettiği ya da insanın farkına varması için ifade ettiği durum şudur; "Rahman olan Allah insana Kur'an'ı öğretti, hemen ardından Allemehul beyân ona beyanı bildirdi." Toplumda özründen dolayı konuşamayan insanlarda vardır. Ya da Hz. Peygamberimizin buyurduğu bazı konuşmalar sihir niteliğindedir. Bir insan o kadar güzel konuşur ki insanı büyüleyebilir. O kadar konuşabilir ve öyle hileler kullanabilir ki bir profesörü 200-300 bin liralık borcun artına atabilir. Telefon edip sizi kandırabilir. Çok yüksek ünvanlı bir insanı bile kandırabiliyor, diliyle aldatabiliyor. Dil, aynı zamanda büyük bir nimettir ve aynı zamanda da büyük bir afettir."

"KONUŞMA YETENEĞİMİZ İÇİN NE KADAR ŞÜKRETSEK AZDIR"

"Dilin kullanımı rahman Suresinde de Cenabı Hak sitem buyurmakta ve insanın farkına varmasını ifade buyurmaktadır. "Biz insana beyan etmeyi, ifade gücünü öğrettik" diyor. İfade gücü çok önemlidir. Yani toplumda da bilirsiniz. Aynı zamanda da Allah'ın nimetlerin farkına verilebilmesi için ara ara serpiştirdiği örneklerdir. Birine ya da çocuğa adını sorarsınız 3 kekeleyerek ifade edemez. Bu yadırganacak bir şey değildir. Ama bunlar vardır. Kekeme insanlar vardır, konuşma özürlü insanlar vardır ya da duyamadığı için hiç konuşamayan insanlar da vardır. Dolayısıyla konuşma yeteneğimiz için ne kadar şükretsek azdır. Yine başka bir surede "biz insana bir de dil verdik" diyor. Yani dilin fonksiyonu nedir? Konuşmadır, artı tatmadır. Acıyı, tatlıyı, ekşiyi seçmede dilin çok büyük fonksiyonu vardır."

"DÜŞÜNEREK, KIRMADAN, MAHÇUP ETMEDEN KONUŞMALIYIZ"

"Konuşabilecek olduğumuz hususu ardından konuştuğumuz insanın yüzüne karşı konuşabilmeliyiz. Yüzüne karşı kuzu kesilip, arkadan aslan kesilmek asla doğru değildir. Tabi yüzüne karşı mahcup etmek, kırmak anlamında değil. Yüzüne karşı konuşurken ben bunu söylüyorum ama bu adam bunları duyarsa ne olur demeliyiz, düşünmeliyiz?"

"İNSAN SÖYLEDİKLERİNDEN SORUMLUDUR"

"Kur'an'ın başka bir ayetinde; "Şüphesiz göz, şüphesiz kulak, şüphesiz kalp hepsi yaptıklarından dolayı sorumludur" buyuruyor. Yani insan azalarından sorumludur, söylediklerinden sorumludur. Ve Kur'an demekte ki "insan bir söz söylemesin ki, onu kayıt altına alan bir melek bulunmasın." Şimdi bu statüye ne kadar arşiviniz var, kaç yılı arşivleyebiliyorsunuz? Ama düşününüz ilk insan, ilk peygamber ve ilk topluluklar ne kadar sayıda insan geçmişse hepsinin sesleri depolanmış ve bir yerde tutulmakta. Bir gün hesaba çekilmek için yani "söylenen her sözü zapt eden, kaydeden bir melek vardır." Birçok kurumda kayıtlar, kameralar vardır. Bazı durumlara önlem almak amacıyla kameralar kullanılıyor. Ama gidin bir kuruma deyin ki; "ben iki yıl önceki kaydı istiyorum." Yok, çünkü ayda bir yenileniyor, siliniyor. Ama insan öyle değil. Bir insan 100 yıl yaşıyorsa, 100 yılın deposu mevcuttur. Cenabı Allah'ın megabayt ya da terabayt problemi yoktur."

"ŞEYTANIN BAŞINA NE GELMİŞSE DİLİNDEN GELMİŞTİR"

"Şeytanın başına ne gelmişse dilinden gelmiştir. Cenabı Allah tabiatta ne varsa hepsinin ismini Adem'e öğretti. Şeytana sordu şeytan bilemedi ama şeytan yine üstün olduğunu, Adem'in topraktan kendisinin ateşten yaratıldığını söyleyerek, diliyle bazı şeyleri söyledi. Ve yüksek huzurdan kovuldu. Bir söz vardır savaşları keser ama yine bir söz vardır ortalığı barışa iter. Yumuşak dil yılanı bile deliğinden çıkarır. Yine dostun dil yarası derler. Dil yarasından bahsedilir. Kılıç yarası yoktur da dil yarası vardır deyimler sözlüğünde bile. Dolayısıyla dostumuzda ya da insanlarda dilimizle açtığımız yaranın derinliğini ifade eden bir deyimdir."

"RAMAZAN AYI KUR'AN AYIDIR"

"Toplum içerisinde Ramazan'ın Kur'an Ayı olduğu doğrudur. Ancak eksik bir bilgidir. Sadece Kur'an değil semavi kitapların tamamı Ramazan Ayı içerisinde indirilmiştir. İncil de, Tevrat'ta, Kur'an da Ramazan ayı içerisinde indirilmiştir. Tüm kutsal kitapların Ramazan Ayı içerisinde indirilmiş olması, ama biz Müslüman olarak öncelikle Kur'an'ın Ramazan ayında indirildiğini biliriz. Dolayısıyla Ramazan ayı Kur'an ayıdır, o zaman dilin afetlerinden çekinerek çok çok Kur'an okumalıyız. Dili de lüzumsuz şeylerden kurtarır."

"ORUÇ VE DİL İLİŞKİSİ DE ÖNEMLİDİR"

"Oruç dil ilişkisi çok önemlidir. İslam toplumunda asırlardan beri fikirleriyle önderlik eden İmami Gazali İslam dünyasında ileri gelenlerden biridir. 1111'de vefat etmiştir. 1000 yıl önce yaşamış, fikirleriyle, düşünceleriyle İslam toplumuna hatta Müslüman olmayan toplumlara da görüşleriyle önderlik etmiştir. İyi bir felsefeci ve dehadır. Bütün bu bilgileri 55 yıla sığdırmıştır. İslam alimlerine baktığımız zaman çok fazla yaşayan insanlar yok. Kısa ömründe büyük şeyler başarmış. İmamı Gazali de orucu derecelendirir. Derki; "sıradan insanlar orucu yemezler, içmezler, ilişkiye girmezler. Onların orucu budur." Ama bunun yanında bir üstü de yani 2 yıldızlı olarak değerlendirdiği oruç ta ; "yemediği, içmediği, cinsel arzularından uzak kaldığı gibi bir de harama bakmaz, haram konuşmaz, diline, kulağına sahip çıkar" gibi. Bir de zirvedekilerin kullukta edepte önde gelen insanların tuttuğu oruçlar vardır. Bunlar zihinlerine kalplerine bile oruç tuttururlar. Bu orucun en yüksek derecede olanıdır."

"SADAKANIN EN ÖNDE GELENİ DİLİ KONTROL ALTINA ALABİLMEKTİR"

"Hz. Peygamberin dille ilgili buyurduğu şeyler çoktur ancak kısa süre içerisinde bazılarını ifade edecek olursak diyebiliriz ki; 'Allah katında en büyük ibadet dile sahip çıkmaktır. Sadakanın en önde geleni dili kontrol altına alabilmektir. İnsanoğlu en çok hatayı diliyle işler. Oruçlunun susması tesbihtir, uykusu ibadettir, duası kabuldür, amelleri kat kat karşılık bulur. Dile sahip çıkmak ahlakın en yükseğidir' gibi nice söylemleriyle dilimize sahip çıkmamızı ifade buyurdular. Özetleyecek olursak dil Cenabı Allah'ın bize verdiği en büyük nimettir. Kur'an bunu böyle ifade eder."

"ORUÇ TUTMANIN DA DERECESİ VARDIR"

"Herkese zahmetinin karşılığı verilir. Düşünün, çölde sıcak bir ortamda belki de doğru dürüst sahur ya da iftar yapma imkanı olmadan oruç tutanlarla, serin bir iklimde bol imkanlar içerisinde oruç tutmanın da bir derecesi olacaktır. Hakikaten serin bir mevsimde görev yapıyoruz. Bu yüzden de Allah'a minnet duyuyoruz."



Haber : Değişim Haber Merkezi

Abone Ol