GÜNCEL

Ergün : "VATAN HER ŞEYDİR!"

Ergün : "VATAN HER ŞEYDİR!"

Abone Ol


Karadeniz Ereğli  Müftülüğünde görevli Uzman Vaiz Mehmet Ergün, "Vatanın değerleri toprağındaki kıymet kalbimizde, annemizin saç telinde, babamızın tırnağındadır. Vatan her şeydir. Anadır, babadır, yardır, hatta dindir" dedi.

Ergün, Programcı Elif Yapıcı'nın hazırlayıp sunduğu 15 Temmuz Birlik ve Beraberlik Günü özel programında, Cenab-ı Allah'a bizi vatansız ve yurtsuz bırakmadığı için hamd-ü senalar ettiğini belirtti.

Tanık olduğu olayları aktaran Ergün, "Bursa'dan Ereğli'ye geliyorum. Terminalde arap olduğunu düşündüğü bir delikanlıyla konuştum. Muhabbetimiz ilerledikçe, 'Abi, biz memleketimizde babam bakkaldı, halimiz vaktimiz iyiydi ama yurtsuz bir vaziyete düştüm. İnegöl'e gidiyorum, 600 lira ücretle çalışmaya gidiyorum' dedi. Ölmemek için ülkesinden ayrılıp muhacir halinde yaşıyor. Vatanın değerleri toprağındaki kıymet kalbimizde, annemizin saç telinde, babamızın tırnağındadır. Vatan her şeydir. Anadır, babadır, yardır, hatta dindir," dedi.

"VATAN NEDEN DİNDİR?"

Cuma gününün Müslümanların kutsal günü olduğunu belirten Ergün, Cuma Namazının farz olduğunu belirterek şunları söyledi:

"Mazereti olmadan bu namazı terk eden mimlenir. Bu cumayı kılmak için bazı şartlar vardır. Maraş'ta Sütçü İmam hadisesi var. Sütçü imam bir cami imamıdır. Halk kendisinden Cuma kıldırmasını dileyince, 'Cuma namazı bir istiklal namazıdır,' der. 15 Temmuz cumayı cumartesiye bağlayan gece yapıldı. 22'sine denk gelen Cuma günü Cuma namazı kılmayanlar mesul olmayacaktır. Vatan bunun için aynı zamanda dindir. Dualarda bizleri bayraksız, sancaksız, ezansız ve salaşız bırakma yarabbim deriz."

"BU TOPRAKLAR MAZLUMLARIN SIĞINAĞIDIR"

Türkiye düşerse islam dünyası düşer diye üzülen başka ülkelerden Müslümanlar da bulunduğunu ifade eden Vaiz Ergün şöyle devam etti:

"O akşam emniyetin kayıtları ortadadır. En önce çarşıya inenlerden birisi oldum. İki oğlum var üniversite öğrencisi. Benim en aziz varlıklarımdır onlar. İki oğlumu yanıma alarak çarşıya gittim. Çünkü düşünün bir askersiniz. Başınızda bir komutanınız var. Diyor ki, 'hücum, düşman ileride' duramazsınız. Kaçamazsınız. Durduğunuz zaman vebal altında kalırsınız. Kur'an, Allah'a, peygambere, Ul-ül Emr'e itaat ediniz der. Komutan bir şey dediği zaman durmak mümkün değildir.

Hatırlarsanız o olaylarda bir komutanın sözü var, 'Ya devlet başa, ya kuzgun leşe der'. Başta bir devlet olacak. Devlet olmazsa ortalık insan leşine döner, yırtıcılar, leşçiler gelir. Bir inek bir kişiden yedi kişiye kadar kurban olur. Şayet teşebbüs başarılsaydı, Türkiye' yediden çok daha fazla hisselere bölünmeyi planlanmış bir yerdi. Ama cenabı Allah buna izin vermedi. Vermeyecek de. Çünkü mazlumların sığınağı bir yerdir bu ülke. Cehennemağzı mağaraları, Antalya Burdur arasındaki kayalıklarda kovan gibi oyuklar var. Tabii değil. Bunlar vaktiyle inanç özgürlüğünü yaşayamayan Avrupa'daki papazlar, dindar insanlar bize , ecdadımıza sığınmışlardı. Einstein'den bahsederiz. Baskılardan dolayı ömrünü memleketinde yaşayamadığını, TC'ye sığındığını ve İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yaptığını biliyor musunuz. Hakikati söylediği için zulme maruz kalmış.

"MAZLUMA DİNİ SORULMAZ"

Ergün, konuşmasında, Iraklıların burada işi ne, Suriyelilerin burada işi ne, Filistinlilerin burada işi ne diye sorulmasını da değerlendirerek şöyle dedi:

"Çok işleri var. Allah, zulüm görmüş biri size sığınırsa onu alınız diyor. Ona güven veriniz, güvenlik içinde tutunuz diyor. Ayeti kerime bu. Cenab-ı Allah-ın yağmur yağdırması bizim elimizde değil. Nimetler bitmez. Paylaştıkça, yarın bir gayrımüslim der ki bana canımı kurtarma imkanı var, size sığındım diyorsa devlet bunu kabul eder. Bizim milletimiz dualı bir millettir. Çünkü mazluma yardım eden bir millettir. Mazluma dini sorulmaz. Adam can derdindedir. Memleketimizi çok seviyoruz. Her türlü nazını sever, çilesine katlanırız.. Biz devletimizi çok seviyoruz.

İslam dünyasının Mekke ve Medine'den sonra en önemli yeri İstanbul'dur. İstanbul mübarek bir yerdir. Ebu Eyüp el Ensari hazretleri oradadır. Türkiye'de binlerce sahabi gömülüdür. Türkiye güzel bir yerdir: İstiklal Şairimiz Akif'imiz var. Müslümanların şairi Muhammet İkbal var. Akif'le yaşıt, aynı yıl ölen bir insandır. Akif gibi duygulu, vatan delisidir. Türkiye'ye geliyor. Türk hava sınırına girdiği andan itibaren uçakta ayağa kalkıyor. "Niçin kalktınız?" diyorlar. "İslam dünyasına yıllardır hizmet eden bir milletin hava sahasını oturarak geçmekten haya ederim" diyor.

O gece tüm Müslümanların duası bizimleydi. Zırhlı Personel Taşıyıcıları herkes süremez. O gece o önemli aracın Suriye'den Türkiye'ye gelen 24 yaşında bir muhacir kullanmış. Allah'ın inayeti de var. Yardım, inayet, Nusret dediğimiz bir şeydir bu. Siz Allah'a yakın olduğunuz sürece Cenabı Allah'ın yardımı da size yakın olacaktır. Orta yaşlı birisi hiç bilmediği tanka giriyor, bir iki uğraşıyla tankı sürüyor. Bunda Allah'ın nusreti, yardımı vardır. Derler ki bu hikaye okuyor. Bu hoca hikaye okumuyor. 1978 yılından itibaren Allah'ın kitabı, Peygamberin sünneti ile uğraşan bir insanım. Kur'anda 'Ey Muhammet'in etrafında toplanan Müslümanlar, attığında sen atmadın, atıp da isabet ettiğinde sen isabet ettirmedin. İsabet ettiren Cenab-ı Allah'tır. Ayet var böyle. Yakın tarihte Kıbrıs- Beşparmak dağlarında nasıl çıkartıldıysa bir tanktan bahsedilir. Bunu buradan indir diyorlar, indiremem diyor asker. Nasıl çıkardın diyorlar, o andaki haleti ruhiye ile diyor."

"ÖNCE İRFAN, SONRA İLİM"

Şu günlerde Şehit Ömer Halisdemir'in bir portresi var. Bu ayeti kerime yazılmış. Atan sen değilsin, isabet ettiren sen değilsin. Atan Allah, isabet ettiren Allah. Zekai paşanın emri verdiğinde şehadete yürüdü. Önemli olan makamlar değildir. Biri astsubay, öbürü general. Kurban olayım öyle çavuşlara, erlere. Önemli olan bir insanın zihnini, ruhunu, belli çevrelere, bir adama ipotek etmemesidir. Devlet sana paye verdi. Sana dedi, vaiz, general, vali. Bu ünvanlar senin namusundur. Namusunla bu görevleri yap demektir. Yapmadığın anda milletin ahı tutar. Bedir'in, çanakkale'nin, Kurtuluş Savaşı'nın, Kıbrıs'ın ahı tutar. Ne mutlu şehitlerimize, ne mutlu böyle evlat yetiştiren evlatlara.

İslam medeniyetinde ilim vardır, irfan vardır. Uçak mühendisi bilgisini kullanarak uçak imal eder. Ama bir çiftçi vardır, bir yıl uğraşmış buğday ekmiştir. Ot, saman yetiştirmiştir. Onlar olmazsa, saman olmayacak, ineğini, öküzünü besleyemiyor. İrfanı olan bir insan Kazan'da otlarını uçaklar kalkmasın diye duman oluşsun diye buğdayını yakıyor. Buna irfan deniyor. Bunu ilim yapmaz, irfan yapar."



Haber : Hüseyin Aksakal

Abone Ol